Bilimsel dik duruş

Bugün, Türk Sosyal Bilimler Derneği (TSBD) tarafından düzenlenen 13. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’nin ikinci günü. 1967 yılından bu yana Türkiye’de sosyal bilimlerin bütün alanlarını kapsayan bilim derneği olma özelliğini koruyan TSBD’nin tarihi, başta bilimsel araştırma olmak üzere birçok faaliyet ve etkinlikle dolu olmakla birlikte, kongre geleneği birçok yönden ağır basıyor.

1980’lerden bu yana Türkiye’nin dört bir yanından neoliberalizme teslim olmayan sosyal bilimcilerinin buluştuğu kongrelerde, çok sayıda bildirinin sunulması bir yana, bilgi alışverişi ve tartışmalar yapılıyor. Teknik olanaklara göre, bildiriler kitaplaştırılıyor. 1997’de 148, 2001’de 199, 2005’de 234, 2009’da 299, 2011’de 286 olan bildiri sayısı, bu yıl 80 oturumda 326… Bir de her kongre öncesinde yayımlanan ve geleneksel hale gelen bildiri özetleri kitabı var ki, çok yazarlı eser gibi...

Daha da önemlisi, öğreti ve uygulama, sosyal bilimcilerin topluma karşı sorumluluğu gözetilerek buluşturuluyor. Böylece, önceleri üç yılda, 1997’den sonra iki yılda bir, Türkiye’nin sosyal bilimler bakışlı tarihi ortaya dökülüyor, analitik incelemeye ve değerlendirmeye tabi tutuluyor. Toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel devinim saptanırken, durum analizleriyle birlikte çözüm önerileri de tartışılıyor.

Her kongrede, aramızdan ayrılan değerli sosyal bilimciler -üretim ve katkılarının yaşatılması da gözetilerek- anılıyor. Onlar gittikçe, yaşayanların ve gençlerin üzerine binen yük artıyor. Kongrelerin geleneksel hale gelen “Genç Sosyal Bilimciler” Ödülleri, katılım ve eser niteliği ile bu yükün taşınacağını fazlasıyla kanıtlıyor. 2011’de başlayan “Behice Boran” Ödülleri’ne katılan eserler ise kendisini sosyalizme adayan bilim insanının yürüyüşünün bitirilemeyeceğini açıkça kanıtlıyor.

Haziran Direnişi, toplumsal harekete eşik atlatarak Türkiye tarihindeki yerini aldı. 13. Kongre de her yönüyle Haziran Direnişi’nin izlerini taşıyor. Geriye yönelik referansların yerini ileriye yönelik referansların aldığı görülüyor. Resmi siyasetin iflasıyla ortaya çıkan boşluk, Bilsay Kuruç hocamızın deyişiyle “ya gezidensin ya değilsin” vurgulamasıyla dolduruluyor ki, bunun adı da “sol”… Artık, “sol”un kendi kulvarında yeni yöntemler ve eylemlerle hedefe kilitlenmesi gerekiyor.

Belli bir tez ya da dünya görüşü çerçevesinde bilimsel ve kültürel üretim yapmak, bu üretimi yenilenen katılımlarla canlı tutup geleceğe taşımak kolay değil. Sosyal bilimciler, farklı alanlardaki bilimcilerle de el ele, kol kola. Özlemle ve sevgiyle andığımız, ışıklarından aydınlandığımız çok bilim insanı var. Bunlardan biri de, “Bencileyin düşünenler izimden yürüyeceklerse eğer, ben hep aranızda olacağım” diyen Frédéric Joliot-Curie’nin yaşamöyküsünü anlattığı kitabının adı gibi “hep aranızda olacağım” diyen Güney Gönenç.

3 Aralık günü, yokluğunun ikinci yılında Elektrik Mühendisleri Odasınca anılan Güney hocanın, bilim ile birey ve toplum yaşamı arasındaki bağı kuran yazıları ve görüşleri yanında, 1980’lerin Türkiye’sinde ayağa kalkan Bilim ve Sanat dergisi sayfalarında bilim ve akıl karşıtlarıyla kavgasına tanık olduk. Güney Hoca, “Bilimsel düşünceyle dinsel dogmalar arasında yüzlerce yıldan beri sürüp giden savaşta evrim kuramının özel ve çok önemli bir yeri var” derken, kutsal kitaplara dayalı uzlaştırma çabalarında konu canlıların evrimine gelince işin değiştiğini, dinsel dogmaların bilimsel bulgu karşısında çökeceğini vurgulamaktan geri durmadı.

Akıldışılıkla birlikte bilimin bir başka baş düşmanı piyasa... Her iki düşman, siyasal iktidarın lojistik desteğiyle, özellikle de hukukla buluştuğunda, kapitalizmin, sömürü düzenini korumada ve emek üzerinde sınırsız tahakkümünü sürdürmede keyfine diyecek yok. Aklı köreltip bilimi ve eğitimi teslim alarak, kendilerine karşı sürdürülen sınıfsal mücadelenin de kırılacağını düşünüyorlar.

Einstein’ın “Günde yüz kez kendime, iç ve dış yaşamımın, yaşayan ya da ölü başka insanların emeğine dayandığını hatırlatıyorum. Çok derinlere dalmadan günlük yaşamdan biliyoruz ki, bir insan başkaları için vardır” deyişini anımsatarak, Haziran Direnişi’nin yürekli insanlarının buluşması gibi, sosyal bilimcilerin yürekli insanlarının buluşmasını ve dik duruşunu saygıyla izliyoruz. Hem bugün ve yarın sürecek olan Kongre’ye hem de ODTÜ’ye bekliyoruz.