Batı Sahra Sorunu, Küba ve İnsan Hakları

35 sene önce, Mayıs 1975’te, Kübalı görevli Marta Jiménez bölge halkının isteklerini daha iyi tanıyabilmek için, o zamanlar İspanya’nın sömürgesi durumundaki Batı Sahra’yı ziyaret eden bir BM Sömürgesizleştirme Komitesi delegasyonunda yer almıştı. İspanyol, Faslı, Cezayirli ve Moritanyalı yetkililerle de görüştükten sonra, delegasyona verdiği raporda, meselenin bir sömürgesizleştirme durumu olduğu ve kendi kaderinin belirleme hakkının uygulanması gerektiği kanaatinde olduğunu iletti. Ülkedeki kapsamlı ziyaretinde karşılaştığı sayısız işaretle kesin olarak teyit etmişti ki, yerli Sahara halkı kati suretle bağımsızlık istiyordu.

BM birkaç ay sonra bu hakkı tanıdı, ancak İspanya hükümeti sorumluluğunu yerine getirmemekle kalmadı, bölgenin yönetimini Fas ve Moritanyalılar’a devretti ve günümüze kadar süregelen bir sorunu yarattı.

Zulüm ve baskı altındaki Sahra nüfusunun önemli bir bölümü, sığınağını çölün koynunda buldu. On binlercesi, o günlerden beri kendilerine önemli bir insani yardım sağlamış olan Cezayir’deki Sahra çölü bölgesinde bulunan Tinduf’taki mülteci kamplarına yerleştiler.

Mayıs 1977’de, Polisario Cephesi’nin daveti üzerine bu kampları ziyaret eden ilk Kübalı delegasyona katıldım ve burada -bağımsızlık mücadelesine olan kararlı bağlılığın yanı sıra- mültecilerin zorlukla hayatta kaldıkları berbat koşullara da tanıklık ettik. O günden bugüne bulundukları bölge, yerküre üzerinde en barınılmaz, iklim olarak en zorlayıcı yerlerinden birisidir.

Bu ziyaretten kısa süre sonra Küba hükümeti, kardeş Sahra halkına yardım başlatma kararı aldı. Orada, artık 30 seneyi geride bırakarak bugünlere kadar devam eden önemli bir sağlık misyonu kuruldu. Bu kamplarda bir sene ya da daha uzun süreliğine bulunarak hem mültecilerin yaşamlarını kurtaran, hem de onların aşırı derecede zor koşullardaki yaşamlarına ortak olan doktor ve teknisyenlerin sayısı yüzlercedir. Gerçek insani kahramanlık sayfalarına imza attılar.

Üstelik, iki bin beş yüz civarında Sahralı öğrenci Küba’da burslu okudu. Yaklaşık bini adada yüksek öğrenimini tamamladı ve onlarcası doktor ve uzman olarak mezun oldu ve bunların yanında temel insan haklarını, eğitim ve sağlığı aldılar. Böylelikle, bu halkın geleceği için bir sermaye yaratıldı.

Kübalıların Sahra’daki insani yardım misyonu gerçek bir insan hakları dersidir, ve ancak bunlar, bizi insan haklarını ihlal etmekle suçlayan zengin ve güçlü ülkelerin ağzını kapatacaktır.

Büyük batı basını elbette bundan bahsetmiyor, tıpkı bugünlerde bağımsızlık mücadelesinde 37’nci yılını dolduran Sahra halkının maruz kaldığı baskıları, kaybolmaları, tutuklanmaları ve işkenceleri kınamak için hiçbir kampanya düzenlemediği gibi... Küba’da insan hakları konusunda aldatmacalar üretmeye bunca yer ayıran batı basını, kendi kıyılarının karşı tarafında işlenen ihlaller ve adaletsizliklere daha fazla önem vermeli. Avrupa Birliği üyesi ülkeler, Sahra halkının, çektiği acılara bir son verilmesi için zorunlu olan kendi kaderini tayin etme hakkını işleterek sömürgesizleştirme sürecini bugüne kadar tamamlamamış olmanın büyük sorumluluğunu omuzlarında taşımaktadırlar.