Marx Yahudi olmasaydı?

Bir internet arkadaşımla Türkiye’de solun durumuyla ilgili yazışıyoruz bir süredir. Tartıştığımız bir konu da şu çok bilinen “İbranilik”, “Sabetayistlik” konusu. İnsanların soyunu sopunu araştırıp bunları deşifre etmenin, dahası, köken üstünden uçuk iddialarda bulunmanın bana ne kadar ters geldiğini anlatmaya çalışıyorum ona. O da soy soptan öte İbraniliğin bir kültür olduğunu, Türkiye’de ve dünyada solu da olumsuz etkileyen tehlikeli bir kültür olduğunu yazıyor. Soy deşifrasyonlarının ötesine geçip bu kültürü açığa koyacakmış. Böyle bir çalışma planlıyormuş. Bir şeyler yazdığında okurum ve herhalde sizlerin de haberi olur. Peşinen yazayım, eğer kültürel temelde, siyasi ideolojik gelenekler ve İbraniliğin buna etkisi temelinde bir çalışma çıkacaksa ortaya, bunu önemserim.

İbranilik, Sabetayistlik iddiaları neden bizde bu kadar çok prim yapıyor? Gerçi bu tür “komplo kuramlarına” tam inanan sayısı pek az. İddialar pek de yabana atılmayacak isimlerden geliyor öte yandan. Ve yine öte yandan tam inanmasa da birçok kişi,”acaba” diyor, “var bir şeyler” diyor. O tür haberler, yazılar görece çok okunuyor. Bir bölüm insansa bu tür çalışmalara hayli tepkili.

Evet, sorumuza cevap arayacak olursak, birçok neden gelebilir aklımıza. Bir kere insansoyu dünyanın her yerinde böyle şeylere meraklıdır. Birbirinin girdisini çıktısını öğrenmeye, mahremlerini keşfetmeye can atan çok sayıda kişi bulunur. Birinin soyu nerelere dayanıyor, kimlerle kan bağı var, kimlerle ilişki içinde? Bir de az çok başarılı bir şahsiyetse, bu başarı neye dayanıyor? Arkası kim, kimler dostu, kimler düşmanı? Milli kökenler konusu, öteki etnik kimlikler konusu zaten bambaşka bir ilgi ve merak alanı. İbranilik iddiaları insanların genelde pek de erdemli sayılmayacak bu türde merak duygularını kaşıyor.

Her komplo teorisi ilgi çeker. Buradan yola çıkarak her komplo teorisini küçümseyemeyiz öte yandan. Ahmet Aydın hocadan duyduğum bir savunuyla, “Dünyada tıp tümüyle komplolar üstüneyse, bunu ortaya koymak komploculuk mu oluyor?” Evet, bir komplo kuramı bir gerçeklik parçasına dayanıyorsa, o zaman çok daha kalıcı hale gelebiliyor.

Yahudilik, İbranilik meselesinde komplo kuramlarına dayanak teşkil edecek böyle bir küçük gerçeklik parçası yok, aksine büyük bir gerçeklik parçası bulunuyor bana göre.

Yahudi Dayanışması Bir Gerçek
Bu etnik ve dinsel grup dünyanın bir azınlığı. Her azınlık grup gibi bu kitleyi oluşturan bireylerin çoğunluktakilere oranla daha yüksek düzeyde dayanışma göstermesi son derece doğal ve insani. Birçok azınlık grup gibi dünyanın hemen her yerinde katliamlara maruz bırakılmışlar, aşağılanmışlar, tecrit edilmişler, ezilmişler. Onlar da binlerce yıl içinde buna karşı refleksler geliştirmişler. Kendilerine karşı ortaya konulan ırkçı saldırılara karşı oluşturdukları kültür de ırkçı, gerici olabilir. İbrani kültüründe böyle birçok olumsuz yan var elbette kanımca. Ama bunu da doğal karşılamak gerekir. Sürekli savunma durumunda bırakılan bir grup saldırdığında pek acımasız davranabilir.

Konunun beni daha çok ilgilendiren yanı, bu karşılıklı sürtüşme ve iletişimlerin dünya kültürünü nasıl etkilediğidir. Dünya solunu ne kadar, nasıl etkiliyor? Türkiye solunda da var mı böyle bir etki? Kültür derken tüm toplumsal yaşamı kastediyorum, siyasetiyle, felsefesiyle. İnsanın başarısında bu etkileşimlerin rolü nelerdir? Başarılı olmuş insanların başarısında bu kültürün payı ne kadardır? Bu başarılar ne kadar haklı - ne kadar haksızdır meselesi, özel bir hobinin, tarihi kişilikleri araştırma hobisinin ötesinde, günümüze ne bakış açıları kazandırabilir?

