Başbakan’ı anlamak mümkün mü?

Başbakan, 10 yılı aşkın bir zamandır bu ülkeyi yönetiyor ve her fırsatta aklına gelenleri söylüyor. Eğitim konusuyla ilgili söylemlerinde örneğin, “Dindar insan yetiştireceğiz Dininin ve kinin davacısı olacak gençler İmam hatipleri toplumun en gözde okulları yapacağız” ve benzerleri akıllardan çıkmıyor!

10 yıldır, ortaöğretime ve üniversiteye giriş sınavları ile diğer tüm merkezi sınavların sonuçları, sınava girenlerin durumlarının hiç de iç açıcı olmadığını gösteriyor. Sınavlarda “0” çekenler ve okul birincisi olup bir yerleri kazanamayanlar önemli sayılara ulaşıyor. Fen derslerinde olduğu gibi sosyal derslerde de başarı ortalamaları her yıl daha da düşüyor. 10 yıldır, çocukların sınav sonuçlarına -bilgi yetersizliğine- aldırmayan Başbakan, Rize’de, yanılmıyorsam ilk kez çocukların cahilliğinden söz edip, “Çocuklarımız okudukça, tahsil gördükçe daha da cahilleşiyor” diyor!

Yapılan araştırmalar ve dünyadaki uygulamalar, piyasalaşan ve /veya gericileşen eğitimin, 30 yıldır Türkiye’de olduğu gibi, çocuğu özgürleştirmeyip köleleştiren bir sürece dönüştüğünü gösteriyor. Köleleştirici eğitim, çocuğu kendisine, ülkesine, toplumuna ve özüne yabancılaştırıyor. Köleleştirici eğitimden geçen, özgürleşemediğinde genelde itaatkar oluyor, sorgulamıyor, eleştirmiyor, okumuyor ve düşünmüyor. Kendi değer ve inançlarının kolaylıkla kölesi olurken başkalarının değer ve inançlarını küçümsüyor. Kadını ikinci sınıf vatandaş olarak görüyor, kendisi gibi olmayanları aşağılabiliyor. Irkçılık da yapıyor, ayrımcılık da, savaş çığırtkanlığı da. Yine de Başbakan, Rize’de cahilleşmeyi, çocuğun “kendisine, ülkesine, toplumuna ve özüne daha da yabancılaşmasına” bağlayıp “Burada ters giden bir şey var demektir. Böyle bir eğitim tarzı bizim kabulleneceğimiz, müsamaha göstereceğimiz bir eğitim tarzı olamaz” diyor! Bu söylemdeki hedefin, her fırsatta göklere çıkarılan imam hatipliler olamayacağına göre, çapulcular-Taksim Gezi Parkı eylemcileri- olduğu anlaşılıyor.

Oysa Gezi Parkı eylemcileri, genelde köleleştirici bir eğitimden geçtikleri halde, özgürleştirici bir eğitimden geçmişçesine orantısız zeka, tutum ve davranış gösterip insanları şaşırtmış bulunuyor. Eylemin, özgürleşme kendisine, özüne, doğaya, topluma ve ülkeye sahip çıkma tutkusunu görüp sevinerek şaşıran büyük çoğunluk, bu eylemi destekliyor. Bu eylemciler, kendi kişisel özgürlüklerine olduğu kadar toplumu oluşturan tüm farklı kesimlerin özgürlüklerine de doğaya da, ülkeye de, barışa da sahip çıktıklarından dünyanın da desteğini alıyor. Gezi eylemlerine şaşırıp özgürleşmeden korkanlar ise eylemleri nefretle karşılıyor!

Rize konuşması bu söylemle sınırlı değil tabii. Güzel sanat derslerini azaltan, dini öğretim ağırlıklı imam hatipleri 5’inci sınıftan başlatan, okulları imam hatiplere dönüştüren, kaçak ya da resmi Kuran kurslarının artmasını sağlayan, bu kurslara başlama yaşını küçülten, üç din dersini çocuklara dayatıp onların bin küsur yıllık hadislerle öbür dünyaya yönelik olarak öğrenim görmesine yol açan Başbakan, aynı gün Rize’de, “Çocukları gereksiz ve faydasız bilgiler yerine hayatın kendisiyle donanımlı olacak şekilde yetiştirmekle mükellefiz” diyor!

2008 yılından bu yana neredeyse tüm rektörlerle dekanlar, AKP’li ya da AKP yandaşı kişilerden seçiliyor üniversiteler medreseleşiyor. Yurtlar kız ve erkek yurdu olarak ayrılıyor. Muhalif öğrencilerle öğretim elemanlarına göz açtırılmıyor. Her üniversiteye polis yerleştiriliyor. Sonra da Başbakan Rize’de, “Demokrasiye kapalı bir üniversite bilime asla açık olamaz” diyor!

Eğitim süreçleri, her geçen gün laik ve bilimsel temellerinden uzaklaştırılıyor. Evrim kuramı üniversitelerden bile dışarı atılıyor. Üniversitelerde giderek sosyoloji, felsefe ve eğitim bölümlerinde ilahiyatçılar istihdam edilirken, ilahiyatlardaki zorunlu felsefe dersi kaldırılıyor. Eğitimin inanç üzerinden değil pozitif bilimler üzerinden yapılması gerektiğini savunanlara dünya dar ediliyor. Sonra Başbakan Rize’de, medreseleşmiş üniversite mensuplarına, dünyayı evrenin merkezi sayan dini inancı reddederek “Dünya dönüyor” diyen “Galileo gibi cesaretli olmalarını” öğütlüyor!

Yoksa Başbakan, laik, bilimsel, kamusal ve parasız (özgürleştirici) eğitime mi dönüş yapacak?