Rıfat Okçabol

Laik Cumhuriyeti koruma ve kollama görevini, her halde kendi egemenliğine sahip çıkacak halk üstlenecektir.

Cumhuriyet ve silahlı kuvvetler

Rıfat Okçabol

Bilindiği gibi Kurtuluş Savaşını yürüten silahlı kuvvetler, padişaha değil, halk egemenliğini gerçekleştirmek, emperyalizme karşı çıkmak ve ülkeyi işgalden kurtarmak amacıyla kurulan TBMM hükümetine bağlı olan silahlı kuvvetlerdir. Padişah, Kurtuluş Savaşını başlatan komutanları idama mahkum ettiği gibi, emrindeki kuvvetleri de Kurtuluş Savaşını yürütenlere saldırtmıştır.

Dolayısıyla ülkenin düşman işgalinden kurtarılmasını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlayan bu silahlı kuvvetlerdir. Mustafa Kemal bu kuvvetin günlük siyasete alet edilmemesi için, askerlik yapanların siyasete karışmamaları gerektiğini belirtince, örneğin Kurtuluş Savaşı komutanlarından Mareşal Fevzi Çakmak, askerliği tercih edip milletvekilliğinden istifa etmiştir. Kurtuluş Savaşına katılan İsmet İnönü ve Kazım Karabekir gibi pek çok komutan ise askerlikten istifa edip siyaset yapmayı yeğlemişlerdir. Dini konularla askeri konuları günlük siyaset dışında tutma düşüncesiyle 3 Mart 1924’te çıkarılan 429 sayılı yasayla Din İşleri ve Vakıflar (Şerriye ve Evkaf) Bakanlığı kaldırılıp Diyanet İşleri Başkanlığı ve Genelkurmay (Erkanı Harbiyei Umumiye) Bakanlığı kaldırılıp yerine Genelkurmay Başkanlığı kurulmuştur. Bu kurumlar, başbakanlığa bağlanmıştır.

Ancak Kurtuluş Savaşı komutanlarının arasından, Fevzi Çakmak gibi, Cumhuriyetin ilanına destek vermiş ve Cumhuriyet rejiminde görev üstlenmiş olsalar da, halk egemenliği ve / ya da laiklik anlayışını pek benimsemeyenler de çıkmıştır. Örneğin bu kişiler, halk egemenliğinin ve laikliğin güvencesi olacak yurttaşları eğitecek öğretmen yetiştiren köy enstitülerine karşı çıkmışlardır. Bundan daha da talihsiz bir durum ise, silahlı kuvvetlerin üst yönetiminin, Demokrat Parti (DP) iktidarı tarafından ordunun emperyalist bir kuruluş olan NATO’nun emrine verilmesine karşı çıkmamış olmasıdır.

DP’nin Anayasa’ya aykırı olarak Tahkikat Komisyonu kurması ile ülkede tavan yapan kargaşalığı önlemek için gerçekleştirilen 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesini yapanlar, gerçekten devrim niteliğinde olan pek çok değişimi gerçekleştirmişlerdir. Ancak yaptıkları ilk açıklamada, “NATO’ya bağlıyız” demişlerdir! Daha sonra da birkaç istisna dışında, komutanlar arasında Cumhuriyetin değerlerinden uzaklaşanlar artmıştır. Örneğin talihin bir cilvesi olarak Genelkurmay Başkanlığından Cumhurbaşkanlığına getirilen Cevdet Sunay (1966-1973), emperyalizm karşıtı olup 27 Mayıs Anayasası ile ülkenin bağımsızlığını savunan üniversite gençliği için, “Memleketin geleceği bunlara teslim edilemez. ... Onun için laik okullara karşı imam hatip okullarını alternatif olarak düşünüyoruz” 1demiştir. 

Emperyalizm karşıtı olup 27 Mayıs Anayasası’nı ve ülkenin bağımsızlığını savunan kesimlere karşı, 12 Mart 1971’de Cumhurbaşkanı’na muhtıra veren komutanlar da Cevdet Sunay’dan farklı değildir. O komutanlardan biri olan Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç (1969-1972), sosyal gelişmelerin ekonomik gelişmeyi aşmasından yakınan bir kişidir.2 Bu komutanlar, 1971-1980 yılları arasında, Anayasa’yı savunan üç gencin ‘Anayasa’yı devirmek suçuyla!’ idam edilmeleri yanında, pek çok yerde ilerici kesimlere karşı yaşanan katliamlarda da sessiz kalmışlardır; ülkede sıkıyönetim ilan edilmiş olsa da, sağ-sol kavgasını önlemeyerek 12 Eylül 1980 darbesine kapı açmışlardır.

