Dünyanın bütün demokratları birleşirse…

Kılıçdaroğlu’nun Yenikapı’daki Kudüs mitinginden ayağının tozuyla gelip konuk olarak kürsüye çıktığı DİSK Genel Kurulu’nda sarf ettiği “dünyanın bütün demokratları birleşin” sözü sanıyorum uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek. Ettiği laftan değil, lafı ettiği yerden dolayı böyle. Dünyanın bütün işçilerinin birleşmesi fikri uluslararası işçi hareketinin kaynağıdır. Bu fikrin 21. yüzyılda artık geçersiz olduğu iddiasının kim tarafından dile getirilirse getirilsin DİSK kongresinde ilan edilebilmiş olması geçiştirilebilecek bir şey değil. Bu kayıt silinmez. 

Buna biraz da konuk kürsüsünde olmasına rağmen kendisini ev sahibi gibi hissetmesi neden olmuş olabilir. Yanında İmamoğlu, onun yanında İl başkanı Kaftancıoğlu… HDP eş başkanı, İYİP İstanbul milletvekili… Sırayla konuştular ve sonra konuşma sırası konuk sendikacılara gelebildi. Fotoğrafı bir cümle ile anlatan manşet “DİSK Genel Kurulu’nun açılışını Millet ittifakı yaptı” başlığı ile soL Haber’e aittir. Bu da başka bir kayıttır. 

Sözlerin cehalet ürünü olduğunu zannetmiyorum. Kılıçdaroğlu bir düzen siyasetçisidir ve DİSK Genel Kurulu kürsüsünde siyaset yapmaktadır. CHP lideri düzen muhalefetinin güncel politik açılımını dile getirdi. Bu politikada işçi sınıfı için öngörülenin “birlik” değil “sınıf uzlaşması” olmasında bir beis yok. 

İki sınıf arasındaki uzlaşının niteliğini o iki sınıf arasındaki güç ilişkisi belirler. Sermaye sınıfı işçi sınıfının tepesine binmişken uzlaşı önermek işçi sınıfa “canın çıksın” demektir.

İşçi sınıfının birliği, sosyal demokrasinin derdi olmaktan İkinci Enternasyonal’in büyük uzlaşısı sonrasında çıktı. Bugün Kılıçdaroğlu’nun derdi hiç değildir. Derdi olması beklenen, lafın söylendiği kürsünün sahibi örgüttür. DİSK bunu hak etmiyor.

Demokratlığın, gerçek bir kimliği ifade ettiği zamanlar olmuştur. Devrimci demokrat, ilerici demokrat, çağdaş demokrat gibi sıfatlar kullanılır, başındaki ek, ayrıştırdığı kadar söz konusu demokrat kimliğin niteliğine de işaret ederdi. Demokrat lafını herkes her niyete yenen muz misali kullanamazdı. 

Şimdi anlaşılıyor ki herkese demokrat denilebiliyor. Muhafazakârı, milliyetçisi, mukaddesatçısı, liberali, radikali… Adlı adınca bir cephe kurulmuş, orada tüm demokratlar buluşmuş. Bir bakıyorsunuz Kudüs mitingindeler, bir bakıyorsunuz DİSK kongresinde… Bazen bir AKP eskisinden Cumhurbaşkanı adayı çıkarma peşindeler, bazen de yeni parti kuran bir başka eskiden ittifak. 

Boş verin sınıf kimliğini, bırakın köşeye işçi sınıfının birliğini, birleşin en geniş demokratların cephesinde!

İş bununla kalsa yine iyi. Aşağıdaki alıntı Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) yönetim kurulunun geçtiğimiz yıl 1 Mayıs günü yayınladığı mesajdan:

“Çalışma yaşamının vazgeçilmez unsurları olan işverenler ve çalışanlar ‘birlik’ olup, iş birliği ile ürettikçe ülke ekonomimiz büyüyecek, refah seviyemiz artacaktır.”

Birlik kelimesini tırnak içine almaları boşuna değil. Onlar da DİSK kongresinde konuşan Kılıçdaroğlu ile aynı şeyi söylüyor. İşçi sınıfının birliği 19. yüzyıldan kalma köhnemiş bir Marksist kavram. 21. yüzyılda başka birliklere ihtiyaç var. Yaşasın demokratların birliği, yaşasın çalışanlar ile işverenlerin birliği!

İşte böyle. Kapıyı bir kez açtınız mı oradan içeriye sadece sosyal demokrasi değil, ismiyle cismiyle sermaye sınıfı da giriveriyor.