Teflon Adamlar Devri

Teflon adam tabiri bugünlerde ekseriyetle tekellerin yüksek tepelerinde oturan, ne halt ettiğini bilen, eylemlerinin doğuracağı toplumsal sonuçlar hakkında az çok fikir sahibi olan, ama bunları zırnık umursamayan, sorumsuz finans büyücüleri, şirket yöneticileri ve benzeri için kullanılıyor. Bizde aynı ifadenin Ergenekon operasyonunun yıldızı Tuncay Güney için, bu zatın televizyon performansının en üst düzeye çıktığı ara, kullanıldığını anımsıyoruz.

Tuncay Güney örneğinde bu ifadenin psikiyatride bir yeri olduğunu da öğrenmiştik. Mesela Güney'in yüklü bir ödeme karşılığı TRT'de şovunu sergilediği programın ardından başka bir televizyon kanalına değerlendirmede bulunan bir psikiyatri uzmanı şu yorumu yapıyordu: Çok rahat tavırlı, kendinden emin, oyuncu, rahat senaryo yazan... "Bu tarz kişilik yapısında bir kişide eğer rol yapma, ustaca yalan söyleme özellikleri de varsa bunlara teflon adam deniyor."

Güney'i geçelim. Teflon adamlığı, sermaye egemenliğinin yüksek mevkilerini tutanların, hele hele hayatını finansal spekülasyon yapmakta gösterdiği marifetle kazananların bir meslek hastalığı olarak görmemiz gerekir.

Niyetim kapitalist sömürüyü bir ahlak sorununa indirgemek değil elbette. Ahlaklı-şerefsiz burjuva ayrımı da yapacak değilim. Kâr için üretime ve emekçiler tarafından üretilen değerlere üretim araçlarının özel mülkiyetine sahip olmak sıfatıyla el konulmasına dayanan bir sistemde, bu işin "ahlaklı", "dürüst" bir biçimde yapılmamasını eleştirmenin kendisi bir ahlaksızlıktır.

Yine de teflon adamlar başka bir yere konulabilir.

Şu nedenle burjuvazi genel olarak kendi ideolojisiyle maluldür. Yani burjuva ideolojisi kapitalist üretim tarzına içkin sömürüyü örtülü hale getirirken, bunu sadece işçi için değil kendisi için de yapar. Elbette işçinin kavrayışı ile sermayedarın kavrayışı farklıdır, ama bu, "burjuva ahlakı"nın temelinde sömürüye, eşitsizliğe, adaletsizliğe ilişkin sürekli olarak yeniden üretilen yanılgıların yattığı gerçeğini değiştirmez.

Teflon adamlar, derin bir teorik kavrayışa sahip oldukları için değil, burjuvaca yanılgıların ürettiği kodlara bile sığmayacak denli ahlaksız ve sorumsuz oldukları için teflonla kaplıdırlar. Aradaki sınır gerçekten muğlak, bunun farkındayım, ama yine de tabirin bir anlamı, gerçek bir karşılığı olduğunu sezmek mümkün.

Kriz dönemleri, burjuva ahlakının bu bulanık sınırının öte tarafına geçenlerin sayısında hızlı artış süreçleridir. Burada aşırı üretim-üretici güçlerin tahribi diyalektiğiyle analoji kurmak mümkün. Genişleme dönemlerine mündemiç olarak aşırı üretilen teflon adamlar rezervinin -buna "aşırı kapasite" yaratılması da diyebiliriz- bir bölümü kriz koşullarında açığa düşürülüyor. Çünkü bunlardan kriz koşullarında iyi günah keçisi oluyor. "İşte bu ahlaksızların aşırılıkları bizi bu noktaya getirdi" diyerek "ahlaklı" ve "erdemli" bir kapitalizmin vaaz edilmesi olanağı elde ediliyor bu durumu da sermayenin yeniden genişletilmesi için tahrip edilmesine benzetebiliyoruz.

Skandallar ve skandalları yaratan teflon adamlar... Madoff ve benzerleri olan bitenin bütün sorumluluğu bu tür adamların "aşırılıkları"na bağlı... Bu propaganda üzerinden teflonla kaplanan kapitalist sistemin kendisi oluyor.

