Hükümet Değişikliği Ne Kadar Önemli?

Hükümet değişikliğinin, gidenleri, kalanları, yer değiştirenleri ve yeni gelenleri ile "değişiklik" sözüne uygun olduğu söylenebilir. Ancak, ilk günkü yorumlar, kuşkusuz benim görebildiklerim, değişikliğe yol açan nedenlerin doğru anlaşılabildiğine ilişkin hiçbir işaret taşımıyor.

Gerekçeler arasında pek harcıalem olsa bile en akla yakın görünen, son seçimlerde kendi bölgesinde ellerindeki belediye başkanlığını kaybedenlerin cezalandırıldığı yolundaki yorum idi. Ama bu da Arınç'ın iki numaralı koltuklardan birine oturtulması ile zayıflıyor. Hali tavrı ve ağlaklığı ile Gülen'e en çok benzeyen Arınç'ın da aynı başarısızlığı gösterdiği biliniyor çünkü.

Ak Parti'nin merkeze doğru yaklaştığı ya da şeriatçıların yahut "Milli Görüş"ün ağırlığının arttığı türünden yorumların da herhangi bir açıklayıcılık getirdiğini ileri sürmek güç. Bu iki düşünceyi farklı, hatta karşıt görünen taraflar ileri sürse de, durum değişmiyor ikisi de beylik laflardan öteye geçemiyor.

Daha kabul edilebilir, üzerinde durulmaya değer yorumlar ya da açıklama çabaları, AkP'nin ve daha çok da Erdoğan'ın zor durumda oldukları gözlemini yapabilmeyi ve oradan başlamayı gerektiriyor. Bunun, yukarıda örnek verilenlerde egemen olan tavırla, başka bir anlatımla, gönülden geçene uygun öngörülerde bulunmakla ilgisi yok.

Bir kez, Erdoğan'ın bu değişiklik işini sonlandırmayı biraz fazla uzattığı ortada. Gecikmeyi birtakım pratik güçlüklere ya da parlamenter geleneklere bağlamak hiçbir inandırıcılık taşıyamayacağına göre, en doğrusu, sözcüğün siyasal değil düşünsel anlamıyla, düşünme sürecinin işleyişi bağlamında "tutuculuk" tan uzak kalarak akıl yürütmeye çalışmaktır.

Öyle yapmaya çalışalım.

Gecikmenin isim ekleme, çıkarma ve kaydırma işlemlerindeki birtakım güçlüklerden kaynaklandığı aşağı yukarı bellidir. Bu güçlükler neler olabilir? Akla yakın gelen yanıtlardan biri, birtakım pazarlıkları sonuçlandırmanın ya da görüş farklılıklarını gidermenin, gidermek mümkün olmuyorsa, yumuşatmanın tahmin edilenden çok zaman almasıdır. Yalnız 2007 yazından sonrakilerin değil, 2002 sonundan başlayarak kurulmuş AkP hükümetlerinin ortak sayılabilecek yanlarından biri, bunların alışılmıştan biraz faklı olmakla birlikte, sonuç olarak "koalisyon" niteliği taşımalarıdır. İtirazlar olacağını kestirerek "tarikatlar koalisyonu" deyip itirazları azaltabiliriz. Daha da azaltalım dersek, sözü de fazla uzatmadan, tarikatların toplumsal sınıflardan bağımsız olmadığı hatırlatmasıyla yetinip geçebiliriz.

Bunun bir "iç koalisyon" olduğunu da ekleyelim ki, daha geçen yıl yapmış olduğumuz AkP-AsP koalisyonu yakıştırması ile şimdikinin birbirini çeldiği sanısının önünü kesmiş olalım.

Gecikme saptamasının akla getirdiği pazarlıklar ya da görüş uyumlaştırma çabaları, sözgelimi, Erdoğan ile Gül arasında ortaya çıkmış olabilir. Böyle bir sürtüşme, bu sözcük gerçeklere uygunluk açısından fazlaca ağır olduysa, görüş ayrılığı olasılığını önceden kestirmemiş olması beklenemeyecek Erdoğan'ın, bazı geçici ittifaklar arayarak Arınç'ın adını en başa yazmış olabileceğini düşünmek, dayanaksız değildir. Kendi başdanışmanını parlamento dışından bakan yaparken, hiçbir itirazla karşılaşmayacağını düşündüğünü sanmak da gerçekçi olmaz. Meclis dışından getirilen bakanlar, hele böyle büyük çoğunluğa sahip parti gruplarında hep sıkıntı yaratmıştır. Eski dışişleri bakanının, o görevden alınırken başbakan yardımcısı yapılması ve "ekonomik işlerden sorumlu" konuma getirilmesi de, herhalde, kendisinin çokça dile getirilen Gül ile yakınlığının yanı sıra bu sıkıntıyla da ilgili olabilir. Öte yandan, Erdoğan'ın dışişlerine böyle bir atama yaparken, ufak tefek problemler çıkarma dışında diklenme olasılığı sıfır olan "Batı dünyası" karşısında yeni bir gösteri anlamı taşıyıp taşımadığı da bir soru olarak akla gelebiliyor. Ayrıca, kabinenin en yaşlısı, Mülkiyeli ve Sayıştaylı Gönül'ün bir AkP hükümeti var oldukça yeri değişmeyecek tek bakan olacağı da anlaşılmaktadır.

Kabul edilebilirlik düzeyi değişmekle birlikte, daha birçok spekülasyon yapılabilir. Onun yerine, yazı başlığındaki soruya dönerek bitirmekte yarar var.

İnişe ya da düşüşe geçmiş bir hükümeti oluşturan adların üçünün beşinin, çoğunluğunun, hatta tümünün değiştirilmesinin önemi çok sınırlıdır elbette. Ama iniş ile düşüş arasındaki farkın özellikle uçuş halinde olanlar açısından çok sınırlı olduğunu söylemek, gerçekçilikle de hakkaniyetle de bağdaşmaz.

Buna karşılık, AkP iktidarının düşüş aşamasında olduğunu ileri sürmek için vaktin henüz çok erken olduğu, haksız bulunamayacak bir itirazdır. Ancak, aynı itirazın partinin ve hükümetin başındaki kişi için ne ölçüde geçerli olduğu tartışmalıdır. Erdoğan'ın hem bu serüvenin başındaki nitelikleri ve bu niteliklerdeki gelişmeler/aşınmalar hem de partisinin işlevini üstlenebilecek bir alternatifin kısa dönemde oluşmasının ya da oluşturulmasının önündeki güçlükler, parti için erken olduğu düşünülebilecek vaktin, başındaki için yaklaştığını akla getirmiyor mu?