Rejim ne demek? Bir devletin yönetme biçimi. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği bir yönetme biçimi, onu meclisin seçtiği yönetme biçiminden bütünüyle farklıdır.

Tayyibizm’e karşı!

Yeni rejimin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ açıklama yaptı, “bu reisimizin ikinci seçimi, aday olmasında sakınca yok” dedi. Peki reislerinin ilk seçimine ne oldu?

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine 2007 anayasa değişikliği referandumuyla karar verildi. Bu değişikliğin ardından ilk seçim 10 Ağustos 2014’te yapıldı ve Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı seçildi. 2017’de bir anayasa değişikliği daha yapıldı, cumhurbaşkanı, 2018 yılından beri, aynı zamanda iktidar partisinin ve hükûmetin başı. Bütün bunların anlamı Türkiye’de 2007’den bu yana yeni bir devlet yönetimi inşa edilmekte olduğu. Zaten sembollerini de değiştirdiler, 1923’ten beri Cumhurbaşkanlarının ikamet ettiği Çankaya Köşkü’nü misafirhaneye dönüştürdüler. Yeni rejim için Atatürk Orman Çiftliği'nde “kaçak” bir Cumhurbaşkanlığı Sarayı inşa ettiler. Kaçaktan maksat saray denilenin bir tür gecekondu olduğudur; yeni rejimin kuralsızlığına bir göndermedir. Saray cumhuriyetin yıkıldığının en önemli sembolü. Cumhuriyette kuralsızlık ve tabii saray imkansızdır.  

Haliyle, Türkiye’de, cumhuriyet artık bir “ancien régime”dir, 12 Eylül ve islamcılar tarafından yıkılmış, yerine “Tayyibist” bir yeni rejim kurulmuştur. Ülkenin cumhuriyette geçen tarihini sıfırladılar, “Ergenekon” davasıyla suçlu ilan ettiler. Cumhuriyeti yıkıp “cumhurbaşkanlığı sistemi” adı altında yeni bir rejim kurdular. Yeni rejimin ikinci seçimine ilerliyoruz. Adalet Bakanı’nın demek istediği bu.

Sorun şu, muhalefet de bunun böyle olduğunu kabul ediyor. Ana muhalefet partisinin bilmem nesi Engin Özkoç, “Tayyip Erdoğan'ın adaylığının anayasaya aykırı olduğunu biliyoruz ancak Erdoğan ve YSK hukuku çiğneyerek aday olacak ve bizim karşımıza çıkacak. Söz o zaman milletin olacak” dedi. Bu eski rejimin anayasasının yürürlükte olmadığının kabulüdür.  Zaten alışıklar, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması adımında “anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” dedikleri günden beri baş aşağı gidiyor ülke. Muhalefet, altılı masa, Tayyibist rejimin önemli bir parçası veya ayağıdır. Onlarsız Tayyibizm imkansızdır.

“Girsin seçime, nasıl olsa kaybedecek” ne demek? Hukuksuzluğa göz yuman muhalefet kazansa ne olur kazanmazsa ne? Anayasa ve hukukun yokluğunu “a priori” kabul etmek demek bu. Muhalefet denilen şekilsiz toplam, cumhuriyetin yıkıntıları üzerine kurulan bu çarpık yeni rejime itiraz etmiyor. Onun ayakta kalmasının Tayyibizmin frenlenmesine bağlı olduğunun bilinciyle, yeni rejimi Tayyipsiz yürütmeye aday oluyor. Muhalefet artık Tayyipsiz Tayyibizmdir!

***

Rejim ne demek? Bir devletin yönetme biçimi. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği bir yönetme biçimi, onu meclisin seçtiği yönetme biçiminden bütünüyle farklıdır. Halkın seçtiği ve aynı zamanda hükümetin başı olan bir cumhurbaşkanının artık meclisi önemsemeyeceği çok açıktır. Üstelik iki yönlü bir hükümet başkanlığıdır bu. Bir yandan devlet başkanı olarak hükümetin başıdır, öbür yandan iktidar partisinin genel başkanı olarak. Sınırsız, ölçüsüz ve kuralsız bir yeni rejimdir bu. Bütün bağlarından kurtulmuş, denetimden azade, bir iktidardan söz ediyoruz.

Bu yeni rejim kuruluşunu Tayyip’ten çok Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni CHP’sine borçludur. “Eskisi neydi ki yenisi ne olacak” diyebiliriz ama CHP artık bütünüyle ideolojisiz, pragmatik, bir partidir. Genel başkanının dili cumhuriyete ve laikliğe dönmemektedir. Genel başkan olduğunda Almanya’da sordular, laiklik tehlikede diyor musunuz diye. “Diyemem” dedi. Hayatındaki tek başarısı bir imamı İBB’ye atamak ve AKP-MHP ve MSP eskilerini bir masa etrafında toplayıp laik halkımızın nezdinde meşrulaştırmak oldu. CHP’nin Tayyibizme eklemlenmesi ancak bu biçimsizlikle veya ideolojisizlikle mümkündü çünkü. Kılıçdaroğlu, biçimsiz veya ideolojisiz CHP’nin son genel başkanıdır. Tabiri caizse CHP’nin geç gelmiş Gorbaçov’udur!

