2016 lise gençliği

Toplumsal umut ve beklentilerin en alt düzeylere inmiş göründüğü durumlarda, bir gençlik hareketi, “Gençlik ölmedi” dercesine parıldayıp tüm umutları yeniden yeşertiyor. Gezi parkından sonra, 68 üniversite gençliği gibi, tarihe “2016 lise gençliği” damgasını vuracak tepkilere tanık oluyoruz. Hem de, yine Gezi eylemleri gibi, çok anlamlı yaratıcılık, cesaret, zarafet ve espri örnekleri vererek. Hem de tüm karşı uygulamalara karşın bilişsel ve duyuşsal gelişmişlik örnekleri yanında gençliklerine yabancılaşmadıklarını göstererek.

Liselilerin tepkileri, esasında, öğrencilerin ne denli karanlık bir dünyaya sokulmak istendiklerinin de kanıtları oluyor. Zaten öğrenciler de, açıklamalarında bu kanıtları bir bir sergiliyor (farklı liselerdeki öğrencilerin açıklamaları, hangi lisenin öğrencisi olmalarından çok daha önemli olduğu için lise adı verilmeden aşağıda özetlenmektedir):

Bir lisenin öğrencileri, “Bu kurumda ayrım yapılmaktadır. Bu ayrımı yapan, bizatihi bizi yönetmekle birileri tarafından görevlendirilen sayın kimselerdir. … Ülkemizin nice değerlerini hiçe sayanları, erk sarhoşluğu içerisinde kapılarda ceketlerini ilikleyip adeta baş tacı etmişlerdir… Bu ülkede bir çok kültür sanat vakfı varken hiçbir eğitim kurumuna yakışmayan vakıflara neden davetiye gönderildi? Niye kimin yararına? … Karanlığı ve esareti gördük. … Bilirdik, arkamızda bizi kollayan hocalarımız vardı. Özledik o hocalarımızı; susmayan, bize güç veren, bize güvenen, üstümüze kilitler vurmayan, karakterimizin söküklerini dikmek için uyumayan o eski ailemizi özledik” diyorsa;

Bir lisenin öğrencileri, “Tarihi ağzından düşürmeyenlerin (bugüne kadar aydın nesiller yetiştirmiş liselerinin) tarihini  yok etmeye çalıştıklarını” ve “Zamanının en çağdaş okulu, eşsiz laboratuvarlara sahip bir ilim yuvası iken yıllar içinde yavaşça pozitif bilimlerin, çağın ötesinde eğitim kalitesinin yok edilişine şahit bırakılmıştır” diyorsa,

Bir lisenin öğrencileri, “Bizler, gerici öğretmenlerin verdiği eğitimden, etek boylarımıza karışılmasından, sapık öğretmenler tarafından taciz edilmekten, gerici okul idareleri tarafından tehdit edilmekten bıktık. Bilimsel ve laik eğitimin yuvası olması gereken okullarımız, gericiliğin ve kindarlığın yuvası olmuş durumda” diyorsa!

Bir lisenin öğrencileri, "Okul sıralarında bizlere daima ‘Sizler geleceğin doktorları, mühendisleri, avukatları olacaksınız’ denilirken öte yandan da geleceksizleştirildik" diyorsa,

Bir lisenin öğrencileri, “Biz tarihi boyunca ülke menfaatlerini en üst düzeyde tutan, akademik başarılarımızla adımızdan söz ettiren; bilim, sevgi, hoşgörü anlayışından ödün vermeyen ve kendi fikirlerini başka fikirlere saygı duyarak oluşturmuş bir ailenin fertleriyiz. Farklı siyasi ve dünya görüşlerini bir arada demokratik bir şekilde barındırabilen … Lisesi’nde bu çok seslilik, çok renklilik belli bir güruh tarafından yok edilmeye çalışılmaktadır….Eğitim camiasında bir geçerliliği olmayan kişi ve kuruluşların yanlı düşüncelerini öğrencilere empoze etmek amacıyla vermek istedikleri konferanslar okul müdürümüzce desteklenmiş, bütün okulun katılımı zorunlu tutulmuştur. Her bireyin hür iradesiyle hareket etmesini destekleyen bu koca çınarın öğrencileri, okul müdürü tarafından kılık kıyafet konusunda birtakım tehdit ve aşağılamalarla baskı altına alınmak istenmiştir” diyorsa,

Ortada ciddi bir durum yok mudur?

