Bandırma ve Granma

Bu iki gemi, Bandırma ve Granma, Küba ve Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesi tarihinde birer semboldür.

İlki, Mustafa Kemal Paşa'nın Mayıs 1919'da İstanbul'dan Samsun'a, ülkeyi işgal eden ve bölmeye çalışan emperyalist güçlere karşı başarıya ulaşacak mücadelesini örgütlemeye başlamak üzere gerçekleştirdiği seyehatinde kullandığı gemidir.

Granma gemisi ise yaklaşık yarım asırdır ülkeye hakim olan emperyalizme boyun eğen yolsuz sistemi yıkmak ve tam bağımsızlık uğruna verilen mücadeleyi, Sierra Maestra dağlarından, başlatmak üzere Küba'nın Doğu kıyılarına Meksika, Tuxpan'dan, diğer 81 devrimcinin başında bulunan Fidel Castro'yu getirmek için kullanılmıştır. Tam 52 yıl önce, 2 Aralık 1956'da kıyıya yanaşmıştır.

Böylelikle, Fidel Castro, halkına duyurduğu "1956'da ya özgür ya da şehit olacağız" sözünü yerine getirecektir, onunla beraber özgürlük de Küba'ya gelmiştir.

Fidel'le beraber, birkaç ay sonra diğer bir gerilla birliğin komutanı olarak, Oriente şehrinin kuzeyinde herkesin bildiği "İkinci cepheyi" kurma görevi verilen ve bugün Devlet Konseyi ve Bakanlar Kurulu Başkanı, kardeşi Raul da gelmiştir. Meksika'da tanıştıkları ve Küba topraklarına vardıktan sonraki ilk çatışmada dağlara doğru ilerlemek üzere ilaçla dolu sırt çantası ile silahları arasında seçim yapmak zorunda kalan ve sonuçta toplumun genel sağlığı için bir savaşçı olmak amacıyla ikincisini seçen, genç Arjantinli doktor, Ernesto Che Guevara da gelmiştir. Che, çatışmalardaki örnek tutumu, bilgeliği, her daim hazır olması ve yeteneğiyle, ilk Komutan rütbesi alan kişi olmuştur.

Meksika limanından Küba kıyılarına kadar Granma gemisindeki yolculuk, çok zorlu geçmiştir, çünkü Batista düktatörlüğünün gemileri ve uçakları gözcülük yapmaktaydı. Ayrıca, aşırı yük taşıyan geminin yola çıkması da kötü hava koşullarından ötürü geçikmiştir.

Bir gece, o kötü hava koşullarının tam ortasında, gemide bulunanlardan biri denize düşmüş ve Fidel de o karanlığın ve dalgaların ortasında kendisini bulmak üzere seyri durdurmuştur. Arama esnasındaki gecikmenin düşman güçlerce geminin yerinin tespit edilmesi kolaylaştırma riski taşıyordu, ama Fidel deniz kazazedesini kaderine terk etmemeye karar vermiştir. Orada da en başından itibaren Küba Devrimi icraatının izlediği bir ilkesi ortaya çıkmıştır: "Hiçkimseyi kaderine terk etmemek". Herkes daima kurtarılmak üzere ellerinden gelen herşeyi yapabileceğine inanabilir.

Geminin kıyıya yanaşmasından İki gün sonra, 30 Aralık günü, Granma gemisinin gecikmesi sebebiyle önce başlayan ve diktatörlüğün dikkatini başka yöne çekmek üzere koordineli gerçekleştirilen bir eylemle, Santiago de Cuba'da bir ayaklama meydana gelmiştir.

Meksika'da Granma gemisi seferinin düzenlenmesi hikayesi, tam bir ders olmasının yanı sıra bir kararlılık ve inanç örneğidir. Fidel her türlü aksiliğin üstesinden gelebilmiştir: kaynaklara el konulması, düşman ajanların içeri sızma girişimleri, halkın destekleriyle elde edilen silahların kaybı ve hatta hapis cezası. Granma gemisinin sefere çıkmasından bir kaç ay önce, polis bir kaç yoldaşla beraber kendisini tutuklamış ve yabancı bir hükümeti devirmeye çalışmak ve yasadışı silah taşımakla suçlamıştır. Onunla beraber, hapiste, o koşullarda Nazım Hikmet'in şiirlerinden bir dizeyi Arjantin'deki annesine yazdığı mektupta kaleme döken Che Guevara da vardı. Mektubunda şöyle yazıyordu: "... şimdiden ölümümü bir başarısızlık olarak görmezdim, hatta (Nazım) Hikmet'in de dediği gibi "YALNIZ YARI KALMIŞ BİR ŞARKININ ACISINI TOPRAĞA GÖTÜRECEĞİM".

Meksika'da sürgünde, demir gibi güçlü kararlılığının denendiği anlar hiç de az değildi, ama onun güçlü devrimci inancı, Küba'da Devrimin zafer kazanması için şartların olgunlaştığına emin olarak, ilerlemesini sağladı.

Fidel'in önderlik ettiği devrimci hareket, 1953'de ulusal bir ayaklanma başlatmak üzere Moncada Kışlasını ele geçirme girişimleri başarısız olduğunda, zaten ilk yenilgisini almıştı.

Küba'ya ayak basmalarının akabinde, o 2 Aralık günü, diğer önemli bir terslikle karşılaştılar, zorba yönetimin ordusu pusuya düşürdü ve ilk çatışmada bozguna uğrattı, sadece küçük bir grup, birkaç gün sonra, Sierra Maestra yakınlarında Cuatro Palmas diye bilinen bir yerde yeniden biraraya gelebildi. Orada, Che ve Raul'le yeniden biraraya geldiğinde, katillerin peşlerinde olduğu uzun bir yürüyüşten sonra gıdasızlıktan güçten düştüklerinde, Fidel mühimmat sayımı yaptı ve 7 silahları olduğu sonucu çıkınca şöyle dedi: "Evet şimdi savaşı kazandık".

Boyun eğmez azmi, halkın gücüne inancı, ulusun yurtsever tarihiyle bütünlüğü, etik ve insani ilkelerle hareket etmeye bağlılığı, örnek olabilecek ve şerefli direnişle geçen bu 50 yıl boyunca, son yarım yüzyılın en önemli siyasi kişisi olduğunu göstermiştir.