Rıfat Okçabol

Son üç yıldaki gericileşmeleri anımsayıp 2024 yılında gerçekleşen gericileşme adımlarını düşününce, 2024’te gericiliğin çok daha yoğunlaştığını söylemek gerekiyor.

2024 biterken

Rıfat Okçabol

Geçmiş üç yılın son günlerinde yazdığım yazılarda, "2021’e veda ederken!" ( 31 Aralık), "2022’den akılda kalanlar" (30 Aralık) ve "Gericiliğin yoğunlaştığı yıl: 2023!" (29 Aralık) başlıklarını kullanmışım. Bu yazılarda o yıl içinde gerçekleşen piyasacı ve gerici eylemlerle söylemler özetlenmiş. Bu yazıları yeniden okuyunca, Tanzimat dönemi şairlerinden Muallim Naci’ye ait olan “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” (unutkanlık insanlık halidir) özdeyişinin en azından benim için ne denli geçerli olduğunu gördüm. Son üç yılda her yıl gerici eylem ve söylemlerin daha da yoğunlaştığını unutmuşum. 

Son üç yıldaki gericileşmeleri anımsayıp 2024 yılında gerçekleşen gericileşme adımlarını düşününce, 2024’te gericiliğin çok daha yoğunlaştığını söylemek gerekiyor. Üstelik insanların akıllarını ve vicdanlarını/sağduyularını kullanmaması halinde, bu yıl hem iktidardan hem de küresel sömürgenlerden kaynaklanan gericileşmelerin 2024 ile sınırlı olmadığı ve gelecek yıllarda da artarak devam edeceği görülüyor.

Anımsarsınız 2024 yılına, eğitim bakanı Yusuf Tekin’in pek de tekin olmayan, “Tarikat ve cemaatler sivil toplum kuruluşudur” söylemiyle girmiştik! Y. Tekin 2024’de bu söylemini bir adım daha ileri götürerek, toplumun geneline değil de tarikatların yararına olacak gelişmelere imza atıyor. Önce 2024’ün ilk aylarında, toplumu kandırıcı söylemlerle dolu olsa da özünde AKP’nin propagandası niteliğinde olan şu raporları yayımlamakla başlıyor. Cumhuriyetin 100. Yılı: Eğitimde Geleceğe Bakış Raporu; Cumhuriyetin İkinci Yüzyılı Olan Türkiye Yüzyılında: Eğitim ve Öğretimde Öğretmenin Rolü ve Gelişimi; Maarifin yüz akı; Türkiye Yüzyılı’nın Yüz Akı 100 Eseri. Bu raporlar o denli kandırıcı ki, okuyanlar, yandaş ise ya da okuduklarını sorgulamıyorlarsa, “Vay be!” diyebiliyor. Okuduklarını sorgulayanlar ise, bakanlığın bu tür raporları yayımlayabilecek kişilerin elinde olmasından en azından üzüntü duyuyor. 

Bakanlık bu raporlarla da yetinmiyor, peş peşe okuyucuyu kandırıcı ifadelerle dolu olsa da özünde eğitim sistemini daha da piyasalaştırıp gericileştirmek için neler yapacaklarını açıklayan şu belgeleri yayımlıyor: 

  • Eğitimi gericileştirecek adımları içeren "Milli Eğitim Bakanlığı 2024-2028 Stratejik Planı",
  • Eğitimi piyasalaştıracak ve mesleki eğitim öğrencilerini sömürecek "Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi",  
  • AKP anlayışında öğrenci yetiştirecek "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" ile
  • AKP anlayışında öğretmen yetiştirecek "Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı".

Yeri geldiğinde “Halkın istediği olur” diyen iktidar, toplumun yarıdan fazlası karşı çıksa da, tüm eleştirilere aldırmayıp önce maarif modelini uygulamaya koyuyor, sonra da Öğretmenlik Meslek Kanununu çıkarıyor. 

Bu arada Diyanet de, gericileşme bensiz olmaz dercesine, eğitimi dinselleştirecek ve toplumu din toplumuna dönüştürecek "Stratejik Plan: 2024-2028"i açıklıyor. 

2024 yılı ağırlıklı olarak bu belgelerle ilgili eleştirilerle geçerken, Ocak ayında şeriat istekleri dile getiriliyor. Okulların/öğretmenlerin çocukları namaza yönlendirdikleri görülüyor. Diyanet, lise ve üniversite öğrencileri için "Umre" ödüllü yarışma düzenliyor. 

