Rıfat Okçabol

AKP’nin bu eğitim sistemi ve hukuksal düzeniyle, dininin ve kininin davacısı olacak gençler çoğaldıkça, halk egemenliğine dayalı laik Cumhuriyet’e sahip çıkmak hiç de kolay olmayacaktır.

Cumhuriyet ve eğitim

Rıfat Okçabol

Cumhuriyet’in kurucu lideri, eğitimin amacını şu söylemiyle açıklamıştır: “Öğretmenler! Cumhuriyet sizden; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.” Dolayısıyla eğitimin birinci görevi halk egemenliğine sahip çıkacak özgür yurttaş yetiştirmektir. Çünkü özgür yurttaş, 
• laik ve bilimsel anlayış sahibi olacaktır;
• egemenliğine ve yasal/demokratik haklarına sahip çıktığı gibi başkalarının da egemenliğine ve yasal/demokratik haklarına sahip çıkacaktır;
• cinsiyetine, rengine, etnik kökenine, inancına, … saygı duyup sahip çıktığı gibi başkanlarının cinsiyetine, rengine, etnik kökenine, inancına, …da sahip çıkacaktır ve
• yurtta barış ve dünyada barıştan yana olacaktır.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında gerçekleştirilen hukuksal dönüşümler de, genelde halk egemenliğine sahip çıkacak özgür yurttaş yetiştirmek içindir. Bu amaçla Cumhuriyetin ilk yıllarında karma eğitime geçilmiş, devlet okulları parasız hale getirilmiş, müfredat çağdaşlaştırılmış ve (laik devlet tüm inançlara saygılı olacağından ve de bir inancı dayatmamak için) din dersleri kaldırılmıştır. Cumhuriyetin istediği öğretmeni yetiştirecek eğitim enstitüleri ile köy enstitüleri açılmış ve üniversite özerk ve bilimsel bir kuruma dönüştürülmüştür.

İnançlara ve insan haklarına saygı nedeniyle, bir Bizans kilisesi olan Ayasofya müzeye dönüştürülürken, toplumsal cinsiyet eşitliği ile yurtta barış dünyada barış anlayışı benimsenip yaygınlaşmıştır.

Ancak AKP’nin kurucu lideri, yargıda kadrolaşma başarısını gösterdikten sonra, özgür yurttaş yerine, “Dininin ve kininin davacısı olacak” gençler istemiştir. Öngörülebileceği gibi, dininin davacısı olacak genç, dini açıdan kendisine ne söylenirse sorgusuz sualsiz inanabilecektir. Çağdaş insancıl değerleri benimsemesi kolay olmayacaktır. Herkese kendi inancını dayatabilecek, inandığı yönde davranmayanlara kin ve nefret duyabilecek, onlara hoşgörü göstermeyebilecektir. Hatta kendini denetleyemezse tarikat ya da IŞİD benzeri bir oluşumun üyesi olabilecektir. Birkaç yıl önce İstanbul’daki belediye otobüslerinde ayakta duran yolcuların tutundukları askılarda “Müslümandan Müslümana zarar gelmez” iletisi yazılmıştı. Bu anlayış, dininin davacısı olacak gençler için “Müslüman olmayana zarar verilir” anlamına da gelebilecektir. Dininin davacısı olan genç, bu davanın tutsağı olabilecektir.    

Kininin davacısı olmak ise, aslında dinen bile kabul edilebilir bir tutum değildir. Yaşlıların anımsayabileceği gibi, Ramazan ayında camilere asılan mahyaların en yaygın olanı “Kin tutma” idi. Ayrıca, bilindiği gibi dini bayramlar, aynı zamanda kini, düşmanlıkları ve anlaşmazlıkları unutup barışma günüdür. Bilerek ya da istemeden yapılan bir yanlışın sonsuza dek unutulmamasını sağlayan kindarlık, kişiyi ömür boyu rahatsız edecek bir durumdur. Kan davası gibi kin duyduğu kişiyi (yasal yollardan değil de) bizzat cezalandırmaya yönlendirebilen ve dolayısıyla kişiyi suçlu duruma düşüren bir durumdur.

Ne yazık ki AKP, eğitim alanında “dininin ve kininin davacısı olacak” gençleri yetiştiren gerici ve piyasacı dönüşümler gerçekleştirmiştir. Örneğin:
• 2012’de 4+4+4 yasası ve 2014’te de dershane yasası çıkarılmıştır.
• Yönetmelik değişiklikleriyle, sınavsız girilen liseler kapatılmıştır. Okullarda türban kullanılması serbest bırakılmıştır. 
• Seçme sınavlarıyla oynanıp, sınavlarda yabancı dil ve Hanefi inancına dayalı din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinden soru sorulmasına başlanmıştır, Seçme sınavlarını kazanamayan yoksulların ağırlıklı olarak imam hatiplere gitmesi sağlanmıştır.
• 2017 ve 2024 müfredat değişiklikleri ile halk egemenliğine dayalı laik Cumhuriyet anlayışına yabancı olacak öğrenci yetiştirilmesine başlanmıştır.  
• Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı ilahiyatçı yetiştirmek için, Diyanet Akademisi kurulmuştur.
• AKP istediği tip öğretmen yetiştirmeyi güvence altına almak için Öğretmen Akademisi’ni kurmuştur. 
• Eğitim bakanlığının ‘değerler eğitimi’ projesi, ÇEDES programı, proje okulları uygulaması ile Cumhuriyet düşmanı kuruluşlarla işbirliği yapması ve bu tür kuruluşların okullara girmesine izin vermesi de, ‘dinin ve kininin davacısı olacak genç’ yetiştirmek içindir.

‘Türkiye Yüzyılı’nda, Anayasa’ya karşı olsa da nedense üst yargı organlarının iptal etmediği bu eğitim sistemi geçerli olacaktır. Bu nedenle yurttaşların, bu sistemde yetişecek çocuklarının özgür birey olmalarının çok zor olacağını, buna karşın son LeMan dergisi saldırısında görüldüğü gibi inançlarının ya da kinlerinin tutsağı olma olasılığının yüksek olduğunu görmeleri gerekmektedir.

AKP’nin bu eğitim sistemi ve hukuksal düzeniyle, dininin ve kininin davacısı olacak gençler çoğaldıkça, halk egemenliğine dayalı laik Cumhuriyet’e sahip çıkmak hiç de kolay olmayacaktır.

Cumhuriyet’i korumanın tek yolu, halk egemenliği ile laik anlayışa önem veren partileri seçimlerde Meclis'e taşımaktır.

[email protected]