Cumartesi günü Gazze'den İsrail'e yapılan operasyonla başlayan çatışmalara Türkiye'de yapılan yorumlardan biri, "Filistinliler zaten çözüm istemiyor" şeklinde. Bazıları bu yorumu abartıp, "Filistinlilerin tek amacı bütün yahudileri öldürmek" gibi uç noktalara kadar gidebiliyor.
Bunlar, tamamen cahilce yorumlar. Filistin sorununun tarihine bakıldığında bir gerçek apaçık görünür: Anlaşmalara uymayan, uluslararası hukuku yok sayan taraf Filistin değil, İsrail'dir.
Öncesi de var, ama en önemli dönüm noktası Oslo Anlaşması.
1993'te dönemin İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Müzakerecisi Mahmud Abbas, "Oslo Mutabakatı" diye bilinen Geçici Öz Yönetim Düzenleme Prensipleri Deklarasyonu'nu imzalamıştı.
Mutabakat kapsamında, İsrail, Gazze Şeridi ve Batı Şeria bölgelerinden çekilecek ve öz yönetim hakkı kapsamında bu bölgeleri Filistin hükümetine devredecekti. Bununla birlikte, 5 yıllık geçiş süreci içerisinde kalıcı barış anlaşması için taraflar müzakerede bulunacaktı. Mutabakat, imzalandıktan bir ay sonra yürürlüğe girdi. Bundan iki ay sonra İsrail ve FKÖ, İsrailli güçlerin yerleşim yerleri dışında Gazze Şeridi ve Eriha kentlerinden çekilmesi konusunda anlaşmaya varmıştı.
Müzakereler sonucunda kalıcı anlaşma imzalanamazken, İsrail, işgal bölgelerinden çekilme taahhütlerini sürekli ihlal etti. İsrail'in ihlallerini sistematik hale getirmesi, 2000 yılında Filistin'de 2. İntifada'ya yol açtı. 2005 yılına kadar devam eden ayaklanma sonucunda Filistin tarafında 3 bin, İsrail tarafında bine yakın kişi hayatını kaybetti.
Bunu izleyen yıllarda, İsrailli yerleşimciler, Filistin topraklarında yayılmacılığa devam etti. İşgale karşı ayaklanmalarda birçok Filistinli sivili hayatını kaybetmeye devam ediyor.
Apartheid sistemine dönüşen 56 yıllık işgal var
İsrail'in Filistin topraklarını işgali, modern tarihin en uzun işgali ve adeta apartheid sistemine dönüşmüş durumda.
Bugün, Batı Şeria bölgesi, İsrail’in 560 askeri noktası tarafından paralize edilmiş durumda. Son 30 yıldır var olan bu askeri noktaların sonucunda Batı Şeria’nın tümü birbirinden ayrı 224 küçük gettoya bölünmüş durumda.
Fiilen bu, şu anlama geliyor: Filistinliler, birkaç yüz metre ötedeki akrabalarını, komşularını ziyarete gitmek, çarşıya pazara uğramak için dahi birkaç kontrol noktasından geçmek zorunda kalıyor. Bazen yarım saatlik mesafeler, tüm gün süren işkence dolu ve aşağılayıcı yolculuklara dönüşüyor.
İsrail'i resmen tanımak da fayda etmiyor
"Filistinliler çözüm istemiyor" diyenler, sıklıkla Hamas'a işaret ediyor. 1987'de kurulan Hamas, çeşitli diğer Filistin direniş grupları gibi, başından bu yana İsrail'i tanımadı, çünkü bu gruplar, İsrail'i tümüyle işgalci olarak görüyor.
Fakat buradaki argümanın çöktüğü yer şurası: İsrail'i tanımak kimseye hiçbir fayda sağlamadı. 30 yıl önce Filistin Kurtuluş Örgütü'ne uluslararası toplum üç şey önermişti: İsrail'i tanıyın, şiddeti önleme müzakerelerine katılın, uluslararası kararlara uyun. FKÖ, üç koşulu da yerine getirdi. Bunun karşılığında İsrail'in yapması gereken tek bir şey vardı: İşgal ettiği yerlerden çıkmak, yerleşimleri boşaltmak.
İsrail buna hiçbir zaman uymadı. Ancak, ABD'nin hegemonyasındaki uluslararası toplum da Filistin'in yanında şöyle dursun, İsrail'e "verdiğin sözü tut" dahi diyemedi.