Yeni olduğu söylenen ve büyük çoğunluğun da, her yıl başlarken olduğu gibi, sorgulama bilmez bir alışkanlıkla öyle kabul ettiği M.S. 2009 yılından söz ediyoruz elbette. 
Yeni diyebilmek için neler olmalıdır bütün bu yıl boyunca? Herkes kendi akıl yürütmesini yapabilir. Biz kendi açımızdan bakalım. Yaşadığımız ülkenin ve dünyanın ezici çoğunluğunu oluşturan ve emekçi diye adlandırdığımız sömürülen, ezilen, bastırılan insanlar açısından&hellip Onların bu ülkede yaşayanlarının bugünü ve yakın geleceği açısından&hellip 
Henüz başlayan yılın, daha doğrusu, değişik amaçlarla ve onlara bağlı ölçütlerle tanımlanmış herhangi bir zaman diliminin yeni sayılabilmesi için nelerin olup olmadığına bakmak gerekir, onun üzerinde durmaya çalışalım. 
Bana kalırsa, bunlardan birini şöyle anlatmak mümkündür: Tek tek insanlar, insan kümeleri, onların daha büyük ve daha tanımlı olanları denebilecek toplum bölmeleri, yaşadıkları hayatın içindeki asıl, belirleyici, hükmedici gücü azçok gerçeğe uygun biçimde saptadıktan sonra, kendileri dışındaki o güçle ve/veya oradaki şu ya da bu kesimle suyuna gitme, işbirliği, geçici birliktelik, ittifak, vb. adlandırmalarla anılabilecek ilişkiler içine girmeye bakarlar. Buna belli bir doğallık atfetmek, bu tür beklenti ya da niyetleri çok da yadırgamamak yerindedir. Bununla birlikte, sol açısından, hükmedici güç olarak gerçekliğe uygun biçimde saptadığı burjuvazi ile, burjuvazinin herhangi bir kesimi ile o tür ilişkilere ya da ilişki arayışlarına girmek, ölümcül bir yanılgıdır. Buradan hareketle, asıl konuya dönülürse, başlayan yılda bu tür bir yanılgıdan kesinlikle kurtulmuş olanların sol içindeki ağırlığında hissedilir bir artış olup olmadığına bakılmalıdır. 
Olup olmadığına, ne ölçüde gerçekleştiğine bakılacak bir başka gelişme de, kısaca, şöyle anlatılabilir: Benim yazılarımı okuyanları bıktırmış olabileceğine aldırmadan devam edersem, siyasetin her şeyi belirleyen bir iktidar yönelişi olmaksızın bir oyuna, eğlenceye, her medeni insana ve öylelerinin yaşadığı her eve lazım bir boş zaman uğraşına dönüşeceğini bir kez daha vurgulamak uygundur. Dolayısıyla, önümüzdeki bir yıl olarak tanımlanmış zaman diliminin herhangi bir yenilik özelliği taşıyıp taşımadığını irdelerken gözetilecek bir gösterge olarak, bu vurguyu kavramış, özümsemiş, içselleştirmiş solcuların ve onların oluşturdukları örgütlenmelerin başat konuma yükselme derecelerini ileri sürmüş oluyoruz. 
İlk ikisi birbiriyle yakın ilişkili, biri öbürünü doğrudan etkileyen göstergelerdi. Şimdi yazacağım, yine onlarla etkileşim içinde olmakla birlikte, kendi başına da ele alınabilecek bir gösterge. Bunu solun tek tek emekçilerle ve onların oluşturdukları büyük topluluklarla iletişim kurma, bunu siyasal iletişime ve örgütlenmeye dönüştürme becerisi diye anlatmak mümkündür. İletişim kurma derken, belki gereksiz de görünse, hepsinden önce emekçilere seslenme becerisi diye eklemekte de yarar olabilir. &ldquoÖrgütlenmeye dönüştürme&rdquo derken de birlikte davranma, örgüt oluşturma, örgütü silah olarak kullanma türü gelişme aşamalarından oluşan bir süreci akılda bulundurduğumuz belirtilebilir. Solun bütün bu anlamları içeren emekçilerle iletişim kurma becerisinin somut sonuçlar verecek biçimde/oranda/düzeyde gelişmesi, önümüzdeki zaman diliminin ne kadar yeni olduğuna karar vermeyi sağlayacak başlıca göstergelerden biri olacaktır. Buradaki &ldquosomut sonuçlar&rdquoın neler olabileceğine ilişkin ipuçları ise bellidir: Sola sempati duyanların, sempatiyi eylemli bir desteğe ya da katılıma dönüştürenlerin, sol nitelemesine uygun düşen siyasal örgütlenmelerin üyelerinin ve onların militanlıklarının artışı.  