Siyaset alanının teflon adamlar yaratmak ve de açığa düşürmek hususunda baskın bir rol oynamaması mümkün mü? Burada söylemler ve eylemler arasındaki açı artık inandırıcılık sınırları içinde kalınarak dolduramayacak kadar genişlediğinde, burjuva siyasetçisinin aslında teflonla kaplı olduğu açık ediliveriyor.

Kriz dönemleri bir kez daha bu sürecin hızlandığı dönemler olarak karşımıza çıkmakta. Buna krizin hızlandıran etkisi de diyebiliriz.

Örnek mi? "Değişim şart" diyerek başkanlığa getirilen Obama'nın geçtiğimiz haftalarda açıkladığı "mali düzenleme programı"na bakılabilir. Bay Başkan programını tanıttığı konuşmasında şunları söylüyordu: "Çok çalışan ve sorumlulukla hareket eden milyonlarca Amerikalı yaşamlarına ilişkin hayallerinin başkalarının sorumsuzlukları ve hükümetlerinin yeterli gözetimi sağlamayı başaramaması nedeniyle tükenmesine tanık oldu. Bütün ekonomimizin altı bu başarısızlık tarafından oyuldu."

Obama, masum insanların mahfına neden olan "sorumsuzluk" ve hükümetin kifayetsizliğine vurgu yapan bu pek ılımlı provokasyonun ardından, Wall Street simsarlarına, müflis bankacılara, tefecilere ve benzerlerine bir kez daha oh çektiren bir program açıkladı. Derisinin renginin kalın teflon örtüsünden kaynaklanan bir esmerlik olabileceğinden kuşku duyabiliriz.

Peki, Türkiye'de krizin aynı manada hızlandıran etkisini görüyor muyuz? Kriz Türkiye'yi sallamaya başlayalı daha bir yıl olmadı ve daha bir yıl olmadan başbakan, önce "bize bir şey olmaz, teğet geçer", sonra "dip noktayı gördük, şimdi çıkıyoruz", arada ise "Türkiye bu krizi fırsata çevirir, buradan daha da güçlü çıkar" gibi sözler sarfetti. Diğer olgular bir yana, geçtiğimiz hafta açıklanan ilk çeyrek verilerinin yüzde 13,8'lik bir küçülmeyi göstermesi bile başbakanın üzerinden akıp gitti, izi kalmadı.

Mesele Tayyip Bey'in teflonla kaplanmış olması değil, buna şaşırmıyoruz. Kaldı ki "ne var, hep böyleydi Demirel'i, Ecevit'i farklı mıydı?" denilebilir. Doğru, değillerdi. Ama söylemleri ile gerçeklik arasındaki açı inandırıcılık sınırlarına sığmayacak denli genişleyince ne şapkalarını alıp gitmeleri kalıyordu, ne de bir ayaklarının çukurda olması...

Dedik ya, kriz dönemlerinde teflon adamların açığa düşürülmesi kuraldır bir sonraki genişleme döneminde tekrar tedavüle sokulmak üzere açığa düşürülüyorlardı.

Şimdi bu olmuyor ve AKP'nin teflonunun neden bu denli kalın ve çizilmez olduğunu sormak durumundayız.

Nedenlerin bütününü saymak bu köşenin sınırlarını aşar, ama bir tanesi, en önemlisi diyebiliriz, Nuri Bilge Ceylan'ın Üç Maymun filminde çok başarılı bir biçimde anlattığı problemde aranmalıdır. Kendi zaafları büyük bir yalana dönüşen bir halk, altından kalkamayacağı acılara ve sorumluluklara maruz kalmamak için üç maymunu oynamaktadır. Değiştirme iradesini göstermeyen, bu büyük yalana kendi zaaflarının yol açtığını kabul etmekten kaçan bir halk kendisi için, kendimiz için, trajedinin en büyüğünü hazırlamakta ve maymuna dönmektedir.

Yüzde 13,8 küçülme mi? Görmedim, duymadım, söylemedim...