BES zorbalığı ellerinde patladı

Patronlara aktarılan kaynakların bir bölümü doğrudan işçi ücretlerinden sağlanıyor. Özellikle İşsizlik Sigortası Fonu ve Bireysel Emeklilik Sistemi bu işe yarıyor. Şimdilerde yeniden tartışmaya açılan Kıdem Tazminatı Fonu da bu amacı taşıyacak. İşçi parasıyla kurdukları fonlarla patronları besliyorlar.

BES, on beş yılda toplam 86 milyar liralık bir büyüklüğe ulaştı. Aslında patronların beklentisi daha fazlasıydı. Açgözlülük diyebilirsiniz. Sisteme zorunlu katılım bu nedenle gündeme geldi. 2017 yılından itibaren 45 yaş altındaki çalışanlar kademeli olarak fona dahil edildi. Son grubun (5 ilâ 9 kişi çalışan işletmeler) 2019 başında katılmasıyla üç yılda yaklaşık 14 milyon çalışanı BES’e zorla sokmuş olacaklar.

Patronların çok daha fazla katılımcı beklemesine rağmen çalışanların yüzde 62’si, zorunlu girişten sonraki iki aylık sürede cayma hakkını kullanarak sistemden çıktı. Yine de patronlar zorunlu BES ile 3,9 milyar liralık ek kaynak elde etmiş oldular.

Şimdi bu zorbalığa hayır deyip BES’ten ayrılan çalışanları 1 Ocak itibariyle kademeli olarak yeniden sisteme sokacaklar. Buradan uyarımızı yapalım. İlk kategoride 1000 kişi ve üzerinde işçi çalıştıran özel sektör işyerleri var. Bu işyerlerinde çalışmaya devam eden ve daha önce cayma hakkını kullanmış olanlardan, anılan tarihten itibaren yüzde 3’lük BES primi kesilecek. Çalışanlar, bu prim kesintisini takip etmeliler. Kesintiyi takip eden iki ay içinde yeniden çıkış hakları var. Bu süreyi kaçırmamalı, hemen çıkış başvurularını yapmalılar.

Tabii yeni bir düzenleme yapılıp BES’ten ayrılma yasaklanmazsa!

"Bu kadarı da olmaz" demeyin. Damat Albayrak’ın geçen ay açıkladığı Yeni Ekonomi Programı’nda zorunlu BES’in yeniden yapılandırılacağı yer alıyordu. Damadın ağzında gevelenen baklanın ayrıntıları kısa süre içinde gazetelerin ekonomi sayfalarına servis edildi. Sistemde üç yıl zorunlu kalma şartı getirileceğine dair hazırlıkların yapıldığı ortaya çıktı.

Buna şaşırmamak gerek. Esasen BES’te cayma hakkının varlığı sorunun kaynağı olarak görülüyor. Onlara göre kimse ayrılamamalı. Nitekim bir yandan üç yılı tartıştırırken diğer yandan ortaya Avusturya modeli diye yeni bir şey attılar. Modele göre ölüm ve ciddi hastalıklar dışında çalışanlar emekli olana kadar sistemde kalmak zorunda. Bu ithal modele milli dokunuş ise sistemden çıkış için diğer koşulun ev satın almak olarak belirlenmesi oldu. Buna göre, zorunlu BES zorbalığından kurtulmak isteyen çalışan ölüm ve hastalık dışında bir ev satın almak ve fonda biriken parasını bu evin peşinatı olarak kullanmak zorunda olacak.

Zorunlu BES gündeme geldiğinde, sistemden çıkışı örgütlemek için çeşitli düzeylerde mücadele verildi. Birçok işyerinde işçiler bir araya gelip BES’ten toplu çıkış yaptılar. Geniş emekçi yığınlara, yapılan işin onların çıkarı olduğu yalanını yutturamamalarında bu çabaların da payı var. Kim ne derse desin, çıkış oranının yüksek olması soyguna karşı emekçi tepkisidir. BES zorbalığı ellerinde patladı.

Şimdi ise patron cephesi kesin çözüm peşinde. Buldukları çözüm kimsenin sistemden çıkamayacağı yeni bir yapılanma. Ama bunun riskleri var. Kriz dönemindeyiz, çalışanların reel ücretleri eriyor. İşçinin cebinden alınan para artık canını daha fazla yakıyor. Her hak gaspı her zaman zorbalıkla yapılmaz. Geniş emekçi kitlelerin elinden bir şey alınacaksa, aslında yapılan işin onların yararına olacağı anlatılır ve zımni bir olur alınarak uygulanır. Bu oluru gözetmeyen her hamle yeni sorunlara gebedir. Şimdi bu oluru alacak ne zamanları ne de imkanları var. Yapacaklarsa zorbalıkla yapacaklar.

Patronlar krizi fırsata çevireyim derken işçilerin örgütlü hareket edebileceği bir ortam da yaratıyorlar. Fırsatsa fırsat. Biz de her hamlelerini işçilerin örgütlenmesi için fırsat olarak değerlendireceğiz.