İlkesiz ve Rüşvetçi

Yalnızca Afrika ülkeleri değil, Karayipler ve Pasifik'in küçük ada devletleri de Türkiye'nin "büyük diplomasi hamlesi"nin bir hedefi. Ve bu "büyük hamle" bir süredir Türk diplomasisinin başlıktaki sıfatlarla anılmasına neden oluyor.

16 Ekim'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda, Güvenlik Konseyi'ndeki Batı Avrupa ve Diğer Grup olarak bilinen bölgeyi temsilen dönüşümlü üyeler seçilecek. Üç aday olan Türkiye, Avusturya ve İzlanda'dan ikisi bu koltuğa oturacak. İki yıl sürecek Güvenlik Konseyi üyeliği 1 Ocak 2009'da başlayacak. En son 1961'de Güvenlik Konseyi'ne girmiş olan Türkiye, 2004'te Türkiye'de yapılan İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) toplantısından bu yana bu konuda lobi çalışmalarını yoğunlaştırdı.
Maksat: Emperyalizme hizmet yelpazesini genişletmek, kimi konularda atama yapılmadan görev üstlenmek, sorumluluk almak...

Büyük Ortadoğu'da Yeni Osmanlı misyonunun gereklerine uyum sağlamak...

***

"İlkesiz ve rüşvetçi" AKP iktidarı, Genel Kurul oylaması hesaplarında birden keşfedilen küçük ülkelerle "olmayan ilişkilerin" nasıl geliştirileceğine yoğunlaştı. Nisan ayında Nauru, Vanuatu Cumhuriyeti, Solomon Adaları, Marshall Adaları, Cook Adaları, Tuvalu, Papua Yeni Gine, Palau Cumhuriyeti, Fiji, Mikronezya Federe Devletleri, Samoa ve Tonga gibi ülkelerin yetkilileri İstanbul'da toplantı yaptı. Aynı ay içinde daha sonra, Maldivler Dışişleri Bakanı Abdullah Şahid Ankara'yı ziyaret etti.

Dahası, Nisan'daki toplantının ardından Dışişleri Bakanı Ali Babacan, hükümetin kendisini "küresel ısınma ve yükselen deniz seviyeleriyle mücadeleye" adadığını açıkladı. Gerçekte Türkiye 1997 tarihli Kyoto Protokolü'nü yakın zamanda imzalayan az sayıda ülkeden biri.

2006 yılının ilk altı ayında Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilileri destek için 30 ülkeyi ziyaret etti. Eylül 2006'da dönemin Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Bağlantısızlar Zirvesi'ni izlemek üzere Küba'ya gitti. Havana'daki Türk büyükelçiliğinde Karayip ülkeleri liderlerine dönük bir kahvaltı organize edildi. Şener kahvaltının ardından "Dünyada adını duymadığım ülkeler var, ama BM'de bir oyları var" şeklinde "açık konuştu". 2007'de de lobi faaliyetleri sürdü ve yetkililer 27 ülkeyi daha ziyaret etti.

2006'da Türkiye, gelişmekte olan ülkelere -borç ödemelerinde yardımcı olmak üzere- toplam 700 milyon dolar yardım yaptı. 2007'de 15 milyon dolarlık fon küçük ada devletlerinin desteklenmesi için ayrıldı. Aynı yıl Türkiye ilk kez Marshall ve Cook adalarıyla ilişki başlattı.

Afrika'ya gelince... Bu kıtanın "artan stratejik önemi"ne dair Türkiye'nin başka planları da var ve aynı taşla başka kuşlar da vurulmak isteniyor. Ama İstanbul'daki "toplu toplantı" esasen yine bu ilkesizlik ve rüşvetçilikle belirleniyor. Ankara, Genel Kurul'da Afrika ülkelerinin oylarını garantiye almak için çabalıyor. Angola, Çad, Gana, Kamerun, Fildişi Sahili, Madagaskar, Mali, Mozambik, Nijer ve Tanzanya'da 10 yeni elçilik açıldı. 2005'te Türkiye Afrika Birliği'nde gözlemci oldu. Mart 2008'de ise, Türkiye Afrika ülkeleri için 50 milyon dolarlık kalkınma fonu sunacağını açıkladı. İşte nihayet Türkiye Afrika işbirliği toplantısı yapılıyor.

Toplantının yapıldığı otelin bacasından duman çıkıyormuş yakışır!

BM Güvenlik Konseyi için yapılan lobi faaliyetleri İzmir'in EXPO 2015 adaylığında yaşanan hüsranı paylaşırsa "büyük diplomasi hamlesi" fos çıkmış olacak. Ama ilkesizlik ve rüşvetçilik dumanı tütmeye devam edecek.