AKP’nin gabini

Darbe girişiminden sonra toplumsal yaşam tarzına, siyasete, devlete ve hukuka dair kavramlar arasına yenileri eklenmeye ve fiili durum yaratılmaya devam ediliyor.

Türkiye’de kanun hükmünde kararnameleri artık üçe ayırmak gerekiyor: (i) Meclisin kanunla verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan olağan yönetim KHK’leri, (ii) Sıkıyönetim ve olağanüstü hal gibi olağanüstü yönetim KHK’leri, (iii) AKP KHK’leri.

İlk ikisinin Anayasa’da yeri var, üçüncüsünün yok.

İlk ikisinin usul, esas, ilke ve sınırları Anayasa’da gösterilmiş. Üçüncü için usul, esas, ilke ve sınır yok.

İlk ikisi anayasal hukuk sisteminin ürünü. Üçüncü, düzen adına dayatılan düzensizliğin ürünü.

AKP KHK’leri, OHAL KHK’leri içine yerleştiriliyor. Olağanüstü halin gerekli kıldığı, olağanüstü hal süresiyle sınırlı konular yerine, kamu ve özel her alana yayılan ve süreklilik gösteren konular, emekçileri baskı altında tutan sınıfsallığıyla, Anayasa ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olarak madde madde sıralanıyor; uygulamaya sokuluyor. Bunlar OHAL KHK’si değil ve asıl hukuksuzluk bu AKP KHK’lerini kabullenmek (https://www.kp.org.tr/sites/default/files/boyun-egme/be_43.pdf ).

AKP’nin yaptıkları, borçlar hukukunda “gabin” yani “aşırı yararlanma” diye tanımlanır. Özeti şu: Bir sözleşmede taraflar arasında çok açık oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından, düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer taraf bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.

AKP KHK ve uygulamalarından zarar görenler zor durumda ama darbe girişimi ve OHAL korkusuyla seslerini çıkaramıyor, haklarını arayamıyor. Temsilcilerden oluşan Meclis, şikayet dışında, görevini yapmıyor. Lafla peynir gemisi yürümüyor.

AKP’nin aşırı yararlanması devam etsin diye, KHK’leri Meclis’te hemen görüşerek gereğini yapma ve/veya Anayasa Mahkemesine iptal davası açma şeklinde denetim görevi yerine getirilmediği gibi, tatile giriliyor. AKP’de yoluna devam ediyor.

Meclis tatilde, AKP KHK’leriyle faaliyette… Hoş, Meclis açıkken de yapılanlar ortada; sermayeyi beslemek, kamu kaynaklarını peşkeş çekmek dışında yapılan bir şey yok. Meclis sermayeye çalışıyor, AKP emekçilerin haklarını ellerinden alıyor.

Borçlar hukuku hocamız bize gabini şöyle anlatmıştı: Dağ başındasınız. Dişiniz ağrıyor ve çekilmesi gerekiyor. Kente, bir diş hekimine ulaşma olanağınız yok. Kendisini dişçi diye tanıtan biri ben çekerim diyor. Diş çekimi 10 lira, dişçi 1000 lira istiyor.

Bu basit örnekle konuyu anlamış gibiydik, meğer devamı varmış. Dişçi, bir dişle yetinmiyor, ikinci dişin de çekilmesi gerektiğini söylüyor. Bu işlem devam ettikçe ediyor ve dişi ağrıyanın ağzında diş kalmıyor. Dişler gidince beslenme düzeni de bozuluyor, bizim dişçi ha bire çorba satıyor. Meğer gabinin de gabini varmış (diş hekimlerimiz alınmasın, “kendisini dişçi diye tanıtan biri” diye örnek verdik).

İşte, darbe girişimi ve OHAL gerekçesiyle AKP’de aşırı yararlanma peşinde. Parlamentonun çalışmadığı devlette, bakanlar kurulu çalıştıkça çalışıyor. Ağızlarda diş, cüzdanlarda para bırakmayacak. Kurumların ve çalışanların tasfiyesi devam ediyor, yeniden yapılanma ve kadrolaşma devam ediyor. Mülkiyet devri, mülksüzleştirerek mülk sahibi yapma devam ediyor. Emekçilerin hakları budanıyor, yok ediliyor.

Sermaye yukarıya, emekçiler aşağıya… Gericilik serbest hak arama yasak…         Darbe girişimi diye diye, OHAL diye diye her şey AKP KHK’lerine yerleştiriliyor.  

Meclis tatilde ama yeni anayasa paketi görüşmeleri övünülerek anlatılıyor. Yeni anayasa dedikleri şeyin emareleri için OHAL’siz uzun AKP döneminden, yargılanması gereken suçlardan, hırsızlıklardan, cinayet ve katliamlardan, emekçilerin ezildikçe ezilmesinden hiç ders alınmamış;  OHAL’li AKP döneminden ve AKP KHK’lerinden de ders alınmıyor.

1982 Anayasa’sı, hem 12 Mart 1971 muhtırası sonrasının anayasa ve yasa değişikliklerini hem de 12 Eylül 1980 darbesi sonrasının MGK kararları ile yasalarını içine taşıyarak oluştu. OHAL sonrasının anayasası da AKP KHK’lerini ve fiili durumu içine taşıyacak.

Düzen muhalefetinin, OHAL sınırını fazlasıyla aşan AKP KHK’leri, Anayasa ihlalleri, hukuk adı altındaki hukuksuzluklar, talan ve adaletsizlikler için, piyasa oyunları ve gericilik için “yakınma” dışında yaptığı bir şey yok. Sevgili Kadir Sev’in yazısında açıkladığı gibi “boş durma boşa çalış” (http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kadir-sev/bos-durma-bosa-calis-166818 )...

Yapılanlar/yapılmayanlar, hepsi “düzen adına”; düzen muhalefeti de düzen siyasetinin aktörleri… Düzenlerinin gerekli kıldığı muhalefetle yetiniyorlar, düzen adına iyi ya da kötü hal ayrımını da yapamayınca, AKP’nin yollarına gül döküp krizin krizini yaşatmaya devam ediyorlar.

İktidar ve muhalefet, toplumun üzerine darbe korkusu salarak, emperyalizm ve gericilik için elbirliği etti;  “her şey sermaye için” hedefine kilitlendi. Kendilerini, düzenlerini ve krizlerini seçeneksiz göstermeye çalışıyorlar. Basite oturtarak, rota çizdiklerini sanıyorlar: darbecilere karşı olunacak, AKP ve düzene karşı olunmayacak…

Seçenek de var çözüm de…

Seçenek ve çözüm kapitalizme, emperyalizme, gericiliğe ve darbecilere karşı mücadeleyi örgütleyerek keskinleştirecek olan “devrimin hareket ettirici güçleri”nin elinde…