‘Dizel’ değil ‘güzel’ günler göreceğiz

GM-Türkiye için çalışan “solcu” reklamcıların cin fikri deyip geçmeyin, “dizel günler göreceğiz” spotuyla iki gün önce yayınlanan Opel reklamı adlı adınca arsızlık örneğidir.

İnsanlığa dair her türlü değeri iğdiş ederek, onu bir kâr aracı haline getirmekte burjuvazinin üstüne yoktur. Bunun için kimi zaman kendi kadrolarını yetiştirir, kimi zaman işçi sınıfı hareketinden ve soldan devşirdiklerini kullanır. Bizim memlekette bu ikincisinden çokça vardır ve patronları onlardan ziyadesiyle memnundur.

Örneğin, başkanını önce müsteşar, sonra Başbakan, ardından Cumhurbaşkanı yaparak ülkenin bir döneminde idareyi doğrudan ele alan patron örgütü MESS’e (TİSK ya da TÜSİAD ya da KOÇ grubu olarak da okuyabilirsiniz) bahsettiğimiz devşirme kadrolar en az Özal kadar hizmet etmiştir.

Az şey midir, patron cephesinden Türkiye işçi sınıfı tarihi yazmak. Üç cilde sığan ve “Gelenek ve Gelecek” adını taşıyan kitabının masum bir “MESS’in 40 yılı” çalışması olduğunu kim ileri sürebilir. Ya da akademik nosyonunu sermaye stratejilerine vakfeden Gary Hamel’in şirket yönetimi ve küresel hegemonya üzerine yazdığı kitabın “Devrimin Başına Geçin” adıyla aynı patron örgütünün yayın spektrumuna dâhil edilmesinin hesapsız olduğunu kim söyleyebilir.

Bazen bir gazeteci, bazen bir patron örgütünde uzman ya da bir şirketin en üst düzey yöneticisi olarak, devşirmeler işlerini hep iyi yapmıştır.

Yaparken de işin doğası gereği hep arsızlaşmışlardır. İşçi sınıfının eşitlik ve özgürlük mücadelesinin en güzel dizelerini, sömürünün en katmerlisini kutsamak için kullanmaya kalkmak bu nedenledir.

Opel’in tarihi de başlı başına bir arsızlık hikayesidir. Alman burjuvazisinin bir otomotiv tekeline dönüştürdüğü şirket, 1930 yılında ABD’li bir başka tekel GM tarafından satın alındığında II.Savaş başlamak üzeredir. Savaşın ilk yıllarında Opel’in Almanya’daki fabrikaları otomobil üretimini keser ve kamyon, uçak iniş takımları, kokpitler ve yakıt tankları gibi askeri ekipmanlar üretmeye başlar. Bu süre zarfında şirkette üretim GM, finans JP Morgan tarafından yönetilir.

Savaştığı düşmana savaş aracı üretecek kadar sadece tek bir sınıf arsızlaşabilir.

Savaşın sonlarına doğru Opel’in Rüsselheim ve Brandenburg fabrikaları bu kez ABD’nin de içinde yer aldığı müttefik kuvvetlerin savaş uçaklarından bırakılan bombalarla yıkılır.

Ancak tek bir sınıf, artık kendisine kâr getirmiyorsa kullandığı her türlü aracı gözünü kırpmadan ortadan kaldırabilir.

Savaş sonrasında Brandenburg fabrikası, SSCB’nin faşizmden temizlediği büyük coğrafyada, Demokratik Almanya sınırları içinde kalınca, yeniden traktör üretimi için modernize edilir. Fabrika Urallara taşınır. SSCB’nin Opel tesislerini haklı bir biçimde savaş tazminatı olarak talep etmesine ise ABD hükümeti en büyük direnci gösterir. Ve önce satın aldığı, sonra düşmanına savaş makinesi ürettiği, ardından yok ettiği fabrikaların bir kez daha üzerine oturur.

Sadece tek bir sınıf, yeniden kâr söz konusu oldu mu geçmişte yaptıkları hiç olmamış gibi davranabilir, anlaşma bilmez, hukuk tanımaz.

GM’in merkezi kararları doğrultusunda 2000’li yılların ortalarında başlayan ve geçtiğimiz birkaç yıla kadar yayılan Avrupa’nın birçok kentinde birden fazla Opel fabrikası kapatılmış ve binlerce işçi sokağa atılmış olması ise tüm bu tarihin rutinidir.

Sermayenin arsızlığı sınır tanımaz. Opel’in “Dizel günler göreceğiz” reklam spotu da aynı kategoridedir.

Bu arsızlığa belki de tek tepki, dizelerin yaratıcısı Nazım Hikmet’in partisinden geldi: “Opel'in komünist şairin dizelerini bozarak yaptığı reklam derhal kaldırılacak. Ve sermaye memurları bu terbiyesizlik için özür dileyecek.”

Sabah başlayan reklam, öğlende geri çekildi. Spotlar sosyal medyadan kaldırıldı. Özür dilerler mi bilemeyiz ama arsızlık bu kez ters tepti.

Dün yıldönümüydü, bu dizeler bir de 2015 yılının 5 Mayıs’ında daha iyi ücret ve sendikal özgürlük için Bursa’da ayağa kalkan otomotiv işçilerinin sloganı olmuştu. Onlar geçen sene fabrikalarda teker teker şalterleri indirdiklerinde Nazım’ın bu dizelerini söylüyorlardı:

“Çocuklar inanın,

      İnanın çocuklar

          Güzel günler göreceğiz, güneşli günler…”

Patronlar bol kârlı “dizel günler” bekleyedursun, işçi sınıfı mutlaka güzel günler görecek.