Topraksız Kürt köylüsü, tarım işçisi, kentlerde inşaat işçileri, sanayii işçileri, eğitim, sağlık ve büro emekçileri, hizmet emekçileri… Onları bu sürece kazanmadan Cumhuriyeti yeniden kazanabilir miyiz?
Cumhuriyetçilerin birliği için notlar 3: Kürtler neresinde olacak Cumhuriyet’in?
Erhan Nalçacı
Cumhuriyetçilerin birliğini hedefleyen süreç devam ediyor. Bu süreçte birbirimizi anlamaya ve ortak bir dil geliştirmeye çalışıyoruz. Geçen iki hafta içinde bu köşede sürece katkıyı amaçlayan bir yazı dizisi yayınlandı. İlkinde “Cumhuriyet’e sınıflar açısından bakmak” ve ikincisinde “Yeni bir Cumhuriyet mi?” başlıkları altında altı soru sorup yanıtlamaya çalıştık.
24-25 Mayıs’ta gerçekleşen ilk ve öncü Cumhuriyetçiler Kurultayı’nda Kürtlerin Cumhuriyet’e nasıl ekleneceği başlıca bir tema altında tartışılmadı. Genel olarak AKP ve MHP tarafından başlatılan Kürt açılımının getirebileceği potansiyel sorunların yarattığı kaygıda ortaklaşma olduğu gözlendi. Yine de farklı kökenden gelen Cumhuriyetçiler arasında kullanılan terminolojiden önemli farklılıklar olduğu ancak konu esastan ele alınmadığı için henüz bunların ortaya çıkmadığı düşüncesi doğdu.
Önümüzdeki Cumhuriyetçiler Kurultaylarında işlenmesi beklenen bu konuya bir katkıda bulunması dileğiyle üç soru sorup yanıtlamaya çalışacağız. Ancak karmaşık görülen olguların sürece yayılan bir sınıf penceresinden bakılarak çözülebileceğini baştan belirtelim.
Soru 7: Kürt siyaseti terör örgütü müydü?
Zor sorudan başladık, öte yandan bu kısmı halledebilirsek diğer iki soruya daha kolay yanıt verebiliriz. Bazı konuşmacılar Kurultayda Kürt siyaseti için bu ifadeyi kullandığı için yüzeye çıkan bir farklılığı yansıtıyor.
Evet, PKK teröre başvuruyor, örneğin halkın etkilenebileceği kör bombalı saldırılarda bulunuyordu. Yine de tüm hareketi terör olarak tanımlamak doğru mu diye sormalıyız.
Neyse ki karşılaştırmalı tarih yardımımıza yetişiyor. Bugün dünyada geçen yüzyılda sömürgeciliğin çökmesi ile birlikte kurulmuş 194’ü Birleşmiş Milletler üyesi çok sayıda ulus devlet var. Bu uluslaşma sürecinde ulusal devletine kavuşamamış azınlık olan halklar geçen yüzyıl içinde ayrılıkçı ve silahlı yöntemler kullanan mücadeleler yürüttüler. İrlanda’dan Tamil’e milliyetçilik temelinde ayrılıkçı silahlı örgütlenme olgusunu dolduran birçok örnek bulunuyor.
Bugün Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da nüfusun aşağı yukarı %15’ini oluşturuyor Kürt halkı. Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı sonrası siyasi coğrafyada ulus devletler kurulurken bu iki fazı kaçıran Kürtler ulus devletlerini arıyorlar.
Neden kaçırdılar ulusal devletlerini kurma fırsatını? Muhtemelen sıkıştıkları denizlerden ve ticaret yollarından uzak kalmış bu coğrafyada yeterli sermaye birikimi sağlanamadı ve bölge büyük ölçüde kapitalizm öncesi üretim ilişkileriyle yüklüydü.
Devletler genellikle bir silahlı ayaklanma ile karşılaştıkları zaman ideolojik olarak karşı tarafı küçük düşürmek ve izole etmek için “terör örgütü” gibi tanımlamaları kullanıyorlar ve bir süre sonra bu kavramlar ağza alınmazsa insanları yakan tabular haline geliyor.
Ayrıca burada başka bir yöntemsel sorun daha var, o da devletin sınıfsal niteliği ile ilgili. Nasıl bir millet sınıfsız, eşit bir kaynaşmış kitle değilse, devletin de niteliğini o ülkenin egemen sınıfı verir. Türkiye’de devletin içinde yakın tarih içinde yurtsever ve cumhuriyetçi kadrolar olabilir ama bu devletin burjuva niteliğini değiştirmez. Gericileşmiş olan burjuvazinin devletine de bir mesafe koymadan söz konusu “terör örgütü” kavramı ile başa çıkamayacağımızı göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
Soru 8: Peki, neden Kürt siyaseti Cumhuriyetçiler Kurultayının bir parçası değildi?
