ABD'de paran kadar özgürsün

Kendi vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerine saygısı olmayan bir ülkenin başka bir ülkeyi bu konularda uyarması ne büyük bir çelişki! ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf ‘ın ülkemizdeki gelişmelerle ilgili basın açıklamalarını okurken bizimle dalga geçildiği hissine kapılıyorum. Eşlerin birlikte yaşama hakkı, youtube`a erişim hakkından daha mı az önemli?

Özgürlüklere saygısını sürekli vurgulayan ABD, 11 yıllık evliliğimize rağmen eşimin yeterli para kazanmamasını öne sürerek göçmen vize başvurumuzu reddetti! Hükümetten yardım istememiştik ama demek ki fakir olma ve/veya aileden destek alma hakkımız yoktu!

Bu korkunç haksızlığın kavranmasını daha da zorlaştıran, eşimin Türkiye’deki 3 sergisinin elçilik ve başkonsolosluk desteğiyle gerçekleşmiş oluşuydu. Dönemin elçisi bizimle sergiyi gezmiş, dönemin başkonsolosu sergi açılış konuşması yapmıştı.

Vizeyle ilgili karar verilirken en çok maddi durumun önemsenmesi aslında bize çok tanıdıktı. Evlendiğimizde önce bir süreliğine Alaska’ya gitmeyi, sonra Türkiye’ye yerleşmeyi planlamıştık. İlk göçmen vize başvurumuzun “11 Eylül” sonrasına denk gelmesi nedeniyle de olsa gerek, her görüşmede görevlilerin sertliğiyle karşılaşıyor, basbayağı aşağılanıyorduk. Onurlu hiçbir insanın uzun süre katlanamayacağı bu davranış şekli, eşimin maddi durumu öne sürülerek daha da çirkinleşti.

Eşime, bankada yüklü miktarda parası olması gerektiği söylendi. Vizeye başvuran benimle ilgilenmeyip (maddi durum, eğitim vs) vatandaşlarından böylesi beklentiler içinde olmaları ne büyük bir saygısızlıktı.

O sıralar içinde yer aldığımız bir ekip Ulusal Halkalama Programı’nı yaşama geçiriyordu. Vize görüşmeleri süresince kuşlarla ilgili çalışmalar yapmıştık. Elçiliğe gidip aşağılanıyor, sonra haberlere konu olan çalışmalarda yer alıyorduk!

Manyas’taki çalışmamıza çok kültürlü, alçakgönüllü 2 İngiliz gelmişti. İçlerinden biri “Sir” lakaplı eski bir diplomattı. ABD’ye gitme planlarımızı öğrendiğinde bana “Ülkenin sana daha çok ihtiyacı var” demişti. Zaten Alaska’ya yerleşmeyi düşünmediğimiz için, bu söz beni çok etkiledi. Aşağılanmaktan da bıkmıştık, vize başvurumuzu iptal ettik. “11 Eylül” gerilimi sürerken turist vizesine de başvurmak istemedik. Eşim de 7 yıl boyunca ülkesini ziyaret etmedi.

Antalya’da yapılan kuş gribiyle ilgili bir toplantıda bizi eşim temsil etmişti. Toplantıda elçilikten bir diplomat varmış. Türkiye’de kuş gribi çalışmaları yapan bir Alaskalının yaşadığını görünce çok şaşırmış. Sohbetleri sırasında eşimin sergi açmayı düşündüğünü öğrenince elçiliğin destek olabileceğinden söz etmiş. Eşim bu desteği mutluluk ve gururla kabul etmişti.

Ne yazık ki manevi ve maddi sorunlar nedeniyle Türkiye’deki çalışmalarımıza devam etmemiz mümkün olmadı. Ülkemizin çok az sayıdaki kuş halkacılarından olduğumuz halde Alaska’ya göçmek zorunda kaldık.

Geçen yıl bir sohbet sırasında eşim “Buraya gelmeyecektik aslında, çok önemli çalışmalar yapıyorduk” demişti. Genelde beni teselli eden, yaşadıklarımızla ilgili duygularından fazla söz etmeyen eşim de memleketine döndüğü halde üzgündü. İşte, zaten yaralıyken bir de ABD’den darbe almış olduk.

Bu konuda yazmayı düşünmüyordum ama Harf’ın sözlerini hemen eşimin mezuniyeti ertesinde okuyunca daha fazla içimde tutamadım. Kabusa benzeyen zincirleme olaylar sağlığımızı çok etkiledi, bursların devamı için not ortalamasına dikkat etmesi gerektiği sırada eşimi çok yıprattı.

ABD dünyanın bir numarası olma iddiasında ama radyo ve televizyonlarda Obama, lise mezuniyetinin öneminden söz eden konuşmalar yapıyor. ABD’de yüksek lisans yapan ne çok insan tanıyorum. Bir çoğu Türkiye’ye dönmüyor, dönenlerin büyük kısmı kariyerlerinde önemli yerlere geliyorlar. Zengin olmayan, burs alma şansı olmayan ABD vatandaşlarının üniversiteye gitmesi ise mümkün değil. Bu yüzden burada lise diploması çok önemli.

ABD’nin başkalarının yetiştirdiği beyinleri toplamaktan önce kendi vatandaşlarına eğitim hakkı sağlamasını beklemek saflık mı? Eğitimden, evliliğe her konuda son sözü paranın söylemesine bakılırsa, evet.