İki miting

Geçtiğimiz Pazar günü iki işçi mitingi vardı. Bursa’da Türk Metal, Gebze’de Birleşik Metal, işkolunun grev aşamasına gelen grup sözleşmesinde MESS’in tutumunu protesto ettiler ve taleplerini bir kez de yaptıkları bu iki ayrı mitingde kamuoyu gündemine taşıdılar. 

MESS grup sözleşmesinin her zaman özgün bir gündemi vardır. Ancak bu dönem sözleşmenin özgünlüğü daha genel bir ülke gerçekliği ile örtüşüyor: Geçim derdi! Pazar günü yapılan iki miting bu açıdan da ele alınmayı hak ediyor.

Ama önce geçtiğimiz hafta yayınlanan bir eğilim anketinden söz etmek istiyorum. Anket, Kadir Has Üniversitesi tarafından “Türkiye Eğilimleri-2019” adıyla yayınlandı. Konumuz açısından çarpıcı bulgular içeriyor.

Araştırma, toplumun neredeyse yarısının (yüzde 50,8) ülkede bir siyasal kutuplaşma olduğuna inandığını söylüyor. Ancak kutuplaşmanın ekseninde geçmişe göre önemli kaymalar göze çarpıyor. Laiklik-dindarlık hâlâ en büyük kutuplaşma konusu ancak son iki yılda bunun oranı yüzde 52’den 43,5’e geriliyor. Buna karşın zengin-fakir kutuplaşmasında çarpıcı bir yükseliş yaşanıyor. 2017’deki 9,5’lik oran 2019’da 20,5’e fırlıyor.

Türkiye’nin gündemindeki önemli sorunlar sıralamasında “terör” hâlâ üst sırada değerlendiriliyor ancak bu sorunu önemseyenlerin oranı iki yıl öncesine göre on puanlık düşüşle yüzde 19,8’e geriliyor. “Hayat pahalılığı” ise 13,2’den 18,1’e çıkarak neredeyse onu yakalıyor.

Son olarak, aylık ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra tasarruf yapma imkânı bulanların oranının yüzde 4,4’te kaldığını ekleyerek araştırmanın bulgularına aktarmayı bitirelim.

Pazar günü yapılan iki işçi mitingi her açıdan bu bulguları destekliyor.

Birleşik Metal’in grup sözleşmesi kapsamında çoğu Gebze’de olan 41 fabrika ve yaklaşık 10 bin üyesi var. İşçiler fabrika isimlerinin yazdığı pankartların arkasında yürüdüler ve muazzam bir enerjiye sahiptiler. Birleşik Metal üyesi işçilerin bu coşkusunda geçmiş sözleşme dönemlerindeki mücadele pratiğinin elbette olumlu etkisi vardır ama sıkılan yumrukların gerçek ve güncel bir öfkenin ürünü olduğunu söylemek mümkün. Her biri cebinde, önümüzdeki hafta ödemek zorunda olduğu üçer basamaklı faturalar taşıyor.

Bursa’daki miting ise Türk Metal’in gerçekleştirdiği en kitlesel miting olarak kayıtlara geçecek. Kalabalığın Haluk Levent’e borçlu olduğunu söyleyenler yanılıyor. Daha birkaç yıl önce aynı sendikadan kurtulmak için fabrikalarda yürüyüş yapıp günlerce iş bırakan işçileri hiçbir dış faktör tek başına bu mitinge taşıyamazdı. On binlerce metal işçisinin zerre güven duymadığı bir sendikanın çağrısına uyarak meydanları doldurması da aynı yere işaret ediyor. Geçinemiyorlar.

Bir parantez açalım ve “90 grevleri” ile “sarı sendikaya 98 isyanını” saymazsak MESS sözleşmelerinin uzun yıllar sessiz sedasız geçtiğini hatırlatalım. Bunda 12 Eylül’den sonra işkolunda oluşturulan sermaye-devlet-sarı sendika işbirliğinin payı büyüktü. Bu işbirliği grup sözleşmesini patronların tek taraflı belirlediği süreçler haline getirdi. Son on yıldır ise Birleşik Metal’in inisiyatif almasıyla bu kabuk çatladı. 2010 ve 2015 grevleri, 2017 grev kararları, her birinde yaşanan grev ertelemeleri, ertelemelere karşı yürütülen mücadele, MESS’in tarihindeki ilk kez bölünme gibi işkolunda önemli gelişmeler yaşadık. Artık grup sözleşmesinin seyrinde metal işçileri bir parametre. Bu büyük bir kazanım. 

Özetle grev aşamasına gelen sözleşmede son on yılın dinamizmine, işçilerin güncel yakıcı ekonomik sorunları eklenmiş durumda.

MESS tüm bunları nasıl okur bilemiyoruz. Önce yüzde 6, sonra 8, mitinglerden bir gün sonra ise yüzde 10’luk teklife bakacak olursak bildiğini okuyor diyebiliriz. MESS, kabinenin alacağı grev ertelemesi kararına güveniyor. Ama bu, maliyet hesabının günü kurtarmak üzerine yapıldığını gösteriyor. Mesele sadece grev yasağını tanımayacağını aylar öncesinden açıklayan ve mitingde greve 5 Şubat’ta çıkacağını duyuran Birleşik Metal’in yürüteceği mücadele değil. Geçinemeyen 130 bin metal işçisine yapılacak zammın cepteki deliği kapatmaması durumundan bahsediyoruz. Patronlar bunu tercih ederse, bu tercihin zamanı ve mekânı dâhil kestirilemeyen sonuçları olması muhtemeldir. Faturasını ödeyemeyen işçinin durumu düzeltmek için iki yıl sonraki yeni sözleşmeyi bekleyeceği çok şüphelidir.

***
soL okurları için iki not eklemek istiyorum.

Birincisi geçen hafta tekstil işçilerini yazmaya başlamış ve yazıyı bu hafta onlarla devam edeceğimi belirterek bitirmiştim. Metal işçilerinin araya girmesi kaçınılmazdı. Tekstille ilgili kaldığımız yerden ileriki haftalarda devam edeceğim.

İkinci not MESS’in dün aldığı lokavt kararına ilişkin. Karar Türk Metal’in aldığı grev kararının sonrasında yasanın işveren sendikasına tanıdığı imtiyazdan kaynaklanıyor. Fabrikalarda grev başladığında üretim zaten durmuş olacak, lokavt uygulansa ne yazar. Esas gürültü eski adı Bakanlar Kurulu olan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nin grev erteleme kararında kopacak. Patronlar buna hazırlanıyor. Biz de...