Koçlar ile Erdoğanlar

Bilal oğlan, “Rus haritaları IŞİD petrolünün Batman Rafinerisi’ne gittiğini gösteriyorsa, soruları bana değil Koç ailesine sorun” dedi ve İtalya’dan bombayı patlattı.

Bu iddia ne anlama geliyor?

Özgür (Şen) konuyu ele aldığı dünkü yazısında iddianın, Koç ailesi ile Erdoğan ailesinin bu konuda beraber hareket ettiği ihtimalini gündeme getirdiğini ifade etti.

İhtimalden daha fazlasına kimsenin şaşıracağını zannetmiyorum.

Bilal oğlan belki de ilk kez Bilal’e anlatır gibi anlatıyor, “Biz yanarsak hepinizi yakarız” demeye getiriyor.

Basit ve sade…

Suç büyük.

Suç ortaklığı da…

İş ortaklığı ise çok daha eskilere dayanıyor, kökleri sağlam.

Daha geriye gidilebilir ancak bu ortaklık en çok 12 Eylül’e dayanıyor. Her ikisi de bu günlerini en fazla faşist darbeye borçlu.

Biri darbenin yarattığı toplumsal dönüşümün meyvesini son 14 yılın tek parti iktidarı olarak aldı, diğeri darbenin işçi sınıfını siyasetten tasfiye etmesiyle sürekli ve azami kârın garantisini elde etti.

Bu ortaklık sola, emeğe, aydınlanmaya ve ilerlemeye düşman. Kökleri sağlamlaştıran da bu düşmanlık. Türkiye kapitalizminin kendisi yani.

Geçerken eklemekte yarar var. Türkiye’nin liberali de bu ortaklığa dahildir. Çoğu zaman solu bu ortaklığın etrafına toplayabilmek ise başka bir başarı. Çakma akıl deyip geçmemek lazım. 12 Eylül sonrası demokrasi talebine Özal epey ağır geldikten sonra Cem Boyner’in peşine düşmek sadece akılsızlık olarak nitelenemez. Kendisi için risk yaratan ne varsa yine kendisinin peşine takarak itibarsızlaştırmak burjuvazinin öğrendiği bir şeydir.

Ortaklık bazen koalisyon şekline dönüşür, pastadan pay alanlar çeşitlenir. Gericilik, burjuvazi ve liberalizm Türkiye kapitalizminin en sağlam koalisyonudur.

Zaman zaman ortaya çıkan çatışma görüntüsü bu özü değiştirmiyor. Ne Gezi’de Divan Otel’in eylemcilere açılması, ne hükümete TÜSİAD bildirileriyle zaman zaman ayar verilmeye çalışılması, hiçbiri doğrultuyu bozmuyor.

Asıl olan bu çatışma değil, her koşulda süren ortaklıktır.

2005 yılında Türkiye’nin tek petrol rafinerisi olan TÜPRAŞ’ın Koçlara verilmesi de bu nedenledir. TÜPRAŞ’ta ABD’li Shell’in küçük yüzdeli hissesinin sembolik olmadığı da sanırım tartışma götürmez. Rafineride bu üç ortağın bilgisi dışında kuş uçmayacağı kesidir.

Otosan fabrikasının Acıbadem’den Gölcük’e taşınırken SEKA fidanlığını tek bir kuruş almadan Koçlara hibe eden dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel idi. Yani ortaklık AKP öncesine uzanır. SEKA fidanlığına kurulan bu fabrikanın asli ortağı ABD’li otomotiv tekeli Ford’dur.  Sonrasında da ortaklık büyük abinin gözetiminde devam etmektedir.

TOFAŞ’ta 2 milyar dolarlık “Doblo Amerika” yatırımıyla 2021 yılına kadar 24 milyar dolarlık ihracatı, TÜPRAŞ’ta 3 milyar dolarlık fuel oil dönüşüm tesisi yatırımıyla yılda 1 milyar dolarlık enerji tasarrufunu cebine indirmeyi başaran Koç ailesi, bu ortaklığın en gergin anlarda bile en kârlı ticaretle devam edebildiğini kanıtlıyor. Erdoğanlarla Koçlar Türkiye’nin bu iki büyük işletmesindeki yeni yatırımları geçen yılki açılış törenlerinde birlikte kutladılar.

İşte bu nedenle Koçların Erdoğanlar döneminde ticareti 4, kârı 5 katına çıkarması tesadüf değildir.

Koçlarla Erdoğanların ortaklığı bakidir. ABD bu ortaklığın güvencesidir.