Sorosçularla aynı fikirde misiniz?

Önceki gün George Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın internet sitesinde Türkiye’deki seçimlerle ilgili hayli kapsamlı bir analiz yayımlandı. “HDP’nin yükselişi – Türkiye’de seçimler ve demokrasi” başlığını taşıyan yazının, yalnızca yazarını bağlayan alelade bir analiz olmadığı açık. Dolayısıyla analizin sahibini “Sorosçular” diye kolektif olarak ifade etmek daha doğru olur.

Makaleye göre HDP Türkiye’de Gezi sonrası boşluğu doldurmaya ve haklarından mahrum bırakılmış, hoşnutsuz kitlelerin, özellikle de sola meyleden “Türkiye’nin liberal gençliğinin” oylarını almaya aday. Sorosçulara bakılırsa bunu başaracak gibi de görünüyor.

Sorosçular HDP’nin Türk siyasi yaşantısına esas olarak “çoğulculuk” ve “kapsayıcılığı” getirdiğini söylüyor. O yalnızca Kürtlerin değil, Demirtaş’tan alıntıyla, Türklerin, Ermenilerin, Arapların ve Boşnakların; Alevilerin, Sünnilerin ve Süryanilerin; Müslümanların, Yahudilerin ve Hırıstiyanların partisiymiş. Aynı zamanda da yoksul emekçilerin...

Daha sonra olası seçim senaryolarıyla devam ediyor Sorosçular... “En muhtemel senaryonun” şu olduğu söyleniyor: AKP’nin yine tek başına iktidar olduğu, ama ne yürütmeyi, ne de anayasayı radikal bir biçimde tek başına değiştirecek bir potansiyele sahip olmayacağı bir meclis.

En sonda ise tam da HDP’ye neden bu kadar ilgi duyduklarını anlatan şu cümleler geliyor: “Türk siyasetinde son yıllarda en önemli ve eksik olan kavram meşruiyet oldu, ki bu kavram özellikle Gezi Parkı’ndan bu yana daha da büyük önem kazandı. [Seçimde] HDP kaybeder ve AKP daha da güçlenerek çıkarsa, mevcut hükümetin ve özellikle de son derece bölücü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşı karşıya olduğu meşruiyet krizi, tehlikeli bir şekilde bölünmüş olan bu toplumda ideolojik taraflaşmaları daha da güçlendirecek. Dolayısıyla HDP’nin başarısı sadece Kürtler ve solcular açısından değil, toplumun hayli parçalanmış dokusuna biraz olsun birlikçi bir görünüm kazandırmak açısından da önem taşıyor. Esas itibarıyla HDP Türkiye’nin yıpranmış sosyal dokusunu bir arada tutan malzemenin ta kendisi; o olmadığı takdirde devletle toplumu, yönetenle yönetileni birbirine bağlayan sosyal sözleşmenin parçalanması kaçınılmaz. Ve bunun istikrar, demokrasi ve insan hakları açısından sonuçları çok vahim olur.”

Uzun alıntı bu kadar...

Sorosçular, Türkiye’nin önündeki “en olası seçim senaryosu” konusunda haklılar: Nispeten “zayıflamış” AKP ve onun kurduğu düzenin meşruiyet krizine çare olabilecek, yine Sorosçuların ifadesiyle “yeni tip bir sosyal demokrasi”, yani HDP. Dilerseniz buna yeni formülde daha da tava gelen yeni CHP’yi de ekleyebilirsiniz.

HDP’ye Sorosçuların bahsettiği gibi bir kuvveti kazandıran da, “Gezi sonrası siyasi boşluğu doldurması”... Bunu Gezi’nin öfke ve özlemlerinin AKP rejiminin meşruiyet krizine çare olacak şekilde asimile etmeyi başarması diye tercüme edebiliriz.

O halde Sorosçuların 8 Haziran’da Türkiye’de görmek istedikleri iktidar formülünü şöyle de yazabiliriz: iktidar belirleyenle tahkim edilmiş AKP iktidarı.

“İktidar belirleyen” ifadesini, bu kavramı takip edebildiğim kadarıyla seçim sürecinde HDP için iki defa kullanan İngiliz Time gazetesinden aldım; dış basında başkaları da kullandı. Aslı kingmaker; yani nüfuzu sayesinde iktidarı belirleyebilen siyasi özne.

O halde yarın ve sonraki günlerde karşı karşıya bulunduğumuz temel soru şu: Sorosçuların iktidar formülüne katılıyor musunuz? Ya da Sorosçularla aynı fikirde misiniz?

Değilseniz, bu düzeni sıfırlayın.