Aradaki fark!

Rıfat Okçabol'un “Aradaki fark!” başlıklı yazısı 19 Şubat 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Yabancı iki ülkeden birer örnek!

Pal Schmitt, 1992 yılında tezini tamamlayarak doktor unvanını almış ve 2010 yılında Macaristan Cumhurbaşkanlığına seçilmiş. Doktorayı veren Budapeşte’deki Semmelweis Üniversitesi, 29 Mart 2012 tarihinde, tezinde intihal (aşırma-bilimsel çalıntı) yaptığı gerekçesiyle Cumhurbaşkanı’nın bu unvanını geri almış. Sonra ne yapmış Cumhurbaşkanı? 2 Nisan 2012 tarihinde, Parlamentoda bir konuşma yaparak istifa etmiş (soL portal, 31 Mart 2012).

İki hafta önce benzer bir olay Almanya’da yaşandı. 1980 yılında bitirdiği teziyle doktor unvanı alan Annette Schavan, Alman Şansölyesi (Başbakanı) Angela Merkel tarafından Eğitim Bakanlığına getirilmiş. Doktora unvanı veren Duesseldorf’taki Heinrich Heine Üniversitesi, bu Bakan’ın doktora unvanını, tezinde intihal olduğu gerekçesiyle 5 Ocak 2013 Salı günü iptal etmiş. Bu iptal üzerine, Merkel’in yakın arkadaşı olduğu bildirilen Eğitim Bakanı ne yapmış? İki-üç gün sonra, Merkel’e teşekkürlerini sunarken, üniversitenin kararını kabul etmediğini ve karşı mücadeleyi sürdüreceğini belirterek istifa etmiş.

Bizden bir örnek!

Marmara Üniversitesi’nde çalışan Prof. Dr. Ömer Dinçer, Sivas’taki üniversitede çalışan bir arkadaşıyla “İşletme Yönetimine Giriş” adlı bir kitap yazmışlar. R.T. Erdoğan Başbakan olunca, İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde danışmanlık yapmış olan Dinçer’i Başbakanlık Müsteşarlığı’na getirmiş. Dinçer, bu görevini sürdürürken yukarıda adı geçen kitapta aşırma yapıldığı iddia edilmiş. Bu iddiayı inceleyen Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, adı geçen kitapta pek çok “aşırma” yani “intihal” yapıldığını raporlamış. Söz konusu rapor üzerine inceleme başlatan Marmara Üniversitesi de, “yayında intihal yapıldığını kabul ettiklerini” bir yazıyla YÖK’e bildirmiş. YÖK Genel Kurulu da, 21 Ekim 2005 tarihinde Dinçer’e “üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası” vermiş!

Peki, Başbakanlık Müsteşarı ne yapmış! Hiçbir şey olmamış gibi görevine devam etmiş! Bu arada Müsteşar, YÖK kararına karşı yargıya başvurmuş. Bu konuya bakan Ankara 1. İdare Mahkemesi, Ocak 2008’de, “İntihal eylemi gerçekleşmiştir, Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir” diyerek davayı reddederken, YÖK’ün kararını da onaylamış. Peki, bu mahkeme kararından sonra Müsteşar ne yapmış? Mahkeme kararına bile aldırmayıp, istifa etmemiş!

İstifa etmeyince onu görevden alması beklenen Başbakan ne yapmış? Müsteşar’ı 2007 genel seçiminde milletvekili, 1 Mayıs 2009’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve 2011 genel seçiminde de Milli Eğitim Bakanı yapmış!

Yabancılarda öyle, bizde de böyle olunca, ne oluyor?

Müsteşar bakan olunca, “Başbakanımızın sözü bizim için bir vizyondur, bunu biz tartışmayız bir şekilde bir hedef olarak alırız ve yaparız” (32. Gün programı, 6 Nisan 2012) diyebiliyor. Çocukların erken yaşta okula başlaması konusunda, “Normal vatandaşlar bizi destekliyor. 66 aya itiraz edenler PKK yanlısı ve laik kesimlerdir” deme aymazlığında bulunabiliyor. “Çocuklar ortaokuldayken 10-13 yaşları arasındayken hakikaten yeteneklerinin çok belirgin farkında olmayabilirler” dese de, çocukların erken yaşta imam hatibe/meslek ortaokuluna gitmeleri için elinden geleni yapıyor! AKP’nin Kızılcahamam toplantısında bakanlığıyla ilgili eleştiriler üzerine, “Bana iletilmiş herhangi bir sorun, şikayet yok” diyor. Başbakan, “Sorun var bana geldi, milletvekillerimize de gelmiş. Zaten sorun sana gelmeyecek ki, bakan olarak sorunu sen bulacaksın. Ama tabii bu sorunlar makam odasında oturarak bulunmaz, çözülmez” deyince de, bu sözleri içine sindirebiliyor, istifa etmeyi yine alından geçiremiyor!

Yabancı ülkelerde, yalnız intihal ile ilgili olarak değil, bakanların ve kamu görevlilerinin kişisel durumlarıyla ya da göreviyle ilişkili olumsuzluklar olduğunda da, anında görevinden istifa ettikleri biliniyor. Bizde ise kolay kolay kimsenin istifa etmediği görülüyor. Oysa gerektiğinde istifa etmeyi bilemeyince, olayların nerelere varacağını bilmek mümkün olmuyor!