İhtiyacımız olan "düşüncesiz" bir HAYIR!

Anayasa değişiklik paketine "hayır" mı demeli, "evet" mi… Yoksa sandığa hiç gitmemeli mi?

AKP, referandumda "evet" oyu kullanmak için 40 gerekçe bulmuş. Bir bölümü "temiz su içmek istiyorsanız" türünden…

Hiç kuşku yok "hayır"ınızı da çok değişik gerekçelerle açıklayabilirsiniz.

Bu bir gözboyama, ortada gerçek bir demokratikleşme yok diyebilirsiniz. Doğrusunuz…

12 Eylül Anayasası'nın emek düşmanı karakteri olduğu gibi korunuyor, benim için önemli olan bu diyebilirsiniz. Haklısınız…

Uzlaşma olmadı, yine kendi dediklerini dayattılar, bu yöntemle anayasa babayasa hazırlanmaz diyebilirsiniz. Siz bilirsiniz…

İşin aslı yargıyı kendilerine bağlamak, gerisi fasa fiso diyebilirsiniz. Güzel söylersiniz…

Gidişat tek parti diktatörlüğü, bunun zeminini hazırlıyorlar diyebilirsiniz. İyi konuşursunuz…

Halk ne için oy kullanacağını bile anlamadı, böyle saçmalık mı olur diyebilirsiniz. İsabet edersiniz…

Sandığa götürülen maddeleri tek tek inceler, sonunda "vay uyanıklar vay" diyebilirsiniz. Titizsiniz, mükemmelsiniz…

Her biri kendi başına yeterli olabilir, bir tanesi bile "hayır"ınızı meşrulaştırabilir sağlamcıysanız hepsini birden de yerleştirebilirsiniz oyunuzun arkasına…

Oysa hiç gerek yok, inanın hiç gerek yok.

"AKP'ye hayır"!

Bu kadar basit. Hükümetin daha da güçlenmesine hayır! İnsanları aptal yerine koymasına hayır! Yaratmak istediği Türkiye'ye hayır! Afrasına, tafrasına, fiyakasına hayır!

Hukukun diline gerek yok, siyasetin sözüne gerek yok. İnsanca davranmak yeterli.

Bu AKP'ye "hayır" dememek olmaz.

Bu yüzden boykot da olmaz. "Topunuzun canı cehenneme" denecek bir durum yok ortada. Sandıkta oylanacak olan "AKP zihniyeti". Değişik zihniyetler, düşünceler, projeler değil. "Sandığa gitmiyorum çünkü… 12 Eylül Anayasası'na da karşıyım, AKP'nin değişikliklerine de…"

Ama oylanan 12 Eylül Anayasası değil ki! Ya da… 12 Eylül Anayasası oylansaydı… O zaman "Hayır" tavrı geliştirilmeyecek miydi? "Yerine ne konacağını henüz bilmiyoruz, bu nedenle oy kullanmamalı" mı denecek, yoksa "12 Eylül Anayasası'na börtü böcek de karşı, en iyisi hiç bulaşmamak" diye kenara mı çekilinecekti?

Tartışılan ne, konu ne ona bakılır. İnisiyatif kimde, kim hamle yapıyor ona bakılır.

Sekiz yıl boyunca halk ve emek düşmanı karakteri pekişmiş bir hükümet partisi ortaya bir belge getiriyor ve "bunu destekleyin" diye dayatıyorsa, ona CHP ve MHP ya da başkalarının muhalefet etmesine bakmaz, "onlarla aynı safta olmam" türünden tuhaf gerekçeler ileri sürmezsiniz. İstemiyorum, dersiniz.

Muhatabınız bellidir ve her tür değerlendirmeden, her tür siyasi hesaptan, her tür ince düşünceden bağımsız olarak bu muhatabın hak ettiği sade, basit bir "hayır"dır.

Referanduma kadar Türkiye'de ne kadar fazla kişi bu basitlikle, bu yalınlıkla karar vermeyi öğrenirse, ondan sonrasında da bazı şeyler kolaylaşacaktır.

Unutmayalım, bu koşullarda halkımızın gereksindiği ince eleyip sık dokumak değil, hızlı ve cesur karar vermeyi öğrenmektir.

Kemal Okuyan'ın dünkü yazısı:
"Birlik isteyenlerin 'ayrılıkçı'ları emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmekle, onların planları doğrultusunda hareket etmekle, 'ayrılıkçılar'ınsa birlikçileri kemalist koşullanmalardan kurtulamamak ve bugünkü sınırları kutsallaştırmakla itham ettiği bugünün Türkiyesi'nde Kürt sorununda birlik ve ayrılığı daha farklı bir içerikle tartışmanın zamanı gelmedi mi?
"