İktidar CHP'yi de yönetmek istiyor. Kendini yönetemeyen bir otoritenin başkalarını yönetmeye kalkması en fazla yarım sonuç verir. Yaşanan bir yönetme krizidir. Toplumun çok geniş bir kesimini etkileyen yaşam koşullarındaki kötüleşme bu krizi derinleştirmektedir.
AKP CHP'yi yönetebilir mi?
Kemal Okuyan
AKP seçme ve seçilme hakkına bir kez daha ve bu sefer gözünü karartarak saldırdı ve çok açık ki, hiç istemediği bir sonuçla karşılaştı. Düzelteyim, hiç istemediği birden fazla sonuçla.
Bunca yıldır iktidarın her tür keyfi uygulaması "ama millet bizi seçiyor" demagojisi ile gerekçelendiriliyordu. Bu tamamen patladı ve Cumhur İttifakı'nın tabanında da bir büzülme etkisi yarattı. Bürokrasiden medyaya, parti örgütünden kabineye, AKP yönetiminde konuşan, diklenen, toplumda ortaya çıkan dirençle uğraşanların sayısındaki azalma partinin toplumsal tabanında heyecansızlığın üstüne eklendi. Çok az kişi ikna.
Böylece iktidar bundan sonraki yolculuğuna "millet iradesi" söyleminden yoksun devam etmek durumunda kalacak. Bunun ne anlama geldiğini yaşayarak görecekler.
Dahası, genel oy hakkının gaspına giden süreçte "demokratik tepkiler başımızın üzerinde" diye diye ne grev hakkı, ne haber yayma ve alma hakkı, ne örgütlenme hakkı bırakıldı. Şu anda iktidar yoksullukla açlık arasına sıkıştırılarak yaşam hakkı elinden alınmakta olan geniş bir toplumsal kesime yalandan da olsa bir "demokratik" alan sunamaz hale geldi.
Peki bu kadar güçlüler mi? Ve kimilerinin iddia ettiği gibi bu bir faşizm süreci mi?
Faşizmin ne olduğuna dair bir tartışmaya burada girmeyeceğim. Ama buradan AKP'nin yaşadığı ve yüzleşmekte olduğu bir başka soruna geçeceğim.
Son gösterilerde Cumhur İttifakı'nın kendi doğal tabanı olarak gördüğü geniş bir toplumsal kesim sokağa döküldü. Önemli bir bölümü 25 yaş altı olan bu insanları yaftalamak anlamsız ve yanlış. Şu önemli: Kendilerine seçtikleri semboller, tavırları geleneksel MHP çizgisinden izler taşımakla birlikte oradan kalıcı bir kopuş anlamına da geliyor. Zafer Partisi'ne daraltılamayacak kadar karmaşık bu ideolojik ve siyasal altüst oluş tek bir nedenle açıklanamaz.
Bizim deprem sırasında gözlediğimiz ve "Türkiye'de çok derin bir toplumsal kırılma yaşanıyor, bunun ideolojik-siyasal sonuçları olacak" dediğimiz dip dalgası yeni yeni su üstüne çıkıyor.
Kuşkusuz şu anda Cumhur İttifakı "ne oluyor" diye soruyordur. Bu soruya sağlıklı yanıt verecek durumda değiller ve doğal olarak "kim açtı bu kapakları" diyerek kendi içlerine bakacaklar.
Toplumsal olan her şey iktidarı etkiler. Evet doğrudur, "ülkücü camia"da bir sürü hesap yapılıyor, özne sayısı artıyor, hükümet bunların peşine düşebilir. Ancak önemli olan iktidar bloğunu bir arada tutan ideolojik-siyasi referansların dağılmasıdır.
Ve şu unutulmamalıdır:
On binlerce genç hangi sembollerle ya da ideolojik eğilimlerle olursa olsun, geleceksizlik ve yoksulluk nedeniyle iktidarın zorbalığının karşısında durmaktadır. Bu gerekçeler, ideolojik ve siyasi tercihlerin hızlı yer değiştirmeye devam edeceği anlamına gelir.
Konumuza dönelim, iktidar elinde tuttuğunu sandığı bir toplumsal kesim üzerindeki kontrolünü kaybetmiştir. Konu, tek başına, arayışta olan ve daha önce bir siyasi-ideolojik tercihi olmayan gençlerin bir bölümünün sola, bir bölümünün ülkücülüğe yönelmesi ile açıklanamaz. Bu gençlerin evde oturmakta olan anne-babalarının yaşadığı hayal kırıklıklarının etkisi altında olmadığını kimse söyleyemez.
Üçüncü sıkıntıya geliyorum.
AKP bir sınıf egemenliğinin, sermaye düzeninin iktidardaki öznesi. Bu düzenin sürdürülebilir olması, iktidar ve muhalefet bütünlüğüne ihtiyaç duyuyor. Şu anda AKP düzen muhalefetini, özellikle CHP'yi devre dışı bırakarak sistemi ayakta tutamaz. İktidarın bazı unsurlarının (ama siyasal sığlıktan ama dünya konjonktürünü fazlasıyla tek taraflı değerlendirmekten) kendilerine böylesi bir güç atfetmesinin sonucu ortada.
CHP'ye duyulan ihtiyacı "AKP tarafından yönetilen bir CHP" yaratarak karşılamaya kalkmak ise çok basit bir nedenle yarım sonuç verebilir ancak.
CHP'ye bu yazıda girmek istemiyorum. İktidarla yapılan pazarlıkları, parti içi hiziplerin birbirinin altını nasıl oymaya çalıştığını, gösteriler sırasında bazı örgüt ve yöneticilerin nasıl başka işlerle ilgilendiğini biz yazınca olay oluyor, bırakalım CHP'liler kendileri bunları kamuoyu ile paylaşsınlar.
Evet iktidar CHP'yi de yönetmek istiyor.
Yarım sonuç alır. Çünkü iktidar kendini yönetemiyor!
Kendini yönetemeyen bir otoritenin başkalarını yönetmeye kalkması en fazla yarım sonuç verir.
Yaşanan bir yönetme krizidir. Toplumun çok geniş bir kesimini etkileyen yaşam koşullarındaki kötüleşme bu krizi derinleştirmektedir.
Yönetme krizinin karşısına belirsizlik ve programsızlıkla çıkılamaz. Türkiye yönetilmelidir.
Halkımız, emekçi kitleler, yoksulluktan bunalan yurttaşlarımız ülkeyi yönetmek için devrimci bir program etrafında örgütlenmek zorundadır.