***

Demek ki yeni rejim, artık olmayan adalete “bakan” Bekir Bozdağ’ın fantezisi değildir. Kabul edelim, yeni bir rejim var. Size henüz tebligat gelmemiş olabilir, bana geldi, oradan biliyorum. İki-üç gün önce karakoldan çağırdılar, ifade vermem gerekiyormuş. Kadınların burnunu göstermesinin günah olduğunu vazeden şu yeni nesil imamlardan biri, bu vaazına “ihvan usulü IŞİD” yorumu yapmamı hakaret kabul edip şikâyet etmesi sebebiyle gelmişti tebligat. “Bilişim savcısı” telefonuma el koyulmasını da istemişti ilgili yazısında. İfadeyi allan türbanlı polis memuresi ile bakıştık. “İnkâr etmiyorum bunu ben söyledim” dedim, ayrıca daha söyleyeceklerim var, dava açılarsa bakarız… Cumhuriyet yıkılmış olabilir ama yasaları ayakta. Bu ancak cumhuriyetle ve laiklikle bağını koparmış yeni bir rejimde mümkün olabilir. Sözün kısası, Tayyibist muhalefet cumhuriyetten arta kalanları silmek için var. Bunu bileceğiz. Adımlarımızı ona göre atacağız.

İtirazlarımız azalıyor. Dinselleştirilen eğitimi daha az sorun ediyoruz örneğin. Tarikatlar düzenine ancak bir çocuğa tecavüz haberi ile birlikte gündeme gelirse tepki gösteriyoruz. Bekir Bozdağ’ın adalet bakanı, Süleyman Soylu’nun içişleri bakanı olması normal artık. Binali Yıldırım’ı ve aşırı beslenmiş oğlunu sindirdik, gemiciklerini nereden ve nasıl edindiğini sormuyoruz. 418 milyar Dolar’ın nasıl ve kimler tarafından çalındığını dert etmiyoruz. Damadın uzaktan kumandalı uçan silahlarını düzenin kutsal kuşuna dönüşümü izliyoruz dehşetle. Bunları, hepsini, Tayyibist muhalefete borçluyuz!

***

Tayyip Erdoğan yeniden aday olabilir mi? Olabilir. Bu hukuksuzlukta her şey mümkündür. Ve hukuk yoksa eğer, seçimi mutlaka silahı ve parası olan kazanır. Bu muhalefet kazansın veya kazanmasın, ağır, karanlık bir tünele doğru ilerliyoruz. Tayyibizmin halkımıza karanlıktan ve açlıktan başka vaat ettiği bir şey kalmadı. Tayyibizm geleceksizliktir.   

***

Hukuksuzluk sadece Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez aday olup olmayacağında değil zaten. Kemal Kılıçdaroğlu’nun marifetiyle yepyeni bir sorunumuz oldu; Türbana anayasal güvence… Öyle aptalca bir siyasal girişimdi ki bu, kendisi bile sahip çıkamıyor artık. Tuhaf-cahil danışmanlarının marifeti desek, “kendisi iyi çevresi kötü”ye varacak iş. Hayır, siyasetçi yol açtığı bütün kötülüklerin sorumlusudur. Bu düzeni yıktığımızda Kemal Kılıçdaroğlu da yargılanacak, yol açtığı tahribatın hesabı sorulacaktır.

Onun attığı pası gole çevirmeye çalışıyor iktidar şimdi. Türbanı anayasaya sokma gayretinin ardında devlete resmi din atama amacı var, bu açık. E, bu rejime, bu devlete bir resmi din de gerekir. Olursa kahramanı Kılıçdaroğlu olacaktır, Tayyibist rejim heykelini dikse yeridir!

Az veya çok, cumhuriyetten monarşiye, ölçülerin ve kuralların dünyasından ölçüsüzlüğün ve kuralsızlığın dünyasına geçtik. Yolsuzluk ve hırsızlık suç değil artık, nevzuhur sultanın izin vermediği yolsuzluk ve hırsızlık suç. Cinayeti suç olmaktan çıkardılar, iktidara yarıyor mu yaramıyor mu ona bakıyorlar. Her türlü korkudan kurtulmuş pür kapitalizme her türlü kuraldan arınmış pür bir devlet gerekiyordu zaten. Binali Yıldırım’ın oğlunun önünde şamar oğlanı kıvamında dizilenlere bakın, ne görüyorsanız yeni devlet ve yeni rejim odur. Devletin antetli kağıdıyla memurları parti genel başkanının mitingine çağıran valiye bakın, devlet bundan ibarettir. Ölçüsüz ve kuralsızdır.

Cumhuriyeti yıktılar, laiklik sizlere ömür, kural yok, seçim yok. Reis ne emrediyorsa kural o artık. Bu düzenden sadece seçimle kurtulamazsınız demek ki. Size güçlü, kararlı, ilerici, laik, cumhuriyetçi, eşitlikçi bir başka aygıt gerek. Size başka türlü bir parti gerek.

Enseyi karatmaya mahal yok. Hep dediğimiz gibi, o gün geldiğinde cumhuriyet sosyalizme, sosyalizm cumhuriyete çok yakışacak!