ABD ve “Yeni Açılım" GAMZE ERBİL

Gürcistan'ın Güney Osetya'ya yönelik saldırısı ve ardından yaşananların ABD'nin mi Rusya'nın mı yararına olduğu tartışılıyor. Kimileri Rusya'nın sert yanıtının Gürcistan ve ABD için ağır bir darbe anlamına geldiğini ve şimdi bunu toparlamaya çalıştıklarını savunuyor. Hatta Rusya'nın, enerji yollarına mesafesini istediğinde çok kısaltabileceği ve buraları kontrol altına alabileceğinin açıkça ortaya çıktığından bahsediliyor.

Diğer tarafta ise, ABD'nin bir taşla birden çok kuş vurduğu şeklinde değerlendirmeler var. Gürcistan'ın NATO'ya girişinin hızlandırılması, Polonya ile "Füze Kalkanı" çerçevesinde yürütülen üs görüşmelerinin sonuca bağlanması, bir süredir gevşemeye yüz tutan "müttefik" ilişkilerinin sıkılaşma yoluna girmesi vs. vs.

Bunları birbirini dengeleyecek bir şekilde terazinin kefelerine koyarak bir değerlendirme yapmak mümkün değil.

Tabloya daha farklı bir yerden bakıldığında ise, Amerikan emperyalizminin içine düştüğü sıkışma ve belirsizlik halinde bir "açılım" yaşandığını söyleyebiliriz.

***

ABD yönetimi, kendi hegemonyasında şekillendirdiği uluslararası ittifak kurumlarıyla birlikte hep bir "ortak düşman" kavramıyla yol aldı. Elbette sosyalizmin olduğu bir dünyadaki "düşman" kavramıyla olmadığı bir dünyadaki dinamiklerin benzer olduğunu düşünmemek gerekiyor. Ancak, emperyalizmin aynı zamanda zorbalığını gerekçelendirebilecek bir "düşman"sız yapamadığı, uluslararası sistemin ve kurumlarının, diplomasinin aktörlerinin bu eksen olmadan uyumlu davranamadığı görüldü. Son iki yıllık dönemdeyse "islamcı teröristler" olarak işaret edilen düşmanın emperyalist politikalar için yeterli "ortaklığı" sağlamadığını gösterdi.

Bush yönetimi ilk iktidara geldiği dönemde elindeki program "Füze Kalkanı" ve Rusya'yı yola getirme planıydı. Ancak, emperyalist egemenlik projelerinin doğrudan Rusya'yı hedef alarak gerçekleştirilmesinin önünde ciddi engeller vardı. Bir alternatif açılım, Soğuk Savaş'ın sona erişinin ardından NATO vb. kuruluşların gündemine girmiş olan "islamcı terör" kavramı üzerinden geliştirildi. 11 Eylül'le yaratılan fırsat, emperyalizm için eşsiz olanaklar açığa çıkaran bir fırsat oldu. Ancak, daha önce de defalarca dile getirildi, bir dizi karanlık faaliyet ve komplolarla örülü bu "ortak düşman" siyaseti fazla uzun ömürlü olmadı. 11 Eylül sonrası dünyada gelişen islamcı/müslüman dinamik önemsiz değildir, ancak uluslararası kamuoyunu emperyalist projelere her daim angaje etmeye yetecek şekilde önemli olamadı. İstenirse, "ikna ediciliğini yitirdi" diyebiliriz.

ABD'nin tüm dünyaya yayılan ve gerektiğinde heryere müdahale edebilme olanağı sağlayabilecek, kritik bölgeleri doğrudan elinde tuttuğu bir üslenme stratejisini sürdürülebilir kılması için, yeni bir açılıma ihtiyacı vardı. Ve şimdi, Soğuk Savaş hayaleti geri çağrılıyor.

***

Soğuk Savaş hayaletinin geri çağrılması olarak ifade ettiğimiz bu "açılım", esasen son birkaç yılda yaşanan gelişmelerin zorunlu bir sonucu olarak da görülmeli. Emperyalist sistemin kimi sorunlu coğrafyalarında, ya da ABD'nin hedef almaya çalıştığı kimi odaklar söz konusu olduğunda ayağına dolanan aktörler bir biçimde Rusya eksenine işaret ediyordu. Soğuk Savaş sonrası "Artık biz de kendi işimizi görelim" diye düşünen Avrupalı emperyalistlerin ABD'nin abiliğine zaman zaman meydan okuması, "Batı ittifakı"nda yeni coğrafyalara açılım konusunda yaşanan çatlaklar, kimi bölgesel politik açılımlarda yaşanan çelişkilerin büyümesi... NATO'nun genişlemesi planlarında ve nihayet Füze Kalkanı projesinde yaşanan anlaşmazlıklar... Tüm arızaların işaret ettiği adres Rusya oluyordu. Neden? Tüm çabalara karşın tek kutuplu bir sistem içinde rahatça yutamayacak kadar büyük ve kimyası farklı bir aktör olduğundan...

Nihayet başka sıkışmaların da birikmesiyle birlikte, ABD yönetimi bir süredir "gerilimli ama kontrollü" bir ilişki sürdürmeyi seçtiği Rusya ile ipleri kopartmaya karar vermiş durumda. Başka sıkışmaların da işaret ettiği yönelimler, "islamcı teröristlerin" yerini "Rusya"nın almasının bir "çıkış" stratejisi olarak benimsendiğini gösteriyor.

***

Rusya'nın buna yanıtının ne olacağı, Avrupalı emperyalistlerin bu çerçevede net bir yönelime girip girmeyeceği, İran, Çin'in konumlarının nasıl gelişeceği... Pakistan, Afganistan, sonra Irak gibi coğrafyaların nasıl etkileneceği... Esasen bütün bu soruların çok değişik ve yeni yanıtları olmayacak. Ancak ABD bir "açılım" deniyor ve en azından Amerikan seçimleri açısından bu açılımın cumhuriyetçiler lehine bir sonuç vermesi beklenmelidir. Çünkü, Rusya'nın düşman ilan edilmesi, Barack Obama etrafından yaratılan "değişim" atmosferinden daha gerçek bir değişim anlamına geliyor. Ve "korkan" Amerikalılar için Rusya, "islamcı teröristler"den çok daha gerçek bir korku nesnesi. Özetle şimdilik aranan kan bulundu ve ABD emperyalizmi bir kez daha yeni bir soluk almaya hazırlanıyor.