R. T. Erdoğan, şeriat sloganları atanları eleştirenlere 1 Şubat’ta yanıt veriyor: “Farklı maskeler altında şeriat düşmanlığı var. İslamın hayata dair kurallarının bütününü temsil eden şeriata düşmanlık esasında dinin bizatihi kendisine husumettir” diyor. Hakkari’de, bir Kuran kursu öğreticisi, KYK yurdunda, "yaratılışın amacı" hakkında konferans veriyor. 

Mart’ta cihatçı örgütlere gönderdiği yardımlarla bilinen bir vakıf Anadolu Üniversitesi’nde "gençlik iftarı" düzenliyor. Cemaate ait bazı anaokullarında çocuklara takke ve cübbe giydiriliyor, namaz kıldırılıyor ve öğlene kadar tekne orucu tutturuluyor. İstanbul’da bir kaymakam, ilkokulda Kuran kursu açılması için yazı gönderiyor. Mayıs’ta LGS öncesinde ÇEDES kapsamında ve sınava hazırlık bağlamında ilköğretimi bitiren öğrenciler camiye çağrılıyor.  

2024 boyunca gazetelerde benzeri gericileşme haberleri yer alıyor. AKP’li Menemen belediye başkanının, geçen günlerde Asteğmen Kubilay’ı şehit eden katilin mezarına gidip dua etmesi ise gericileşmenin ne boyutlara geldiğini gösteriyor. İnsan söyleyecek söz bulamıyor. 

Yine 2024 boyunca, İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırım devam ediyor ve iktidar “İsrail ile ticareti durdurduk dese de muhalif gazetelerde ticaretin devam ettiği haberleri yer alıyor. 

Gericileşme açısından 2024 yılının en önemli olayı ülke içinde maarif modeliyle öğretmenlik meslek kanununun uygulanması oluyor. Uluslararası düzlemde ise laik ve Amerikancı olmayan Esat rejiminin şeriatçı oldukları tescillenmiş HTŞ tarafından yıkılması oluyor. Bu arada; 

  • HTŞ’nin 8-10 bin toplama insanla, 10 gün içinde neredeyse bir kurşun atmadan ve Esat’ın 30 bin kişilik düzenli ordusu yokmuşçasına, elini kolunu sallayarak Şam’a girmesi,
  • Esat’ın, pılını pırtısını toplayıp ülkesinden kaçması,
  • HTŞ lideri Culani’nin, Şam’da bir süre İsrail’in askeri formasıyla dolaşması,
  • Şam’a girildikten sonra İsrail’in hava saldırılarıyla Suriye’nin askeri gücünün yüzde 80’nini yok etmesi ve Golan tepelerindeki toprak işgalini genişletmesine karşı pek tepki gösterilmemesi, 
  • MİT müsteşarının Şam’a gitmesi, Şam’da Culani’nin arabasıyla dolaşması ve Emevi Camii'nde namaz kılmasının büyük bir gösteriye dönüştürülmesi,
  • Türkiye dışişleri bakanı ile Culani’nin Şam’da birbirlerine sarılmalarının görüntüsü, 
  • Şam’ı ele geçiren şeriatçı güçlerin iktidar tarafından “devrimci” sayılması,
  • Şeriatçı güçlerin ele geçirdiği Suriye’ye demokrasinin geleceğinin söylenmesi, 
  • ABD’nin, dün terörist olarak ilan ettiği ve 10 milyon dolar ödül koyduğu HTŞ’nin lideri Culani ile bugün Şam’da resmi görüşmeler yapması,
  • R. T. Erdoğan’ın Şam’a gidip Emevi camiinde namaz kılacağı söylentileri

herkesi şaşkına çevirmiş bulunuyor.

Şaşkınlık işe yarıyor: Şaşıranlar, İran cumhurbaşkanının doğruyu söylediğini, ABD-İsrail-Türkiye-Culani’nin uzun bir süredir birlikte hareket ettiklerini ve kandırıldıklarını düşünüyor. 

2024’te başlanan uygulamalarla ve şeriatçı güçlerin Suriye’yi ele geçirmesinden sonra gericileşmenin 2025’te daha da hızlanacağı belli oluyor. Belki de bu nedenle yazının başlığını, "2024 yılı bitmeyecek" şeklinde değiştirmek gerekiyor. 

Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan, asgari ücretin İstanbul’da ortalama bir ev kirasını bile karşılayamayacak düzeyde 22.104 lira olacağını açıklarken “Peygamber Efendimizin ‘işçinin alın teri kurumadan hakkını verin’ öğüdü, medeniyetimizin de özünü yansıtan güçlü bir erdem ve adalet çağrısıdır” demiş. Asgari ücret miktarı ile ilgili konuşmada bir hadisten söz etmek ve bu hadisle bağdaşmayan bir ücret açıklamak, iktidarın şeriat anlayışının bir göstergesi mi, ne dersiniz?

[email protected]