Sorosçulardan 7 Haziran analizi: HDP barajı aşamazsa Türkiye için vahim sonuçlar doğar

Sorosçu “Açık Toplum” internet sitesinde 7 Haziran seçimlerine ilişkin bir analizde, Türkiye’de mevcut düzenin “meşruiyet sorununu” çözmenin tek yolunun HDP’nin barajı geçmesi olduğu savunuldu.

Haber Merkezi

Adını özellikle eski sosyalist ülkelerdeki “renkli devrim” süreçleriyle duyuran spekülatör George Soros’un destekçilerinin kurduğu Açık Toplum (opendemocracy.net) internet sitesinde 7 Haziran seçimlerine ilişkin bir analiz yayımlandı. “HDP’nin yükselişi – Türkiye’de seçimler ve demokrasi” başlığını taşıyan Harriet Fildes imzalı analiz, Soros destekçilerinin seçimlere ilişkin değerlendirme ve beklentileri hakkında da önemli ipuçları barındırıyor.

‘HDP GEZİ SONRASI SİYASİ BOŞLUĞU DOLDURABİLİR’

Makalede Gezi eylemlerinin Türkiye’de “toplumla toplum ve toplumla devlet arasındaki sosyal sözleşmede bir dönüşüme neden olduğunu” savunan Fildes, HDP’nin Gezi’nin “muhalif mesajını” asimile etmeyi başardığını, Gezi sonrası Türkiye siyasi hayatında ortaya çıkan boşluğu HDP’nin doldurmaya aday olduğunu savundu. Fildes, şunları yazdı:

HDP’nin yeni tabanı, Türk toplumunda ideolojik gettolaşma ve atomizasyonun çökmesiyle yürütme organında, buna karşılık gelen  merkezileşme ve otoriterleşmenin bir ürünü. Bu değişim yaygın bir biçimde, geleneksel muhalefet partilerinin (CHP ve MHP) AKP’nin tek taraflılığına etkisizleştirecek ya da hakiki anlamda meydan okuyacak bir kapasiteye sahip olmadıklarının anlaşılmasıyla ve bunun sonucunda stratejik oy verme ve kalıtsal partizanlığa dayanan geleneksel siyasi süreçten kopuşla da güçlendi.

Böylelikle HDP, Gezi sonrası boşluğunu doldurmaya, haklarını kaybetmiş ve hoşnutsuz olanların, özellikle de Türkiye’nin liberal gençliği arasında sıkça görüldüğü gibi solla bağlantıları olanların oylarını almaya çalışıyor. Kürt olmayan seçmenlere yönelik bu yeni girişim, Türkiye’nin ana merkez ve sağ partilerinin fark edilen otoriterliklerine karşı birleşmiş kimlik, haklar ve tanımlayıcı sosyal görüşler hakkında birbirine alternatif ama birbirini tamamlayan iddiaların ortaya çıkmasına ya da güçlenmesine olanak sağlayarak yeni bir sosyal demokrasiye açılan kapı haline gelebilir.

SEÇİM SONRASI OLASI SENARYOLAR

HDP’nin “çoğulcu” ve “kapsayıcı” bir parti olduğunu savunan Fildes, bu kapsayıcılığın Türkiye’yi seçimlerde ilginç sonuçlar verebilecek şekilde dönüştürmekte olduğunu öne sürdü.

Fildes, sandıktan çıkabilecek olası siyasi sonuçlar hakkında ise şunları yazdı:

Başka hiçbir şeyin kısıtlamadığı bir rejime karşı mevcut etkileri HDP’nin stratejisinin aslında ne kadar riskli olduğunu da gösteriyor. Eğer oynadıkları kumarı kaybederlerse HDP tarafından temsil edilen Kürtlerin parlamentoda bir dayanakları ve temsiliyetleri kalmayacak; bu durumda barış süreci de hızlı bir biçimde çözülebilir. Bunun güneydoğuda, İç Güvenlik Paketi sayesinde, en nihayetinde daha da büyük bir polis ve asker baskısıyla sonuçlanacak, yaygın bir toplumsal huzursuzluğun fitilini ateşlemesi mümkün. Ayrıca HDP ve PKK’nin prestiji artmış olsa da, hem barış sürecine katılımları hem de Kürtlerin Kobane’de IŞİD’e karşı kazandıkları başarı nedeniyle, ikisi de kendi toplumları üzerinde bir denetim tekeline sahip olacaklarını öne süremez. Rahatsız (ve çoğunlukla umursamaz) genç milliyetçiler ve Kürt Hizbullahı gibi radikal İslamcı gruplar, HDP demokrasi kumarından beklediği karşılığı alamazsa, meseleleri kendi bildikleri yoldan çözebilir.

MEŞRUİYET KRİZİNİN ÇÖZÜLMESİ İÇİN HDP’YE İHTİYAÇ VAR

Sorosçu site, seçim sonucuna göre Türkiye’deki siyasi dengelerin nasıl değişebileceğine ilişkin olaraksa, en güçlü senaryonun AKP’nin zayıfladığı ama yine tek başına hükümet kurabildiği bir meclis olduğunu yazdı. Fildes, bu senaryoya göre AKP’nin başkanlık sistemini getiremeyeceğini ve anayasayı tek başına değiştiremeyeceğini hatırlattıktan sonra, analizini şu şekilde tamamladı:

Türk siyasetinde son yıllarda en önemli ve eksik olan kavram meşruiyet oldu, ki bu kavram özellikle Gezi Parkı’ndan bu yana daha da büyük önem kazandı. [Seçimde] HDP kaybeder ve AKP daha da güçlenerek çıkarsa, mevcut hükümetin ve özellikle de son derece bölücü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşı karşıya olduğu meşruiyet krizi, tehlikeli bir şekilde bölünmüş olan bu toplumda ideolojik taraflaşmaları daha da güçlendirecek. Dolayısıyla HDP’nin başarısı sadece Kürtler ve solcular açısından değil, toplumun hayli parçalanmış dokusuna biraz olsun birlikçi bir görünüm kazandırmak açısından da önem taşıyor. Esas itibarıyla HDP Türkiye’nin yıpranmış sosyal dokusunu bir arada tutan malzemenin ta kendisi; o olmadığı takdirde devletle toplumu, yönetenle yönetileni birbirine bağlayan sosyal sözleşmenin parçalanması kaçınılmaz. Ve bunun istikrar, demokrasi ve insan hakları açısından sonuçları çok vahim olur.