Küba'da değişim ERNESTO GOMEZ ABASCAL

18 Şubat tarihinde Fidel Castro'nun, Küba Devlet Başkanlığı görevine yeniden seçilmeyi kabul etmeyeceğini duyurduğu açıklamasına dair haber fırtınası tüm dünya basınında önemli bir yer kapladı.

Çoğu kez birer savaş ve terör aracına dönüşen, özellikle Amerikan ve Batı Avrupalı büyük haber ajanslarının ellerinde tuttukları hakimiyetleriyle "değişim, değişim, değişim... geçiş, geçiş, geçiş" kavramlarını kazıdılar. Uluslararası kamuoyunda kafa karışıklığı ve dezenformasyon yaratmak amacıyla atılan bu sloganlar ve talepleri, Küba'nın adil sosyal sistemine ve bağımsızlığına düşman olanların başarısız temennilerini yansıtmaktadır. Washington kökenli, yüklü dolar desteği alan bu haber çizgisini teşvik edenler, Küba halkının vicdanını göz önüne almayı unutmaktadırlar ve bu nidalardan sonra baktıklarında ülkemizin, 50 yıl önce başladı muzaffer yolunda devam ettiğini ve depresif ve histerik saldırılara maruz bırakıldığını görmektedirler.

Oligarşik ve emperyalist Beyler, Küba halkı bağımsızlığından ve sosyalizminden gurur duymaktadır.

Küba'da değişim, 50 yıldan beri yapılagelmektedir ve de durdurulmayacaktır, ama değişimler Amerika Birleşik Devletleri kontrolüne boyun eğen ülke konumuna geri dönmek için değil aksine sosyal projemizi mükemmeleştirmek için olacaktır. Yolsuz siyasi sisteme geri dönmeyeceğiz, Washington'un empoze ettiği faşist diktatörlükler zamanına dönmeyeceğiz cehalete, işsizliğe, sağlık hizmetlerinden mahrumiyete, ırk ve cinsiyet ayrımcılığına geri dönmeyeceğiz. Tüm bu kötülükleri, Devrim ortadan kaldırmıştır.

Küba halkı, hümanist, Martici, Castrocu, temel olarak kendi tarihine dayanan sisteminden gurur duymaktadır. Küba'da sosyalizm, kapitalizmin Üçüncü Dünya ülkelerinde çözemediği sorunları çözümlemiştir Küba, bir sosyal adalet örneğidir, bağımsız bir ekonomiye, seçilmek üzere seçim kampanyalarında milyonlarca dolar harcamaya ihtiyaç duymayan, sadece halkına koşulsuz hizmet etmek isteği gereken meclis üyelerin içinde bulunduğu bir halk demokrasisine sahiptir. Ayrıca, görevlerini yerine getirmediği takdirde görevinden alınabilinmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerinin emperyalizmi, Küba'ya ve diğer birçok ülkeye kanlı faşist diktatörlükler uygulatıp, asıl insan hakları ihlalcisi ve terörizm teşvikçileriyken, halklarımızın zenginliklerini yağmalayarak elde ettikleri büyük ekonomik gücü ve sahip oldukları propoganda gereçleriyle, "demokrasi", "insan hakları" ve "terörizmle mücadele" gibi kavramlarla ele geçirmeye çalışmaktadırlar. Ama yalan hüküm süremeyecektir.

24 Şubat Pazar günü, Küba halkının yüzde 92'den fazlasının hakkını kullanarak katıldığı 20 Ocak seçimlerinde ve geçerli oylarla belirlenen yeni bir parlamento oluşturulmuştur. Küba'da oy kullanma işlemi zorunlu olmadığı için bu olay, halkımızın sisteme verdiği desteği gösteren bir referendumu teşkil etmektedir.

Parlamenterlerin yüzde 50'ye yakınını, işçiler, çiftçiler ve hizmet çalışanları oluşturmaktadır, buna benzer bir oran, aynı zamanda da mahalle komitesi delegeleridir. Bayanlar parlamentonun yüzde 43.2'sini teşkil etmektedir ve böylelikle de Küba parlamentosu, dünyada kadın katılımının en yüksek olduğu üçüncü ülke konumuna gelmiştir. Milletvekillerinin yüzde 33'ü, zenci ve melez ırkından gelenlerden oluşmaktadır, bu da Devrimden önce ten renklerinden veya fakir olduklarından ötürü ayrımcılığa tabi tutuldukları için hiç akla gelmeyecek bir şeydi. Profesyonellerin, entellektüellerin, sporcuların ve askerlerin geniş bir temsiliyeti, toplumumuzun tam bir yansıması mevcuttur.

24 Şubatta seçilen, 31 üyeden oluşan ve uzun ve temiz devrimci siyasi çizgisiyle tanınan, Raul Castro'nun Başkanlığındaki Devlet Konseyi, halkın gerçek temsiliyetindeki Parlamentonun egemen kararıdır. Daha önceleri Fidel Castro'nun da yaptığı gibi, yeni Başkan, meclis oturumu kapanış konuşmasında, ülkenin içinde bulunduğu durumu ve halkın yaşam standartını yükseltmek, daha fazla ekonomik sonuçlara ulaşmak ve eksiklikleri aşmak üzere bir ön çalışma, inceleme ve tartışmayla gerçekleştirilmesi gerekli olacak değişimleri değerlendirmiştir. Gerektiğinde bazı kararların halka sorulacağı veya referenduma tabii tutulacağını, belirtmiştir. Her türlü sistemde normal olan, bu değişimler Küba'da sadece ulusal çıkarlara yöneliktir, asla yabancı yaptırımlara değil.

Kelime anlamının, gerçek değerini verdiği, Küba demokrasisi budur: "Halkın hükümeti". Bunu daha da iyi ve mükemmel bir konuma getirebiliriz, ama Neden değiştirelim? Geçiş? Evet... ama daha çok ve daha iyi bir sosyalizme.