Gazze’deki direnişe destek verenlere karşı dile getirilen argümanlardan biri, “Zamanında İran’da da komünistler mollalarla işbirliği yaptı, sonucu gördük” oluyor. Bu argümanı, daha ziyade belli bir tarih bilgisi olanlar dile getiriyor.
Ancak, maalesef, bu argümanı dile getirenler, Filistin meselesiyle İran Devrimi süreci arasındaki çok temel kimi ayrımları tamamen gözden kaçırıyor.
İran’da ne olmuştu? 70’li yıllarda iktidarda, ABD’nin kuklası Şah vardı. Hem solcular hem islamcılar muhalefetteydi. 79’da Şah devrildi. İran Komünist Partisi, veya o zamanki adıyla Tudeh, sola yakın, seküler ya da sol islamcı geniş bir yelpazeden hareketlerle Ulusal Demokratik Cephe’yi kurdu. Fakat esas islamcı güç olan Humeyni hareketine yönelik eleştirilerinden bir süre kaçındı. Humeyni’nin islamcı hareketi, sol üzerindeki baskıyı artırdı, katliamlara girişti ve tek başına iktidar olmayı başardı.
İran örneği, solda, “niye islamcılarla işbirliği yapılmamalıdır” örneği olarak sık sık anılır.
Oysa İran’daki sorun, ülkede iktidara gelme mücadelesinde, düşman işbirliğine gidilmesidir.
Filistin’de durum tamamen farklı. Filistin, kendi içinde iktidar kavgası veren gruplardan ibaret değil. Filistin işgal altında ve bağımsızlık mücadelesi veriyor.
Türkiye’nin ulusal kurtuluş savaşında da dinci unsurlar vardı. Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinde de… Aslına bakılırsa, sömürgecilik karşıtı bağımsızlık mücadelesi veren ülkelerin tümünde sosyalist olmayan gruplar da hep oldu.
Ancak sol, antiemperyalisttir, sömürgecilik karşıtıdır. Sol, bu ülkelere destek verirken tereddüt etmedi.
Filistin’i desteklemek, cihatçıları desteklemek değildir, bu konuyu bir diğer yazıda açıkladık.
Sol, Hamas’ı başından beri eleştirdi. Zaten Hamas’ı Filistin solu karşısında büyüten de İsrail, ABD ve Körfez Arap ülkeleri oldu.
Ancak durum, İran’daki gibi, iktidara kimin geleceği meselesi değil. Filistin’in öncelikle işgalden kurtulması gerekiyor. Sol, işgalcilere karşı Filistin halkının yanında duruyor.