Bu şikayetler, tek bir okulla ilgili olmadığı gibi, farklı okullardan bir-iki kişinin yaptığı şikayetler de değildir. Bu şikayetleri, seçim kazanma amacı, iktidar hırsı, karşısındakileri kandırma niyeti, olayları ve kavramları çarpıtma alışkanlığı ve bir makam kapma peşinde olanlar yapmamaktadır. Bu şikayetleri, yalana, yolsuzluğa, sömürüye, haksızlıklara, şiddete ve yandaşlığa soyunmuş kişiler de yapmamaktadır. Bu şikayetleri, Türkiye’nin geleceği olan gençler, bizim çocuklarımız yapmaktadır. Dolayısıyla bu şikayetlerin her kelimesi, Türkiye’nin her okulunda yaşanan gerçekleri yansıtmaktadır. 

Liseliler, “Sizi eğitmekle mükellef hocalar susuyorsa; idareciler rüşvet olarak izinler yazıyorsa, bursları birer sus payı olarak biliyorsa üzerinize karabasanlar çökmüştür. … Bizler demokrasiden ve insan haklarından yanayız, sevgiyi, kardeşliği daima her şeyin üstünde tutacağız” ve “Farklı şehirlerde, farklı okullarda, farklı sıralarda okusak da yaşadıklarımız ortak" diyorsa, “Yandaş Değil, Çağdaş İdare” isteniyorsa, okullar okulluktan çıkmış demektir.

Bu şikayetleri öncelikle dikkate alıp gereğini yapmasını bekleyenler ise ne yapıyor? Okullara baskın düzenliyor!

Bu şikayetleri öncelikle dikkate alıp yetkilileri uyarması gereken kişi ise, “Dünyadaki hiçbir mazluma, hiçbir garibe sırtımızı dönme hakkımız yoktur” diye başladığı konuşmasında, liselilerin şikayetlerine kulağını tıkadığını gösterip “Türkiye'nin artık yeni Gezi'lere ihtiyacı yok” diyor!

Dile getirilen şikayetler, okullardaki bilimsel eğitim-gerici öğretim çatışmasının varlığını da su yüzüne çıkarıyor. Sayıları az da olsa kimi öğretmenlerin, hâlâ bilimsel eğitim yapmaya ve öğrencilerin devinimsel, bilişsel ve duyuşsal gelişimleri için canla başla çalıştıkları anlaşılıyor. Liselilerin tepkilerinin niteliği, onların bilişsel ve duyuşsal gelişimlerini gösterirken, bu gelişimlerini kişisel edinimleri yanında bilimsel eğitim yapmaya çalışan öğretmelerin çabalarına bağlamak yanlış olmuyor. Dile getirilen şikayetlerin içeriği ise, okullardaki gerici öğretimin, varlığını, yoğunluğunu ve yaygınlığını gösteriyor. Ancak şimdilik bu gerici öğretimin AKP’nin istediği düzeye çıkmadığı da anlaşılıyor.

Bu günlerde meclis komisyonunda tartışılan, eğitim teşkilatıyla ilgili bazı yasa ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmasına ilişkin yasa tasarısı ile liselilerin tepkisi karşısındaki tutumları, AKP’nin gerici öğretimden vazgeçmeyeceğinin kanıtları oluyor.

Oysa Türkiye’nin geleceği için bu gençlere kulak vermek ve onlara sahip çıkmak gerekiyor.

[email protected]