Filistin dersleri 1: Filistin’i desteklemek, cihatçıları desteklemek midir?

Türkiye solu Irak işgaline karşı çıkınca “Saddamcı”, Ergenekon komplosuna karşı çıkınca “darbeci”, şimdi de “islamcı”... Bu kocaman bir mantık hatası.

Haber Merkezi

Filistin’in İsrail’e karşı operasyonunun ardından Türkiye’de kimileri “Türkiye solcusu Filistin’deki cihatçılara, islamcılara destek veriyor” minvalinde yorumlar yaptı. Oysa Türkiye’de hiçbir sosyalist grup, Hamas’a destek vermedi.

Türkiye solu, Filistin halkına destek verdi. Filistin işgal altında. Filistin halkı on yıllardır eziliyor, baskı altında tutuluyor. Elbette özgürlükleri için mücadele edecekler, elbette solcular Filistin’in mücadelesine destek verecekler.

Peki, bu açık gerçeğe rağmen, sözünü ettiğimiz çarpıtma nereden kaynaklanıyor? Biraz daha yakından bakalım.

Filistin mücadelesi Hamas’la eşitlenemez

Bir defa, Filistin mücadelesi Hamas’la eşitlenemez. Filistin’deki bağımsızlık mücadelesi, Hamas’tan çok önce başladı. Mücadelede sol örgütler güçlüydü. Hamas 1980’lerin sonunda Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olarak kuruldu ve uzun süre sol örgütlere karşı bizzat İsrail ve ABD tarafından desteklendi. Bugün Filistin direnişini Hamas’tan ibaret gören ve gösteren herkes, İsrail ve ABD’nin propagandasına ortak oluyor.

İkincisi, cumartesi sabahı Gazze’den başlatılan operasyonda en büyük güç Hamas olsa da, bir tek Hamas yer almadı. Hamle, solcu örgütler de dahil tüm Filistin direniş örgütlerini kapsayan Birleşik Operasyon Odası’ndan yönetildi.

Türkiye’deki solcuları islamcılarla eşitlemek

Öte yandan, dile getirilen argüman aslında bir çarpıtma örneği ve bu çarpıtma yöntemi yıllardır kullanılıyor. Herhangi bir konuda aynı şeyi söyleyen iki özne, siyaseten tamamen farklı noktalarda olabilir.

Örneğin, bizim kendi Kurtuluş Savaşımız. Türkiye tarihinde emperyalizme ve saltanata karşı verilen mücadelede siyaseten dini karakteri öne çıkan isimler de yer alıyordu. Sütçü İmam akla ilk gelen örneklerden biri. Davamız, haklı bir davaydı. Ne Mustafa Kemal Atatürk ülkenin bağımsızlığı için savaşırken “acaba mollalarla aynı yere mi düşerim” diye çekindi, ne de o günlerde kurulan Türkiye Komünist Partisi Anadolu’ya gelip savaşa girerken “Acaba kemalist mi oluruz” dedi. 

Dava haklıysa, hak verilir. Başka kimlerin hak verdiğine bakılmaz.

Ama aynı mantık hatası, Türkiye soluna karşı sürekli kullanılıyor. Türkiye’nin yakın tarihinden bir örnek verelim: 2010 yılında yapılan anayasa referandumunda sosyalistler “hayır” demişlerdi. AKP’yse o dönem hayır oyu veren MHP’ye hayır bloku içindeki sosyalistleri işaret ederek “Sizin ne işiniz var orada” mesajları veriyordu. Yetmez ama evetçiler de Türkiye solunu “MHP’yle kol kola girmekle” suçluyordu.  Ancak o dönem Türkiye’deki sosyalistler, “Hayır oyu vermek MHP’ye destek vermek midir?” diye duraksamadı.

Suriye halkını savunmak Esadcılık, Irak işgaline karşı olmak Saddamcılık mıdır?

Bir ülkedeki emekçiler ile o ülkenin iktidarını bir ve aynı şey olarak okuyan bu akıl, vaktiyle Irak ve Suriye halkına verilen desteği ve ABD’nin bu ülkelerde gerçekleştirdiği işgale karşı verilen mücadeleyi de Saddam’ı savunmak ya da Esadcılık yapmakla suçlamıştı. 

Solun künyesinde yazan anti-emperyalizm ve emperyalistlerin işgal ettiği ülkelerle gerçekleştirilen dayanışma konusu Filistin’in son yaptığı eylemlerle birlikte unutulmuşa benziyor. Evet, sadece belli bir konuda siyaseten benzer şeyleri söyleyenler ya da tarihsel bir kavşakta benzer şeylere işaret edenler kol kola girmiş olmazlar ama emperyalist merkezlerin ideolojik girdilerini sorgulamadan tekrar edenler ne yazık ki işgalcilere meşruiyet kazandırırlar.