Dileyen 100 yıl önceki bir büyük kuruluşla kavga edip bugünkü operasyondan heyecanlanır ve rol kapmaya çalışır. Bizse bugün emperyalizme, gericiliğe, sermayeye diz çökmemek için yüz yıl önceki kuruluş ve kurtuluşun kahramanlarının önünde diz çöktük.
Boykot, Cumhuriyet ve devrimci iddia
Kemal Okuyan
"Boykot kimleri kapsıyor, neden kapsıyor, kim içinde kim dışında" tartışmasının "sermaye nerede başlıyor, nerede bitiyor" tartışmasına evrilmemesi mümkün mü?
Gerçeklerden kaçılamaz. CHP yönetimi istediği kadar ayar versin, birileri istediği kadar TÜSİAD'la faşizme karşı birleşik cephe oluşturma hayalleri kursun, iktidar istediği kadar "benim yerli ve milli sermayeme savaş açtılar" diye bağırıp çağırsın, kapak açıldı bir kere.
Bu kapağı kapatmak için uğraşıp duracaklar, izin vermeyeceğiz.
Sermayenin iyisi kötüsü yoktur. Nokta.
Patronun kültürlüsünü, vicdanlısını, güler yüzlüsünü, kitap okuyanını, çalışanlarına sevecenlik yapanını ayıklamakla uğraşmıyoruz. Böyleleri var kuşkusuz. Parasıyla değil mi!
Yatlar alır, yetmez marinalar alır, mahalle çocuğu gazoz kapağı biriktirir, o spor otomobil, öğlen Paris'te akşam Londra'da sofraya oturur.
Bunlar kesmez, farkındalık, sosyal sorumluluk gerekir! Festivaller düzenler, kültür merkezleri inşa eder, müzeler kurar. Ne bileyim, Murat Ülker gibi yazılar yazar.
Murat Ülker demişken, ilgimi çekiyor okuyorum, nereye vardıracak bu işi diye merak da ediyorum. Listenin başında. Dünyanın en zengin insanlarını sıralamışlar, Türkiye'nin en zengini gözüküyor Murat Ülker.
Türkiye'de en uzun süre boykot yiyen sermaye grubudur Ülker. Demek ki hiç etkilenmemiş ya da boykotu da avantaja dönüştürmüş.
Her ne ise, meselenin "iyi patron kötü patron" tasnifi olmadığını defalarca söyledik. Bugünkü sömürü düzeninin ortadan kalkması gerekiyor. İyi olan, sosyalist düzende ülkesine, halkına hizmet eder hiçbir ayrıcalığı olmaksızın!
Laik sermaye, yandaş sermaye, çağdaş sermaye, yeşil sermaye, yerli ve milli sermaye, türedi sermaye, Anadolu kaplanları, İstanbul dükalığı, kozmopolit sermaye, faiz lobisi...
Buraya bakarak bir kurtuluş reçetesi çıkaramazsınız.
Ha dersiniz ki, ben bunların bir bölümüne bel bağlayayım, onlar da festival düzenlemek yerine ülkeye demokrasi getiriversin! Demokrasi yok, ülkeyi de götürüyorlar!
Sermaye açısından kritik olan sürdürülebilir ve genişleyen bir kâr ortamıdır.
Başka ülkeleri bir kenara koyalım, Türkiye'de kapitalizm bastırılmış ve örgütsüz bir işçi sınıfı dışında yapamaz. Demek ki demokrasi, göstermelik de olsa yok! Yukarıda sıraladığımız hangi alt sermaye grubu açısından bakarsanız bakın.
Ama anlaşılmayan şu: Ülke de gidiyor.
Türkiye Cumhuriyeti, kurulurken kapitalizmin azgelişmişliğinden muzdaripti. Ülkenin kapitalist yolunu açan dönüşümlerin neden bir tarihsel ilerleme anlamına geldiğini, böyle bir ülkeyi hiç hesaba katmayan emperyalistlerin oyununun bozulmasının neden kalıcı pozitif sonuçlarının olduğunu, bütün bu dönem boyunca Anadolu'da Cumhuriyet, laiklik, aydınlanma gibi olguların hem kavramsal düzeyde hem de siyasal-toplumsal düzeyde gerçeklik kazanmasının neden bugüne ciddi bir enerji devrettiğini sürekli anlatıyoruz.
