Türkiye’nin Çin’i

2012 yılında uygulanan teşvik sistemi, AKP’nin sermayeye kaynak aktarma konusunda hiçbir sınır tanımadığının kanıtı oldu. Teşvik sisteminde KDV ve gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimleri, sigorta primi işveren payı desteği, yatırım yeri tahsisi, faiz desteği gibi kalemler var.

Sistemin en önemli unsurunu ise“bölgesel teşvik uygulamaları” oluşturuyor.

Teşvik sistemin sunumunu geçtiğimiz yıl Nisan ayında Başbakan yapmış ve özellikle altıncı bölgede yapılacak yatırımlar için sağlanan avantajları ballandıra ballandıra anlatmıştı. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ise bu teşvik sistemi ile işgücü maliyetinin altıncı bölgede Çin’in altına çekildiğini “müjdelemişti”.

Peki neresi bu altıncı bölge?

Altıncı bölgeyi Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van illeri oluşturuyor. Bakan’ın “Türkiye’nin Çin’i” olarak adlandırdığı üçgen burası.

“Türkiye’nin Çin’i”nde patronlara sağlanan avantajlar Başbakan’ın dediği kadar var. Örneğin bölgede 5 milyon lira yatırım yapmak isteyen bir patrona verilen toplam devlet desteği 5,8 milyon lira. Yani bölgeye yatırım yapanın cebine daha baştan yatırdığı paradan fazlası konuyor.


Kaynak: Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan geçtiğimiz günlerde, yeni teşvik sisteminin sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı. Çağlayan’ın aktardıklarından bölgede patronların ihya edilmiş olduğu anlaşılıyor.

Geçtiğimiz yıl bölgede toplam yatırım tutarı 4,3 milyar lira olan 458 teşvik belgesi düzenlenmiş. Haziran ayından sonra sağlanan ek avantajlarla bölgede verilen teşvikler yüzde 57 oranında artış göstermiş.

Nasıl olmasın ki?

Burada patronlar artık SSK primi ödemiyor. Kazancından neredeyse vergi ödemiyor (yüzde 80 muafiyet var). Çok daha düşük faizle kredi kullanıp avantajlı borçlanabiliyor. İşçilik için de cebinden normalin yarısı kadar para çıkıyor. Bölgede resmen “bölgesel asgari ücret” uygulamaya sokulmuş durumda.

Sermayenin Kürdü-Türkü, gavuru-müslümanı olmaz derler ya, bunun ne kadar doğru olduğunu bölgedeki patronlardan bir kez daha öğrenmiş olduk. Hakkâri Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Ahmet Şen yatırımcıların Diyarbakır ve Batman gibi illeri tercih ettiğini, Ardahan Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Latif Tosunoğlu, gıda ve inşaat sektörlerinde faaliyet gösteren sadece 10 firmadan başvuru aldıklarını söyleyerek yatırımcıların havalimanı olan yerleri tercih ettiğini ifade ediyorlar. Ve kendi illeri için 7.bölge tanımı getirilerek ek avantajlar sağlanmasını talep ediyorlar.

Van Sanayi ve Ticaret Odası, “haftada 3 başvuru var” diyor. Şanlıurfa 6 ayda 42 teşvik belgesi almış.

Siirt Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı ise “yerimiz var, gelen yatırımcının çantasını bile taşırız” diye demeç veriyor.

Belli ki iştahlar kabarmış. Daha fazlası için de yollar aranmaya başlamış.

***

AKP, geçen yılın rakamlarını paylaşırken teşvikleri 2013 yılında daha da geliştireceğini açıkladı. Hemen ardından Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu ek talepler içeren bir raporu Maliye Bakanlığı’na sundu. Kısa bir süre sonra otomotivcilerden hükümete teşekkür açıklamaları geldi. Otomotiv sektörünün yatırımları Türkiye’de ağırlıklı olarak birinci bölgede yer alıyordu ve diğer bölgesel teşvik avantajlarından yararlanamıyordu. Talep hızlıca karşılandı ve “motor, aktarma organları, otomotiv elektroniğine yönelik yatırımlar” öncelikli yatırımlar kapsamına alınarak sektöre beşinci bölge imkânları sunuldu.

Dolayısıyla AKP, sadece ülkenin doğusu ve güneydoğusunu değil, emekçiler için bir bütün olarak Anadolu coğrafyasını Ortadoğu’nun Çin’i yapmaya soyunmuş durumda.

Bu teşviklerin üzerine gevşetilmiş bir idari yapı ile yerelden yatırım teşviki kararları alabilmeyi koyun. Bu idari yapının kamu istihdamı için esnek, güvencesiz ve kuralsız bir “yeni kamu personel rejimi sistemi”ni oluşturun. Tüm bunları da “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” sosuna bulayın…

Burada piyasa kendine yeni alanlar açar, emek sömürüsü derinleşir.

Piyasalaşma ve emek sömürüsünün derinleşmesi, sermaye egemenliğinin güçlenmesi anlamına gelir.

Sermaye egemenliğinin güçlendiği yerde kazanan Kürt ya da Türk, yerli ya da yabancı, patronlar olur.

AKP’nin Kürt açılımından murad ettiği sakın böyle bir şey olmasın?

[email protected]