Bu sorunun yanıtını yine tarih içinde bulabiliriz.
Kürtler iki treni birden kaçırmış gözüküyorlar. Geçen yüzyıl içinde ulus devletle sonuçlanan bir burjuva devrimini gerçekleştirmemeleri birinci trense, ikincisi işçi sınıfı devletlerinin ulusal devrimleri ileri çeken dönemi de kaçırmaları oldu.
Burjuva devrimleri 19. yüzyılın sonuna geldiğimizde işçi sınıfı korkusuyla ve emperyalizm çağına girilmesiyle zaten çok gericileşmişti. Almanya, İtalya, Japonya gibi ülkelerde ulusal birliği sağlayan burjuva devrimleri hızla otoriter, militarist ve gerici bir yapıya yöneldiler.
Ancak geçen yüzyılda emperyalizme ve yerel işbirlikçisi hanedanlara karşı gerçekleşen burjuva devrimleri 1917 Ekim devrimi ve sosyalist devletlere yaslanarak geçici bir süre için ve son kez tarihsel bir ilerici hamle yapma şansı buldular. Bunun belki ilk örneği, 1923 Devrimi’ydi. İkinci Dünya Savaşı sonrası sömürgecilik çökerken bütün dünyada birçok örneği yaşandı.
20. yüzyılın son çeyreğinde kurulan, yoksul köylülüğe yaslanan ve milliyetçi bir hareket olarak kurulan PKK’nin Kürdistan İşçi Partisi olarak ismini belirlemesi muhtemelen bu sürecin bir parçası olma isteğini yansıtıyordu.
Ancak tren kaçtı.
Sovyetler Birliği içindeki karşı devrim dalgası sadece kendi içindeki ve tüm dünyadaki emekçileri değil buna benzer bağımsızlıkçı hareketleri de en azından fikirsel düzeyde yalnız bıraktı.
Köylü hareketlerinin çok çabuk bir burjuva hareketine dönüştüğünü dünyadaki birçok örnekten biliyoruz. Ayrıca son 35 sene içinde Kürt burjuvazisi ciddi bir sermaye birikimine kavuştu.
Bu dönemde ulusal bir kapitalist devlet kurma hedeflerinin destekleyicisi ancak emperyalist güçler olabilirdi. Irak’ın ABD tarafından işgalinde fiili bir Kürt devletinin ortaya çıkması bir model oldu. Hem emperyalizmin bölgesel ajanı hem yönlendirici berbat bir devlet haline gelen İsrail ile bağdaşıklık pragmatizmin doğal uzantısı olarak ortaya çıktı.
İsrail İran’a saldırırken İran içinde ayaklanma çağrısı nasıl değerlendirilebilir?
Başka bir deyişle Türkiye sermayesi ne kadar kirlendiyse ve gericileştiyse bu koşullarda Kürt sermayesi ve onun siyasi uzanımları da aynı şekilde kirlendi.
Ne emperyalizme karşı ilkeli duruş ne laiklik ne piyasa karşıtlığı kaldı. Oysa şimdi bunlar Cumhuriyetçileri bir araya getiren nitelikler.
Aynı zamanda, ulusal sınırların emperyalizmin etkisi altında değişmesine karşı çıkıyor sürecimiz. Oysa Kürt siyaseti tam da bunun için etkinlik gösteriyor.
Soru 9: Kürtler Cumhuriyetçilerin birliği sürecinin neresinde yer alacak öyleyse?
Cumhuriyetçilerin birliği süreci geçen hafta tanımladığımız Türkiye burjuvazisinin tam boy ve tüm kurumlarıyla gericileşmesine karşı emekçi sınıf ve tabakalara yaslanıyor.
O zaman Kürt emekçilerine de ihtiyacımız var bu süreçte.
Topraksız Kürt köylüsü, tarım işçisi, kentlerde inşaat işçileri, sanayii işçileri, eğitim, sağlık ve büro emekçileri, hizmet emekçileri…
Onları bu sürece kazanmadan Cumhuriyeti yeniden kazanabilir miyiz?
Bu siyasi becerikliliği göstermek zorundayız. Emperyalizmin yönlendirmesi ile hiçbir emekçi halka özgürlük gelmediğini, aksine felaket ve kölelik getirdiğini anlatmak için elimizde çok veri var bugün.