Yakanları Unutan “Sol”

2 Temmuz 1993’te, yangın yalnızca Sivas’taki Madımak Oteli’nde değildi. Gericilik, yalnızca o binadaki aydınları atmadı alevlere. Orada, o gün, yalnızca söz bitmedi. 2 Temmuz 1993’te, alevlerin kızıllığı, yalnızca bir vahşeti aydınlatmadı, gözler önüne sermedi. Orada, o gün, çok daha derin bir hesaplaşmanın defteri açıldı...

2 Temmuz 1993, öncesinden başlayıp bugünlere kadar gelen bir ideolojik deformasyonun da sıçrama ânıdır. Öncesinde yükselen gericiliğe, “kurulu düzenle mücadele eden sivil toplum dinamiği” payesi verenler, içeriği boşalmış bir soyut “demokrasi” havariliğine soyunanlar, o tarihteki bir anlık duraksamalarından sonra, bugün her kilit noktayı fethetmiş bir iktidar olan hallerine biatta da kusur işlemediler. Sivas’ın, bu “özgürlükçü”ler için bir uyarı, bir silkinme işlevi olamadı. Bir an duraksadılar, sonra yollarına devam ettiler.

Bir yıldönümü yazısı, neden “sol” liberallere işaret ederek başlar ki diye sorulabilir. Şundan: 2 Temmuz 1993’te, devlet, gericilik ve Madımak’taki aydınlar, kendi rollerini oynadılar. Niteliklerinin gereğini yerine getirdiler. Ayan beyandı her şey, netti. Bütün bu apaçıklığın üzerine şal örtme işlevini üstlenenlerdir toplumsal bilincin iğdiş edilmesi görevini yerine getirenler. Aydınlar yakılır. Gericilik yakar. Devlet izler. Buraya kadar şaşılacak bir şey yok. Peki o insan hakları savunucusu, o özgürlükçü, o demokrat siviller ne yapar bunun karşılığında? Aydınları suçlu ilan eder! Kamuoyunu, “duyguları ve inançları rencide edilmiş” güruha anlayış göstermeye çağırır!

Kim unutur, henüz Madımak’tan duman tüterken, yobazlarla “özgürlükçü”lerin ağız ağıza verdiğini, Aziz Nesin’in “kışkırtıcı” ilan edildiğini? Kim unutur, bunun, bastırılmış örgütlenme özgürlüğünün bir sonucu olduğunun söylendiğini? Tarikatlar, Kuran kursları gibi sivil alanları baskılarsanız, “cumhuriyet diktası”na son vermezseniz, parti düzlemindeki temsilcilerine uyarıda bulunma cüretini gösterirseniz, işte böyle patlamalar olur diyen “sol”u kim unutur? Daha üç yıl sonra o katliamcıları temsilen iktidar olanları alkışlayanlar arasında, az mı “sol” avuç vardı?

Şimdi onları anma etkinliklerinde görüyoruz. “Unutulması gereken bir travmadan ibaret” olayın yıldönümünde. Yakılan aydınları unutmadıklarını beyan ediyorlar. Yakanları çoktan unutmuşlardır oysa. İnsanları yakan zihniyetle “demokrasicilik”te buluşmuşlardır bugün. 2 Temmuz 1993’e, Ergenekon suçlusu tayin etmişlerdir, aklamışlardır yobaz güruhu. Gericiliğin her hamlesine omuz vermişlerdir, solculuk, demokratlık kisvesinde. Bugün AKP eliyle temsil edilen iktidarlarına bel bağlamışlardır. Ve bu halleriyle çıkıp diyebilmektelerdir ki... “O aydınları unutmadık...”

Yakanları unutmuşlardır, haliyle, yananları hatırlamaları olanaksızdır. Bu vıcık vıcık bir ikiyüzlülüktür sadece.

Bize gelince... Madımak Oteli’nin sembolize ettiği bir ülke yangınından gözümüz kızardığı için, bugün AKP iktidarıyla ülkenin atmosferine yayılan o karbonmonoksiti soluduğumuz için, bunlara karşı bir itirazın parçası olarak anıyoruz o ölülerimizi, aydınlarımızı. Yakanları unutmadıkça, onları unutmadığımızı söyleyebiliyoruz. 2 Temmuz, bir anma günü değil, bir mücadele çağrısıdır bizim için.

Biz, o kitapları üst üste konulunca boyunu geçen Asım Bezirci’nin adını söylediğimizde, AKP’yi devirin yankılanır. Biz, söylenmemiş sahipsiz bir şarkı olmadığını haykırırken Behçet Aysan’ın, gericiliği durduran dizeler düşeriz. Biz Hasret Gültekin’in şelpesini vurunca tellerden bağımsızlık türküsü yükselir. Biz Nesimi Çimen’in deyişi yaparız aydınlanmayı. Asaf Koçak çizer bizi talana, yağmaya karşı yürürken. Uğur Kaynar’ı anınca biz, güneşin altında ölmez, fethine çıkarız. Biz yaralı bir semah döneriz, kimlikler omuzdan omuza dokunuştan ibaret kalır. Metin Altıok gibi dururuz, bir merdivenin basamağında. Sapı kırık da olsa, bir temizlik fırçasıyla girişiriz işe. O oteli ülkemize katarız. Biz Aziz Nesin deyince, kurulu düzenin bütün pisliklerini ti’ye almanın kahkahasıdır çınlayan. Rıfat Ilgaz gibi açarız kollarımızı iki yana hiçbir şey yapamıyorsak, korkuluk oluruz ülkemizin toprağına.

2 Temmuz 1993’te, yalnızca bir otelin tutuşmadığını bildiğimiz için, anarız aydınlarımızı biz... Mücadele çağrısıdır! “Yakın ula yakın!” diye bağıranlara “bırakınız yapsınlar” diyen “demokrasi âşıkları”yla da hesap defterini açarız biz bugün... Unutmamışlar! Sorarız, Sivas yangınını AKP körüğüyle yayanların neyi unutup neyi unutmadığını. Hatırlatırız...