Anı Tur

Bir kez daha kriz günlerindeyiz. Kayınpeder “Bunlar hep dış mihraklar” dese de damat, patronlara “farkındayız, tedbir almaya çalışıyoruz” mesajı veriyor. Tedbirden sayılıp sayılmayacağı ayrı bir tartışma konusu olsa da geçen hafta açıklanan YEP, damadın bu kaygıyı taşıdığını gösteriyor.

İşin özü, gerçek bir ekonomik krizle yüz yüze olmamızdır.

Bildik tekerleme yeniden başladı zaten. “Ekonomide tüm kesimler zorda… Zenginin parası zengine, fakirin parası fakire yetmiyor.” Aynı gemideymişiz, faturayı birlikte ödüyormuşuz…

Oysa bir tarafta döviz kurunun küçük bir hareketiyle milyonlarca lirayı kasasına koyan bir avuç sömürücü, diğer tarafta bir ay ücret alamadığında, yaşamsal ihtiyaçlarını daha o ayın başında karşılayamayacak olan milyonlar var.

Birlikte bedel ödediğimiz tam bir palavra. Fatura adrese teslim, doğrudan işçi sınıfına!

Peki dövizle borçlananlar, malı dövizle alıp TL satan patronlar var. Onlara haksızlık mı ediyoruz? 

Siz hiç şirketi batıp, sonraki yaşamını fakirlik içinde geçiren patron gördünüz mü? Eski Türk filmlerinde oluyor. Ama oğluna pantolon alamadığı için kendini asan işçinin ailesi burada, burnumuzun dibinde, Hereke’de yaşıyor. 

Krizde zora düşen patronlar önlemini alıyor. Saray kararnamesiyle duyurulacak yeni bir borç yapılandırmasına kadar durum idare edilecek, sermaye kurtarma teşviklerinden biriyle işler yeniden yoluna koyulacak, bu arada mal varlığı olası hacizlere karşı usulüne göre korumaya alınacak.

Örnek arayan Anı Tur’a baksın. Geçtiğimiz yıl hileli iflas söylentileriyle gündeme gelen şirket şimdi acentelere yapmadığı ödemeler, yükümlülüğünü yerine getirmediği tur-tatil satışlarıyla gündemde. Ve elbette kapının önüne koyduğu onlarca çalışanla.

Oysa şirketin patronu Veli Çilsal daha geçen yıl turizm portallarına verdiği röportajlarda ne kadar büyüdüklerini ballandıra ballandıra anlatıyordu. Yeni reklam filmiyle övünüyor, tanıtım bütçesi için 14 trilyon lira harcadığını söylüyordu. Geri dönüşünü de yılın ilk yarısında fazlasıyla aldığını ekleyerek.

TÜRSAB, acentelerin ve müşterilerin artan şikayetleri üzerine, bir de işten atılan işçiler şirketin kapısında direnişe başlayınca Anı Tur acentelerini hafta sonu toplantıya çağırdı. Veli Çilsal’ın da toplantıya katıldığını, acentelere sorunu kısa süre içinde çözeceğini söylediğini biliyoruz. 

Çözeceğine şüphe yok. İmdadına yetişecek bir finansman bulacak. Bu arada Çubuklu’daki villayı el konmasın diye başkasının üzerine yapacak, Şile’deki yazlığa çözüm arayacak, arada oğlan Avrupa tatilinden vazgeçecek falan. Nakit varlık zaten yedi sülaleye yetecek kadar olduğu için, kısa bir süre paraya para katamıyor olmanın üzüntüsüyle kötü günlerin geçmesini bekleyecek.

Peki atılan işçiler? 

Onlar, mesai bitiminde evlerine dönerken gelen telefon mesajıyla işten atıldıklarını öğrenecek. Arayıp soru sorana hakaretin, sövgünün biri bin para olacak. Ertesi gün “Ben sizi çıkardım ama siz istifa edeceksiniz” denilip, önlerine işten kendi istekleriyle ayrıldıklarına dair çıkış belgesi konacak. Özel eşyalarını isteyenlere plazanın arkasındaki çöp konteynırı gösterilecek. Fazla mesailerin, kıdem ve ihbar tazminatlarının, hak edilen ücretlerin üzerine yatılacak. 

Birlikte ödenen faturaya bakın!

Şimdi Anı Tur işçileri bu faturayı ödemeyi reddediyor. Geçtiğimiz hafta şirketin genel müdürlüğünün bulunduğu İstanbul Kozyatağı’ndaki plazanın önünde direnişe başladılar. İşyerinde çalışırken yapamadıkları şeyi geç de olsa şimdi yapıyor, birlikte hareket ediyorlar. 

Dedik ya, kriz günlerindeyiz. Patronlar en ufak kâr kaybının faturasını işçilere ödetme derdindeler. Daha şimdiden Anı Tur gibi onlarca örnek var. Bu işyerlerinde ve eklenecek yenilerinde birlikte hareket etmeyen işçiler ortak falan değil, düpedüz patronların faturasını ödemek zorunda kalacak. 

O halde krize karşı örgütlü hareket etmeye, işyerlerinde bir araya gelmeye başlamalı. Hem de hiç vakit kaybetmeden.