CIA’nin Ortadoğu görevlisi olan Paul Henze’nin, 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren komutanlar (Kenan Evren, Nurettin Ersin, Nejat Tümer, Tahsin Şahinkaya, Sedat Celasun) için “Bizim oğlanlar başardı”3 demesinin ne anlama geldiği de bellidir. Bu beş general de, “bizim oğlanlar” sıfatına uygun hareket edip Cumhuriyet değerlerinin yıpratılması için elinden geleni yapmıştır. Cumhuriyet değerleriyle bağdaşmayan davranışlarda bulunmuş olan komutanlar, bunlarla sınırlı değildir. Örneğin

• Genelkurmay başkanı Doğan Güreş (1990-1994), Muavenat zırhlısının 2 Ekim 1992’de Bir ABD uçak gemisi tarafından batırılması konusunda, makamına yakışır bir tepkide bulunmamıştır.

• Genelkurmay başkanı Hilmi Özkök (2002-2006), 4 Temmuz 2003 günü Irak’ta 11 Türk subay ve askerin başına çuval geçirildiğinde de, Balyoz ve Ergenekon gibi düzmece davalarla Cumhuriyetçi komutanlar tutuklandığında da, görevine yakışır bir davranış gösterememiştir.  

• Genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt (2006-2008), 27 Nisan 2007’de cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak e-muhtıra niteliğindeki açıklamasında “TSK laikliğin savunucusudur. Gerektiğinde tavrını açık ve net ortaya koyacaktır” demiş olsa da, çok kısa süre sonra böylesi bir açıklama yapmamış gibi davranabilmiştir. 

• Genelkurmay başkanı Hulusi Akar (2015-2018), 

  1. Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçiren Amerikan komutanından, 27 Ocak 2015 günü “Liyakat Lejyonu” madalyasını almıştır!
  2. 15 Temmuz 2016 günü gerçekleşen Fetöcü kalkışma sırasında, görevini yapamamış olsa da, Genelkurmay başkanlığından istifa etmeyi düşünmemiştir. Üstelik masum olan yüzlerce askeri öğrencinin tutuklanmasını, askeri okulların ve hastanelerin kapatılmasını, bakanlığa bağlı Milli Savunma Üniversitesi’nin açılmasını ve de bu üniversitenin rektörlüğüne Cumhuriyet değerlerine mesafeli bir akademisyenin getirilmesini içine sindirebilmiştir.
  3. “Ben İslamcıyım; Yaşasın Şeriat” gibi gerici açıklamaları olan Nuri Pakdil’i ve koyu Atatürk düşmanı olarak bilinen Kadir Mısırlıoğlu’nu evlerinde ziyaret etmiştir.
  4. Abdullah Gül’ün Recep Tayyip Erdoğan’a karşı Cumhurbaşkanı adayı olmaması için onu evinde ziyaret edebilmiştir.

• Genelkurmay başkanlığından ayrıldıktan sonra da, AKP’den milletvekili ve savunma bakanı olmayı kabullenmiştir. 

• Hulusi Akar’dan sonra Genelkurmay başkanı olan Yaşar Güler (2018-2023) de, emekli olduktan sonra AKP’nin milli savunma bakanı olmayı kabullenmiştir.

Yukarıda özetlenen gerçekler, bazı üst düzey komutanların, silahlı kuvvetleri laikliğin, bilimselliğin ve Cumhuriyetin güvencesi olarak gören halkı ne denli yanılttığını göstermektedir.

Bu durumda laik Cumhuriyeti koruma ve kollama görevini, her halde kendi egemenliğine sahip çıkacak halk üstlenecektir.

  • 1

    Muzaffer İ. Erdost, (2003). Türkiye’nin kararan fotoğrafları. Ankara: Onur Yayınları. 

  • 2

    Can Dündar, (2013). Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı, Milliyet Gazetesi, 12 Mart 2013. 

  • 3

    http://anadolumayasi.blogspot.com.tr/2015/10/bizim-oglanlar-basard.html, erişim 9 Haziran 2025.