Şu son söylediklerimizle şöyle bir noktaya da gelmiş oluyoruz: İlk bakışta pek soyut, ölçüye ve hesaba gelmez gibi görünen bu göstergeler için tam anlamıyla sayısal denemese bile sayılara dayanan ya da sayılardan yararlanan ölçüler geliştirmek mümkündür. Hem o göstergelerde ciddi gelişmelerin ortaya çıkarılmasını yaşama biçimi olarak seçenler hem de dışarıda kalıp belli bir yansızlıkla onları değerlendirmeyi misyon edinecekler açısından&hellip 
Buraya kadar genelgeçer denebilecek bazı göstergelerden söz etmiş olduk. Bu yıla özgü sayılabilecek bir başkasına da değinebiliriz. 
Mart sonunda ülke çapında seçimler yapılacak. &ldquoSolumuz&rdquo hem ilkeli hem gerçekçi bir yaklaşımın ürünü olan bir işbirliği ile seçimlere girebilir. Bu çerçevede, (a) toplam oylarını kayda değer ölçülerde artırarak felakete sürüklenen ülkemizin kaderinin değişebileceğine ilişkin bir işaretin ortaya çıkmasına yol açabilir  (b) sadece çok simgesel anlam taşıyabilecek bir ya da iki yerde değil, birçok yerellikte belediye başkanlığı, belediye meclisinde ciddi bir güç, vb. göstergelerle ortaya konacak somut başarılara ulaşabilir ve böylece, o ilk adım niteliğindeki başarıların peşine örgütlü ve hünerli bir güçle düşerek halkımıza &ldquososyalizan&rdquo yönetimlerin ne anlama gelebileceğine, neler sağlayabileceğine ilişkin elle tutulur, gözle görülür örnekler sunabilir (c) bütün bunlarla da bağlantılı ve bunlardan daha önemli olarak, şu anda yazarken ve okurken pek &ldquohamasi&rdquo görünse bile adlı adınca söyleyelim, ülkemizdeki büyük devrim yürüyüşüne paha biçilmez birikimler katabilir. 
Ne kadar iyi olur, diye birtakım dilekler yazmıyorum bunlar olursa, işte o zaman, yeni bir yıl yaşadığımızı söyleyebiliriz. Yaşarken de yaşayıp bitirdikten sonra da&hellip  
Bütün bunlar ve benzerleri ile bunların kaynağını ya da uzantısını oluşturan gelişmelerin hiçbiri ortaya çıkmazsa, neden &ldquoyeni&rdquo olsun şu ilk birkaç gününü geride bıraktığımız yıl? Emekçi insanlar ve onların oluşturdukları çok büyük kitleler açısından yenilik falan yok demektir o zaman ne yeni ne şu ne bu, sadece yıllardır yaşananların belki de görünümlerinde bile en küçük bir değişiklik olmadan sürüp gidişi&hellip  
Ancak, olup bitecekler yeni olmasa da ne gam! Nihat Behram&rsquoın bu sayfalarda şairce bir bilgelikle yazmasının üstünden daha üç dört gün geçti: &ldquoKarınca ruhlu ve karınca kaderli&rdquo devrimciler her zaman var olmuştur.  
Hele bizim buralarda, kıyamet kadar&hellip