Anlamayanların bugün kapitalizm tarafından yok edilmekte olan ülkemizde TÜSİAD'la birlikte "Saray rejimi ile mücadele ettiği"ni görmek üzüyor bizi ama şaşırtmıyor.
Milli Mücadele ve Cumhuriyet'le ilgili tartışmalara daha fazla müdahil olması, TKP'nin sermaye diktatörlüğüne karşı mücadeleyi yeni bir evreye taşıma kararlılığının bir parçası.
Çünkü sermaye düzeni, bizim mücadele zeminimiz olan ülkenin varlığını tartışılır hale getirdi.
Kimileri sanıyordu ki Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna ne kadar gölge düşürürsek, bugünkü Türkiye o kadar iyiye, özgürlüğe, demokrasiye yönelir!
Osmanlı övgüleri, Şeyh Sait kutsamaları, Abdülhamit-Vahdettin güzellemeleri, resmi tarihi yırtıp atma ritüelleri, BOP'la, özelleştirmelerle, tarikatlarla saldıran AKP iktidarının yakıtı oldu yıllarca.
Sermayenin, Fethullahçı felsefenin de yardımıyla yakın coğrafyaya yayılması; yok "Türk dünyası"dır, yok "olimpiyattır", yok "İslam kardeşliği"dir derken kabuk çatlatması, onu takip eden dönemde Yeni-Osmanlıcılığın iktidarın stratejik dünyasının merkezine yerleşmesi ve şimdi "devlet aklı"nın Cumhuriyet'in başarısızlığını kabullenmesi "bize ne" diye geçiştirilecek bir olgu değildir.
İster sermaye sınıfının ihtiraslarının parçası olarak, ister fetihçi duygularla, ister saltanat-hilafet hayalleriyle, ister bir emperyalist projenin doğrudan ajanlığını üstlenerek, fark etmiyor; Türkiye Cumhuriyeti'nin bugünkü sınırlarına mahkum kalmaması gerektiğini açık ya da utangaç bir biçimde dillendiren, düşünen herkes Cumhuriyet'in kuruluşu ile hesaplaşmak zorundadır. Bu hesaplaşmaya girdiler zaten.
Cumhuriyet'in kararlı laisizminin bu ülkenin hem İslam coğrafyasındaki etkisini budadığını hem de Kürt sorununu çözümsüz hale getirdiğini düşünen bir "akıl" hakim durumda şu anda Türkiye'ye. Sermaye aklı da devlet aklı da böyle çalışıyor. Ha herkes İslamcı olmadı, olmazlar da.
Bu değil ki mesele.
Kuşkusuz tedirgin olan kesimler var bu süreçten, gereksiz risk alındığını düşünenler filan. Ancak kapaklar açıldı bir kez.
Şimdi biz ne yapacağız?
Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarının genişlemesi (ya da daralması), Osmanlı ile barışması, yeni ideolojik referanslarla yurttaşlığı İslam kardeşliğine dönüştürmesini kabullenecek miyiz?
Buradan devrimcilik adına bir şey çıkabilir mi?
Cumhuriyetçi birikimin "yerli ve milli" söylemiyle Osmanlı'ya bağlandığı, yoksulluk ve geleceksizlikten bunalmış milyonlarca kişinin "iyi ve faydalı sermaye sınıfı olabileceği"ne ikna edilmeye çalışıldığı, Kürt halkının eşitlik özleminin dönüp dolaşıp Barzanici bir sermaye kardeşliğine teslim edilmekte olduğu bir dönemde dileyen 100 yıl önceki bir büyük kuruluşla kavga edip bugünkü operasyondan heyecanlanır ve rol kapmaya çalışır.
Bizse bugün emperyalizme, gericiliğe, sermayeye diz çökmemek için yüz yıl önceki kuruluş ve kurtuluşun kahramanlarının önünde diz çöktük.
Ülkemizi alıp götürüyorlar.
Seçenek yok. Ülkenizin çalınmasına karşı çıkacaksanız, sermaye düzenini yıkacaksınız.
"Bu, benim ülkem hiç olmadı ki" diyenler ise...
Bi zahmet Medusa'nın Salı Belgeselini bir daha izlesinler derim.