Birlikte sömürülüyorsak birlikte mücadele edeceğiz

Başbakan, il başkanlarına sesleniyordu geçen gün. Suriyeli göçmenlere yönelik utanç verici tartışmalara şahit olduklarından dem vuruyor, ölümden kaçıp sığınacak güvenli liman arayan insanlara nefretle yaklaşıldığından şikayet ediyordu.

Çıkarcılık, riya ve sahtekarlık AKP’nin politika yapma biçimidir, bunda yeni bir durum yok. Suriye’deki savaşın doğrudan planlayıcısı ve yürütücüsü olan bir iktidarın göçmen gündeminde işi bu şekilde sağa sola insanlık dersi vermeye kadar götürebilmesi ise tek başına politik pişkinlikle açıklanamaz. Binali’nin gevrek gevrek konuşmasına neden olan şey bu kez açıktan ya da çekinik “Suriyelileri istemiyoruz” diyenler.

“Memleketlerinde kalıp savaşsalardı” diyenden, AKP’nin oy deposu olacağını söyleyene, “benim evim yok, onlara TOKİ’den ev vereceklermiş” diyenden, “işimi elimden alacak” diye hayıflanana kadar büyük bir koro bu. Milliyetçi mi ararsın, sosyal demokrat mı, liberal mi, hepsi koroda.

En son, Meclis’te görüşmeleri başlayan Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı’na karşı TMMOB’nin yaptığı açıklama, konuya dair söylenenlerin öyle kahvehane sohbeti deyip geçilecek cinsten olmadığının da kanıtı oldu. TMMOB’nin yasa tasarısına karşı çıkarken tercih ettiği yol “Suriyeli mühendisleri istemiyoruz”a çıkıyor. Meslekçilik, oldum olası orta sınıfçı düzen goygoyuna su taşımıştır, burada ırkçılığa bile kapı aralıyor. Yani koroya aklı başında diye düşündüğümüz aktörler de dahil olmuş durumda.

Kimi mesleki ayrıcalığını, kimi konforunu ve huzurunu korumaktan, kimi işini kaybetmekten dem vuracak ve bir yandan da AKP ile mücadele edilecek öyle mi? Böyle bir dünya yok!

Bu koroyla kavga edilmeli. Sadece ideolojik ve politik olarak değil,  insani olarak da.

Suriyeli göçmenlerin Türkiye’de işçi sınıfının parçası olduğu maddi bir gerçeklik artık. Özellikle tarım, tekstil ve inşaat sektörlerinde patronlar sadece ucuz işgücü olarak değil, hak arama kanalları tamamen kapalı olduğu için de tercih ediyorlar Suriyeli göçmen işçi çalıştırmayı. Ailecek çalışıyorlar, çoluk çocuk hep birlikte. Keyiflerinden değil, mecburlar. Öyle sadece Antep, Kilis, Hatay gibi Suriyeli göçü alan kentlerde de değil, İstanbul başta olmak üzere önemli sanayi kentlerine yerleşmiş durumdalar.

Türkiyeli işçilerle birlikte sömürülüyorlar yani. Sınıfın dibi, tortusu diyorlar, doğrudur ama sınıftan ayrı değiller. Kürt inşaat işçisiyle şantiyede, Türk tekstil işçisiyle atölyede birlikte sömürülüyorlar.

O halde, birlikte sömürülüyorsak birlikte mücadele edeceğiz.

Birlikte mücadele edeceksek birlikte örgütleneceğiz.