Yine Amerikan Rüyası

ABD, seçimler öncesinde Irak konusunda net adımlar atmak istiyor. Bunun bir nedeni, bu yılın sonunda ABD birliklerinin BM anlaşmaları çerçevesinde Irak'ta durma hukukunun sona eriyor oluşu. Bu konuda bir hukuki düzenleme/düzleme ihtiyacı mevcut. Diğer neden de, -zaten olmaz ama yine de- başkan değişikliğinden etkilenmeyecek kalıcı bir düzenlemenin yerleştirilmesi ihtiyacı.

ABD'nin Irak'ta yapmayı planladığı düzenleme, yeni bir sömürgecilik döneminin temel niteliklerini işaret ediyor. Bir süredir kukla hükümet ve işbirlikçilerin dahi "ulusal egemenliğe aykırı" bulduğu "stratejik anlaşma" üzerine yoğun tartışmalar sürüyor. Anlaşmanın temel maddelerine bakıldığında işgal işbirlikçilerinin bile neden bu kadar rahatsız olduğu netlik kazanıyor:

(1) 50 küsur üssün kalıcı olarak ABD'ye bırakılması (bu konuda sayılar değişiyor, ancak ABD'nin Irak'ta kalıcı üslerinin bulunması tartışması her durumda sona eriyor: Bulunacak)

(2) Irak hava sahasının ABD tarafından tam kullanımı

(3) ABD birlikleri ve savaş şirketlerine tam dokunulmazlık

(4) ABD birliklerine kendi şüphelendikleri kişileri "terörle mücadele" düzenlemeleri çerçevesinde tutuklama yetkisi (bunun için ABD Bağdat yakınındaki Taci Kampı'ndaki cezaevini muhafaza edebilecek)

(5) Irak'a, hükümetlerine danışmadan her türlü silah ve birlik sokma yetkisi

(6) Amerikan birliklerinin Irak'a yönelen herhangi bir saldırıya karşı koruma garantisi vermemesi ve bu saldırının niteliğinin düşmanca olup olmadığını belirleme yetkisinin ABD'de olması.

"Birliklerin Durumu Anlaşması" (Status of Forces Agreement - SOFA) statüsünde planlanan anlaşmanın muhtevası aşağı yukarı böyle. Anlaşmanın "stratejik" olması için çalışılıyor. Ancak, takvim olarak Temmuz ayı sonunda imzalanması gerekliliği -ki bu doğrultuda yıl sonuna kadar gerekli prosedür tamamlanacak- nedeniyle son olarak "tamam stratejik olmasa da olur" noktasına varıldı. Diğer yandan aslında burada sıralanan maddeler, ABD'nin yeni sömürgeci stratejisinin temel başlıklarını oluşturuyor.

***

Irak'ın kukla hükümeti, bu anlaşmayı imzalamak zorunda, çünkü varlık nedeni ABD ile ilişkiler. Buna karşın, onlar dahi sömürge pazarlığı konusunda zorlanıyor ancak kalıcı Amerikan üsleri için ABD'nin kira ödemesi gibi hesapların peşinde koşuyorlar. Diğer yandan hükümet, ABD'den 3 milyar dolarlık silah alma sözü vermiş. ABD'nin sağlayacağı FMS kredileriyle alınacak olan silahlar, Irak'ı birden ABD'den silah alanlar listesinde üst sıralara yerleştirmiş.

Irak'ta kimse kukla hükümetin niteliğini tartışmıyor artık. Gündemde "darbe" tartışmaları var.

***

ABD yetkililerinin konuyla ilgili açıklamalarında sık geçen "işgalin kalıcılaşması değil", "yok zorla dayatmıyoruz", "anlaşmanın temmuz sonuna kadar imzalanması lazım", "tabii ki anlaşma olmadan evlilik olmaz" gibi ifadeler Amerikan tavrına dair net bir fikir veriyor. Bir süredir Irak'ta yoğun bir savaş sürdüren ABD, bunu aslında bir "teslim alma" anlaşması olarak görüyor ve acele ediyor. Hemen yanıbaşında petrol ve diğer "iş" başlıklarında atılacak adımların hesabı yapılıyor. Ancak sömürgeleştirme mevzuatını, bir anlaşmayla hızlıca halletmek çok mümkün görünmüyor.

***

Irak'ta gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğinden bağımsız olarak yukarıdaki "anlaşma" muhtevasının ABD'nin tüm dünyada elde etmeyi arzuladığı "ayrıcalıklar" olduğunu biliyoruz. Dünyanın dört bir yanında askerleriyle terör estirecek, ama onlar yaptıkları hiçbir şeyden sorumlu olmayacaklar, başkalarını sorumlu tutup, cezaevlerine tıkacaklar. Dünyanın dört bir yanında yüksek güvenlikli üsleri olacak, ancak o coğrafyada kimle savaşılıp kimle savaşılmayacağına onlar karar verecek. Dünyanın tüm hava sahalarında Amerikan savaş uçakları uçacak, istedikleri yere asker ve techizat sevk edip istedikleri şekilde yığınak yapacaklar. Tüm bunlar, bölgede "iş" yapacak, kaynakları "değerlendirecek" Amerikan sermayesinin güvenliği için gerçekleştirilecek.

Kimse karışmayacak, kimse hesap sormayacak, ABD kazanacak.

Yeni türde bir Amerikan rüyası...