Jakobenizm ve Sovyetler Birliği

Yazılama yayınlarının “Kuruluştan Çözülüşe” dizisine bir yeni kitap eklendi: İhanete uğrayan sosyalizm – Sovyetler Birliği’nin çöküşünün arka planı.

Kitabın temel tezi, -mevcut çöküş teorilerine itirazlarıyla birlikte- son bölümde şöyle özetleniyor: “Sovyetler’in çöküşünün öyküsü nihayetinde, kökleri sosyalizmin olanaksızlığında bulunan bir trajedinin kaçınılmaz biçimde yaşanması değildi. Halk muhalefeti ya da dış düşmanların etkisiyle yaşanan bir yenilgi de değildi. Sovyet sosyalizminin, liberal demokrasi ve karma ekonomiyi barındıran bir tür sosyalizm idealine erişmekte başarısız olması nedeniyle de yaşanmamıştı. Tek başına, bir adamın bilinçli ihanetinin öyküsü de değildi. Daha ziyade, devrimin içerisindeki belirli bir eğilimin zaferinin öyküsü idi. (abç) Kökleri öncelikle ülkenin köylü karakterinde, sonra da ikinci ekonomide, tüketici taleplerinin birinci ekonomi tarafından karşılanmaması nedeniyle gelişen, barındırdığı tehlike yetkili makamlar tarafından fark edilemeyen ve karşısında hukuksal önlemler alınmayan bir kesim bulunuyordu. Garbaçov’dan önce Buharin ve Hruşçov’da kendisini gösteren bir eğilimdi. Refah, demokrasi ve sosyalizm ülküsüne, özveri gösterilmeden, mücadele edilmeden ve güçlü bir merkezi otorite olmadan hızlıca ve kolayca ulaşılabileceğine inanılan bir eğilimdi.” Güzel bir özet. Bakmayı bilince, ABD’den de “görülebileceğinin” kanıtını oluşturuyor. Bu görme meselesine daha sonra döneceğiz. Önce kitabın temel tezlerinin çok tartışmaya elverişli olduğunu not edelim. Ama konumuz gene Jakobenizm.

“Devrimin içerisindeki belirli bir eğilimin zaferinin öyküsü”… Bu “eğilim”lerin mücadelesi bahsi kitabın bir bölümünü oluşturuyor ve Sovyetler Birliği tarihinde parti içindeki kanalların ve kritik dönemeçlerin nasıl aktığına dair anlamlı örnekler üzerinde duruluyor. Gerçekten de bu eğilimler aynı zamanda tarihsel bir süreklilik arz ediyor. İstenirse bir kanalın kökeni Narodniklerin “Jakoben” kanadına, diğerininki Legal Marksistlere doğru uzatılabilir. (Kitapta Garbaçov için sosyal demokrat nitelemesi kullanılıyor)… Öyleyse, belirli bir eğilimin zaferinden bahsettiğimizde, belli bir mücadelenin sonunda bir tarafın kaybettiğini anlıyoruz. Kaybeden taraf Jakoben taraftır. Jakobenizmin, eğilimleri oluşturan taraflardan birinin kimliğinin vazgeçilmez niteliği olduğuna inanıyorum.1

Lenin ve ilk dönem Bolşeviklerin Jakobenizmi sahiplenişlerini düşünürsek, genel olarak SBKP’nin bu kimliği sahiplenmesi gerektiğini düşünebiliriz. Ama öyle olmuyor. İlk dönemin de anti-Jakoben’leri var. Olmasının koşullarını araştırmak durumundayız.

Kitapta ve genel olarak başka kaynaklarda yanıtı bir türlü bulunamayan bir soru var: Peki halk nasıl sessiz kaldı? Birinci yanıt, genel olarak siyaset ve toplum ilişkilerine dair genellemeler üzerinde durularak verilebilir ve kapsam dışıdır. İkinci ve burada önem taşıyan yanıt o halkın Jakobenlerini kaybetmiş olması nedeniyle sessiz kaldığı yanıtıdır.

Şimdilik bir ara not olarak Jakobenizm ve halk ilişkisinde insanlık tarihinin en ileri “demokrasi”/katılım örneklerinin ortaya çıktığını belirterek geçelim. “Öncü”nün siyasal yoğunluğu, halkın politikleşme ve katılım düzeyini –Sovyetler Birliği örneğimizde de “sahip çıkma” düzeyini- tetikler. (elbette örneklerimiz, “öncü”nün halk-ezilenler-işçi sınıfı adına/için bir programa sahip olduğu örnekler).

Bunun diğer ucu da önemli: Fransız Devrimi’nde can korkusu yaşayan zenginlerin Jakobenizme “yukarıdan”cılık damgası vurması büyük bir yalandır, terör “aşağıdan”dır. Stalin dönemine de “bir de buradan” bakmak gerekir. Jakoben önderliklerin terörü, mutlak katılımla hatta halkın doğrudan yönetimiyle “meşru”laşmıştır.

***

Jakobenizm, bizim tarafta, dünya üzerinde sınıfsız toplumun koşulları görünür olana kadar, yeniden üretmek ve sahip çıkmak gereken bir nitelik olmalı. Siyaset-toplum ilişkilerine, reel sosyalizmin tarihine, ütopyanın olanaklılığına ilişkin her türlü akıl yürütme buna dayanak oluşturan sonuçlar ortaya çıkartıyor.

--
1 Yazılama’nın yine “Kuruluştan Çözülüşe” dizisinden çıkarttığı STALİN ve HRUŞÇOV HAKKINDA Benediktov ile söyleşi, kitabında bu niteleme kullanılmasa da kadroların niteliklerine ilişkin yapılan tarifler benzerlik taşıyor örneğin.