Bakan Avcı!

Rıfat Okçabol'un “Bakan Avcı!” başlıklı yazısı 07 Mayıs 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

4 Nisan tarihli Cumhuriyet’te, yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın bazı açıklamaları var. Okuyan şaşırıyor!

Bilindiği gibi, kamu okullarındaki öğretmen açığı 100 bini geçiyor. Bakanlık, formasyonu olmayan kişileri bile ücretli öğretmen olarak istihdam ediyor. Bu ortamda Avcı, ataması yapılmayan yaklaşık 300 bin öğretmenle ilgili olarak,“Sağlık, Maliye ve Adalet bakanlıklarının önerileri var. Adaylarımızın bu kurumlarda ya da başka alanlarda iş bulabilir hale getirecek çalışmalar var” diyor. Bakana bakın! Atama yaparak öğretmen açığını kapatmıyor öğretmen olmayanı ücretli olarak çalıştırırken, öğretmen olanı, bir başka alanda masa başı işlerde çalıştırmaya kalkışıyor! Resmi işsizlik oranının yüzde onlara, gerçek oranın ise yüzde 20’lere yaklaştığı bir ortamda böylesi bir planın geçerli olmayacağına bile aldırmıyor!

Bakan, ilköğretim mezunu 70 bin kadar öğrencinin herhangi bir liseye kaydının yapılmadığını ve liseye geçmeyen kız öğrencilerin sayısının yüzde 100’ün üzerine çıktığını belirtiyor. Sonra da, şaşkınlık içinde, “Zorunlu değilken giderken, zorunlu iken niye gitmesinler” diyor! Şaşıran, sıradan bir yurttaş değil Bakan! Üstelik 12 yıllık zorunlu eğitim yasasının (4+4+4) olaylı bir biçimde görüşüldüğü Meclis Eğitim Komisyonu’nun da başkanı! Yani 4+4+4’ü niye çıkardıklarını en iyi bilen kişilerden biri! Bir yandan da Bakan’a hak vermek gerekiyor: “Biz bu yasayı, kızlarla yoksulların imam hatibe, mesleki eğitime, açıköğretime giderek eğitim sürecinden yeterince yararlanmamaları, ev kadını, molla ya da ucuz işgücü olmaları için getirdik” diyecek hali yok ya.

Avcı, ilgili yasaya atıfta bulunarak, “‘Sekiz yıldan sonra çocuklar kaçmasın’ diye diploma verilmez” diyor! İlköğretim diplomasını almaya birkaç ay kalmış öğrencinin, çıkarılan bir yasayla bu hakkının elinden alınmasının adil olmayacağına aldırmıyor!

Laik, bilimsel ve demokratik içerikli hiçbir sivil itaatsizliğe göz yummayan Bakanlık, söz konusu türban, mescit, çarşaf gibi konular olunca, birden özgürlük havarisi kesiliyor. Avcı, tutucu bir sendikanın türban konusunda başlattığı sivil itaatsizliği hoşgörüyle karşılıyor ve onlar hakkında olumlu düşünüyor. Hatta “‘İşin boyutlarını, arkasında önünde ne var, yasal düzenleme ile bütün bu sorunlar ortadan kalkabilir mi?’ Şu anda tartamadığımız için durum tespiti yapıyoruz… Yasal düzenleme ile serbestleştirilmesi, özgürleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum” diyor! Avcı, okullarda mescit açılması konusuna da sıcak bakıyor, “Her konuda olabildiğince topluma güvenmek ve özgür bırakmak gerektiğini düşünüyorum” diyor! Şorta, tişörte yasak getirenler, türbana özgürlük “Alevilerin ibadet yeri cemevi değil camidir” diyenler, okullara mescit getirmeye hazırlanıyor! Bu tür özgürlüğü savunan da kim? Diyanet değil, Milli Eğitim Bakanı! Daha Avcı’nın düşündükleri gerçekleşmeden, ilköğretime türbanla ve liseye çarşafla geliniyorsa, laik eğitimi savunan lise öğrencisine “Sen nasıl Müslüman’sın” deniyorsa, özgürlük(!) geldikten sonra okullarda olacakları bir düşünün. Türbanlı, çarşaflı, şalvarlı ve sarıklı öğrenci ve öğretmenlerle, zorunlu-seçmeli din dersleriyle, giderek yaygınlaşan dini kutlamalarla ve ödüllü dini yarışmalarla, mescitleriyle, okulların neye dönüşeceği belli değil mi? Resmi yasaklamaya gerek kalmadan her öğrenci, türbana girme ve mescide gitme özgürlüğüne kavuşacak. Arkasından da ders saatlerinin namaz saatlerin göre ayarlanması özgürlüğü gelecek!

Anayasa Mahkemesi’nin 4+4+4 ile ilgili gerekçelerini önceden haber almışçasına gericileşme özgürlüğünde sınır tanımayan Avcı, piyasalaşmaya da girmeden edemiyor. Var olan seçkinci-eleyici eğitim süreçlerle yetinmiyor, Galatasaray, Kabataş, Ankara Atatürk ve Eskişehir Anadolu liseleri gibi toplumda rağbet gören okullara ayrı bir giriş sınavı yapılacağını duyuruyor! Piyasalaşma, yandaşlara denetimsiz/keyfi kaynak aktarma ve öğrenciyi internete bağımlı kılıp toplumsallaşmasını engelleyerek bencilleşmesini sağlama projesi olan FATİH projesini, ABD’nin aya adam gönderme projesi olan Apollo programına benzetiyor!

Geçmişte “Tehlikenin farkında mısınız” manşetini üreten gazetenin, Avcı’nın açıklamalarındaki gerici ve piyasacı tehlikelerin ayrımında değilmiş gibi davranması da okuyucu şaşırtıyor Bakan’a bu konularda hiçbir can alıcı soru sorulmaması da!