Metal işçisi ayağa kalkar mı?

Üst üste birkaç haftadır bu köşede, metal işkolundaki işçi ve sendika gündemlerinin ele alınıyor oluşu, memlekette işçi sınıfına dair gündem kısıtı olmasından kaynaklanmıyor. Metal işkolunda yoğun bir sendikal ve ekonomik gündem var. Bu gündemlerin ileriki günlerde önemli gelişmelere gebe olduğuna dair de güçlü işaretler var.

Birincisi, Türkiye’de önümüzdeki dönem sendikal alanın, bu işkolu ve bu işkolundaki sendikalar üzerinden şekilleneceği (ya da şekillendirileceği) ortaya çıkmış durumda. Türk-İş ve DİSK’te olağanüstü genel kurulların gündeme gelmesinde, bu iki konfederasyonun metal işkolundaki sendikalarının payının büyük olması tesadüf değil. Başbakan’ın 8 Mart’ta, Türk Metal’in düzenlediği toplantıda boy göstermesi, orada ettiği ileri geri laflardan daha fazlasına işaret ediyor. Bunun da bir tesadüf olmadığı ortada.

İkincisi, sektördeki büyük ölçekli fabrikaların bir kısmında sendika değiştirme, fabrika işgali, protesto yürüyüşleri şeklinde su yüzüne çıkan, geri kalanında ise alttan alta biriken ciddi bir kaynama var. Bu kaynamaya işçilerin ağırlıklı olarak sendika, toplu sözleşme ve ücret konularındaki hoşnutsuzluğu neden oluyor. Sermaye ve işkolunun sarı sendikası, uzunca bir süredir bu hoşnutsuzlukla başetmeye çalışıyor.

Üçüncü ve sonuncusu, işkolunda 100 bin işçiyi kapsayan grup toplu iş sözleşmesi süreci devam ediyor. Sözleşmede uyuşmazlık aşamasına gelinmiş durumda.
İlk iki gündem sonuçlanmış değil. Zira sendikal alanın yeniden şekillenme süreci, yapılacak olağanüstü genel kurullar ile tamamlanmış olmayacak. Aynı şekilde metal işçisinde biriken hoşnutsuzluğun -büyük işletmelerde tedbir amaçlı yapılan tensikatlara rağmen- tepkiye dönüşme riskinin tamamen ortadan kaldırılma şansı bulunmuyor.

Bu iki konuda da gelişmelerin nereye varacağını, üçüncü konu, yani uyuşmazlık aşamasında olan grup toplu iş sözleşmesinin seyri ve sonucu etkileyecek, hatta belirleyecek. Burada sermayenin yapacağı bir yol kazasının, Türkiye’de işçilere ve sendikal alana dair yapılan birçok hesabı altüst edeceğinden hiç şüphe yok.

Peki sözleşmede durum ne?

İşkolunun en büyük sendikası Türk Metal, bu sözleşme dönemini geçtiğimiz yıllara göre oldukça sıkıntılı geçiriyor. Türk Metal, işveren sendikası MESS ile sözleşmeyi her dönem kapalı kapılar ardında bitirir, işçilerin olası tepkisini de öncesinde ve sonrasında yine işverenlerle birlikte yaptıkları işçi çıkışları ile bastırırdı.

Bu döneme ise hesapta olmayan bir sürprizle başladılar. Bu sürpriz, geçtiğimiz yıl Mart ayında Bursa’da 5 binin üzerinde Bosch işçisinin Türk Metal’den istifa edip Birleşik Metal’e geçmesi oldu. Bu hareketin diğer fabrikalara sıçramasını önlemek için Türk Metal’in başvurduğu yollardan biri sözleşme vaatleri oldu. Daha aylar öncesinden “Yüzyılın sözleşmesini yapacağız” diye ilan etmek zorunda kaldılar.

Bu gelişmeler, kimi dönemlerde ücret artışı enflasyonun altında kalan ve 2000 yılından bu yana reel ücreti sürekli gerileyen metal işçisinin bir yandan cesaretini artırırken, diğer taraftan beklentisini üst düzeye çıkardı.

Nasıl olmasın ki? Metal işkolunun kalburüstü fabrikalarında çalışan bu işçilerin saat ücreti ortalaması 2012 yılı itibariyle 6,3 lira. Yani yılda 4 ikramiyeleri dâhil, ellerine ayda ortalama 1500 lira bile geçmiyor.

Kıdemi 8 ila 10 yılın altında olmayan, ağır sanayi işçisinin aldığı paradan bahsediyoruz. Üç dört yıllık işçinin aldığı ücret ise, neredeyse asgari ücret düzeyine kadar erimiş durumda.

Türk Metal toplu sözleşme teklifini kamuoyuna açıklar açıklamaz (ilk defa bir sözleşme teklifinin detayları işçiye ve kamuoyuna duyurulmak zorunda kalıyordu) işçinin tepkisiyle karşılaştı. Birçok işletmede sendikacılar işçilerin ciddi protestolarına tanık oldular. Bu protestolar Eskişehir Arçelik’te organize sanayi bölgesinden kent merkezine kadar saatler süren bir yürüyüşe, Bursa Renault’da bir vardiya boyunca üretimi durdurmaya kadar vardı.

Şimdi ise Türk Metal, birinci altı ay için MESS’e önerdiği ve işçiden bu tepkileri gördüğü yüzde 22 oranındaki artış talebinin karşısında, MESS’in aynı altı ay için önerdiği yüzde 4,6 oranındaki teklifle (yaklaşık brüt 65 liraya denk geliyor) karşı karşıya kalmış durumda.

Uyuşmazlık tutuldu ancak şimdilerde MESS ve Türk Metal, sözleşmeyi herhangi bir kaza yaşamadan bitirebilmenin hesaplarını yapıyor. MESS, işçinin beklentisini yükseltmemek için uzunca bir süredir “kriz” sopası gösteriyor. Bunu kimi işletmelerdeki tensikatlarla güçlendirmeye çalışıyor. Verdiği teklifin de beklentiyi düşürmeye yönelik olduğu açık.

Türk Metal ise geçen sene Bosch’ta, 1998 yılında ise tüm Türkiye’de karşı karşıya kaldığı “ayaklanmanın” bir daha yaşanmaması için çare arıyor. Elbette bu konuda MESS’e, yani patronlara sonuna kadar güveniyor.

98’de dönemin sendika başkanı Mustafa Özbek, bir gece yarısı işçiye söz verdiği oranın yarısına imza atınca metal işçileri ayaklanmıştı. İşçiler, Bursa’nın girişindeki Tofaş’tan, çıkışındaki Renault’ya kadar, birbirleriyle buluşmak için İstanbul-Bursa yolunu kapatarak yürüdü. O gece sendikanın kimi şube başkanları Pendik’te bir meyhanede işçinin sakinleşerek olayların yatışmasını bekledi. İşçilerin en fazla Bursa’nın başından sonuna kadar yürüyebileceğini düşünmüş olmalılar ki canlarını Marmara Denizi’nin ötesine atmışlardı.

Şimdi ise metal işçisinin yeniden cesaretlendirilmeye ihtiyacı var. Biriktirdiği hoşnutsuzluğun tepkiye dönüşmesi için…

[email protected]