Böyle bir Yahudi dayanışmasının olmadığını ileri sürmek de uç bir komplo teorisi sayılmalı bence. Birçok şey açıktır aslında kuramlara gerek bırakmayacak kadar. Dedim ya, böyle bir dayanışma vardır, doğaldır, insanidir. Söz gelimi Tuncelililerin veya Artvinlilerin… değişik nedenlerle (ki, etnik neden de vardır işin içinde) öğrenim başarıları öteki illerin vatandaşlarından yüksekse ve bunlar birbirleriyle dayanışma içinde belli alanlarda daha çabuk yükseliyorlarsa, bunda tuhaf karşılanacak bir şey bulunamaz herhalde.

Bunu tüm dünya ölçeğinde ve özellikle ileri gelişmiş ülkeler düzeyinde düşünün. Ticaretle, parayla uğraşmanın yanı sıra, okumaya, siyasete, bilime, sosyal bilimlere, sanata özel olarak yönlenmiş, söz konusu alanlarda çalışmayı gelenekselleştirmiş bir halktan söz ediyoruz. Öteki ulusların oranlarının hayli üstünde zengin kişi çıkmışsa aralarından veya siyasetçi veya sanatçı, bilimci, sinemacı vb. bunu doğal karşılamak gerekir. Babası, dedesi sanatçı olanın sanatçı olma ihtimali yüksektir, bilim ortamında yetişen, ötekine oranla bir adım önden başlayacaktır. Normaldir. Burada ister bilinçli ve ister kendiliğinden bir dayanışma ve kayırma görülmesi de normaldir.

Bence meselede önemli olan, tekrarlıyorum, bunun dünya kültürünü ve solu ne kadar etkileyeceğidir. Ve bence böyle bir etki vardır, bu alanda çalışmak, bir şeyler ortaya koymak Yahudi düşmanlığı sayılmamalıdır.

Yahudi Düşünürler Neden Daha Kolay Popülerleşiyor?
Dünyaya yön veren Batılı entelektüeller ve sol entelektüeller arasında en saygın düşünürler olarak şu üç ismin önde gelmesi bir rastlantı mı sadece? Marx, Troçki, Freud. Yanlış anlaşılmasın, Marx’ın büyüklüğünü, sol için en büyüklerden biri olduğunu (Lenin’le birlikte) ben de kabul ediyorum, eleştirel yaklaşmakla beraber. Ama ötekiler?

Şu bir tesadüf müdür: Marksistler arasında genelde Marx deha, Engels ise ona yetişmeye çalışan Dr. Watson olarak görülür ve gösterilir. Oysa pozitif bilimlere yatkınlık anlamında Engels daha ileri bir noktadadır. Etnik kökenleri farklı olsa notlar tersine dönmez miydi? Çoğu zaman tutarsız fikir uçuşmaları gösteren Troçki, Avrupalı ve ABD’li birçok entelektüele göre Marksizmin süper çocuğuydu. Lenin ise kaba bir pratisyen. Lenin’in bence Marx’tan üstün olan siyasi ve felsefi dehasına doğru dürüst hakkı verilmemiştir. Stalin zaten sadece bir kasap olarak görülmüştür, onca kuramsal çalışmaya karşın. Mao’nun felsefeye ve siyasete ciddi katkıları sırf etnik kimliğinden ötürü küçümsenmemiş midir?

Freud Germen, Jung Yahudi olsaydı? Bence durum tam tersine dönerdi. Jung zekasının el yordamıyla bulduğu “kolektif bilinçaltı” kavramı, bugünün evrimci psikolojisinin bilimsel bulgularıyla yer yer örtüşüyor. Hele bu kuramın masalı, destanı, öyküyü kolaylaştıran müthiş potansiyeli. Jung Yahudi olsaydı bu temada yüzlerce film üretirdi Hollywood. Ve ah keşke böyle olsaydı. Freud’a Naziler sahip çıksaydı da, sol entelektüeller üstündeki o çok yaygın Freudcu dinsel öğreti hiç baskın hale gelmeseydi. Bakınız: Sol Entelektüellerin Yapışkan Dini: Psikanaliz.

