Türk-İş’den kaçarken Hak-İş’e yakalanmak

Hafta sonu Liman-İş Sendikası Olağanüstü Genel Kurulu’nu topladı. Genel Kurul’da sendikanın Türk-İş’den ayrılıp Hak-İş’e katılması kabul edildi.

Sessiz sedasız, ama adlı adınca bir operasyon yaşadı liman işçileri.

Sendikanın Genel Başkanı Önder Avcı, Hak-İş’e katılma kararını kürsüden, “komünistler bile Hak-İş’e geçti, biz niye geçmeyelim ki” diyerek savunmuş. Avcı, 2010 yılında DİSK’ten ayrılıp apar topar Hak-İş’e geçme kararı alan Oleyis’i kastediyor.

Bu operasyonda ise sendikanın o dönemki Genel Başkanı Enver Öktem’in rolü büyük olmuştu. Öktem, “kariyeri” oldukça parlak bir sendikacıdır ve uzun yıllar Oleyis’in genel başkanlığını yapar. 2002 yılında İzmir’den CHP milletvekili olarak kapağı meclise atmayı başarır. Bir sonraki dönem vekilliği sona erince sendikanın başına yeniden döner. Hakkında hiç bitmeyen yolsuzluk iddialarıyla beraber sendikayı DİSK’den Hak-İş’e taşır. Kısa bir süre sonra da bu yolsuzluklarının gündeme geldiği bir olağanüstü genel kurul ile Oleyis’deki koltuğundan inmek zorunda kalır.

Liman-İş’in Genel Başkanı Avcı, onları komünist zannededursun, Öktem ve arkadaşları AKP’nin sendikal alandaki “yandaşları” olarak tarihe geçtiler bile. Kendilerinin de aynı sıfatla anılacağından hiç kuşku yok!

***

Geçtiğimiz on yıl boyunca AKP’nin kimi sendikalar için adrese teslim düzenlemeler yaptığına tanık olduk. Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası bu açıdan “evlere şenliktir”.

Yasaya konulan geçici madde ile Hak-İş’in kurduğu yeni sendikalara toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi verildi. Özbüro-İş, bu şekilde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı işyerlerinde yetkili sendika yapıldı.

Medya-İş Sendikası da Anadolu Ajansı’nda aynı yöntem ile yetkili yapılmaya çalışıldı. Anadolu Ajansı’nda çalışanlar, işletmenin yetkili sendikası Türkiye Gazeteciler Sendikası’ndan türlü baskılar ile istifa ettirilerek bu yeni sendikaya üye yapılmaya zorlandı.

Yandaş sendikalar AKP’nin açıktan desteği ile büyüdü.

O kadar çok örnek yarattılar ki…

Kamuda işçiler, AKP’li belediyelerde Hizmet-İş Sendikası’na, Çaykur’da Öz Gıda-İş Sendikası’na, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı işletmelerde Öz Orman-İş Sendikası’na türlü baskı ve yöntemlerle geçirilmeye zorlandılar.

Onların yandaşlığı sadece siyasi iktidarla sınırlı kalmıyor, birçoğu özel sektörde patronlarının da imdadına yetişiyorlar.

Son örnek DHL’de yaşanıyor. Tümtis’in canhıraş örgütlenmeye çalıştığı işletmede patron işçileri sendikadan vazgeçiremeyince yardıma Öz Taşıma-İş Sendikası’nı çağırdı.

Kayseri’de Birleşik Metal-İş’in örgütlenip yetki başvurusunda bulunduğu Ceha Büro Mobilyaları fabrikasında ise Öz Ağaç-İş Sendikası görev başındaydı. Öz Ağaç-İş, fabrikanın kendi işkolunda olmadığını bile bile işçileri üye yapmaya çalıştı.

İşçi sendikalarında yandaşlık sadece Hak-İş ve ona bağlı sendikalardan ibaret değil. AKP, sadece Hak-İş’e yatırım yapacağını düşünenleri yanılttı. Hak-İş’in yanına Türk-İş’i de yedekledi.

Türk-İş’in yönetimindeki sendikaların AKP ile ilişkileri bu yedeklemenin ne kadar sağlam zeminde olduğunu göstermek için yeterlidir. AKP, kuruluş günlerinde Türk-İş’e bağlı Tes-İş ve Demiryol-İş sendikalarından büyük destek alarak yola çıkmıştı. Her iki sendika da salonlarını, misafirhanelerini ve araçlarını AKP’nin kurmaylarının hizmetine sunmuştu. 2006 yılında Tes-İş’in kongresinde konuşan Erdoğan bunu “ AKP bu binada kuruldu, bu binalar bize yabancı değil” sözleriyle hatırlatmıştı.

Yol-İş Sendikası, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in Bursaspor için başlattığı yardım kampanyasına 300 bin lira yatırarak yandaşlığın sınırlarını zorlamıştı.

Türk Metal’in yandaşlığını ise hiç konu etmeyelim. Mustafa Özbek’ten sonra sendikanın başına geçen Pevrul Kavlak’ın iktidarla ilişkilerini nasıl düzelttiğini, yıllardır metal patronlarının işçiye sopası olarak nasıl işlev gördüğünü anlatmak başlı başına bir kitabın konusu olabilir.

***

Bitirirken yeniden Liman-İş’e dönelim. Liman-İş, bir dönem on binin üzerinde liman işçisinin örgütlü olduğu bir sendika idi. Ta ki limanlar özelleştirilene kadar. Liman-İş, limanların özelleştirilmesine karşı anlamlı bir mücadele sürdüremedi. Satılan limanlar ya sendikasızlaştırıldı, ya da taşeronlaşmayla sendikal örgütlülük zayıflatıldı.

Liman-İş’in son kongresinde Hak-İş’e uzanan hikâyesi, gücünü işçi sınıfından almayan her sendikanın teslim olmaya mahkûm olduğunu göstermesi açısından çarpıcıdır.

Teslim olmanın ise sınırı yok. Bugün teslim olan yarın yandaş oluyor, Türk-İş’den kaçarken Hak-İş’e yakalanıyor…

[email protected]