Örnekleri çoğaltmak mümkün: Pırıl pırıl bir devrimci teorik deha Christopher Caudwell neden unutturuldu da, Benjamin hala bu kadar çok ilgi görüyor? Althusser ve Gramsci’yi karşılaştırın. Kişilik olarak, yazdıkları açısından hangisi daha büyük saygıyı hak ediyor? Ben Gramsci derim, ama çoğunluk öyle demiyor. Kuhn’un belirttiği gibi paradigmaların kabulünde veya reddinde onu ortaya atanın “milliyeti bile” “önemli rol” oynayabilmektedir. İbranilik savlarına kestirmeden “abuk sabuk” damgası vuranlara soruyorum, içtenlikle yanıt versinler: Bugüne dek yazdığım kitapların aynısını Kaan Arslanoğlu ismiyle değil, Kohen Leonard ismiyle yayınlatsaydım İngilizce, en az on misli ilgi görür müydü, görmez miydi?

Nereden Çıktı Bu İsim Avcılığı?
Sabetayizm ve soy sop araştırmalarına ilişkin iddiaları ilk duyduğum Yalçın Küçük hoca bu kanala neden yöneldi, tam anlamıyla kestirmem mümkün değil. Herhalde buna benzer bir şeyleri gördü, ondan yöneldi. Ama olgunun dünya ölçeğinde önemli olan kültürel-felsefi temeline yeterince eğilmediğini biliyorum.

Sanırım her zamanki tarzıyla kişiler üstünden, yakın çevre üstünden çubuğu tersine bükmeyi planladı. Belki de bu tür iddiaların çok ilgi çekeceğini hesap etti, o ilgiden yararlanarak asıl önemli olan başka şeyleri de söyleyiveririm arada diye akıl yürüttü. Bu tür iddialar sadece meraktan değil, milliyetçi duygular temelinde de çabuk yandaş kazandırır, belki onu da öngördü.

Bu bir Yalçın Küçük eleştirisi değil. Kısa kesiyorum. Yalçın Küçük bence önemsenmesi gereken hassas bir nokta yakalamıştır keskin zekasıyla. Sonra başkaları da benzer noktalara gelmiştir. Fakat iki hususta çok ciddi problem çıkmıştır.

Birincisi, soy sop üstünden ithamlar, ithamı yapanlara solcular arasından taraftar ve saygınlık kazandırmaz. Bu sağcıların, faşistlerin kullanabileceği bir taktiktir, milliyetçi duyguları kabarık unsurlar arasından taraftar kazandırabilir, bazı dönemlerde çok kazandırır. Fakat ithamı yapanlar solcuysa böyle bir kazanım söz konusu olamaz. Aksine solcular, sosyalistler arasında ithamı yapanlara karşı nefret duyguları geliştirir.

Sonuç olarak bu, sağ için iyi bir taktik olabilecekken, solcular için ayak bağına dönüşür. Onca yıllık pratik de ortadadır zaten. Böylece iddiaların haklı temeli de güme gitmektedir.

Kanımca dünya ölçeğinde ve Türkiye’de kültürel anlamda, siyasi, felsefi, sanatsal bağlamlarda Yahudi dayanışması diye bir şey vardır. Bu bir hastalıktır. Ciddi zararlar verebilen kronik bir viral hastalıktır. Ama asıl büyük hastalıklar, en çok öldürenler kalp hastalığıdır, kanserdir. Söz konusu viral hastalık kalp hastalığına, kansere de yol açabilir, ama dolaylı bir etki söz konudur burada. Çubuğu tersine bükenlerse adeta kalp hastalığından, kanserden daha feci bir hastalıkmış gibi gösteriyorlar olguyu. Yanlıştır. Kanseri, kalp hastalığını aklamak anlamına gelir.

Daha da açacak olursak, kanser kapitalizmdir. Onun her türlü ilişkisi. Bu çarklar arasında Yahudilerle birlikte Yahudi olmayan çok daha büyük oranda bir bireyler grubu sivrilir, başarıya ulaşır. Birçok Yahudi de bu düzene uyum sağlamadığı için ezilir gider. Yahudilikleri asla kurtarmaz onları. Başarıda en önde gelen etmendir düzene, asalak ve çirkin düzene uygun davranıp davranamamak. Ve kişilik farklılıkları. İnsanların bazılarına hiç yoktan taç giydiren, öbürlerini çöplüklerde süründüren gerçek kişiliklerdeki farklılıklardır. İnsanlığı öldüren kalp hastalığıdır bu kişilik bozuklukları, farklılıkları. Başarı üstüne bir ansiklopedi yazılacaksa, yirmi cildi başarıya götüren kişilik etmenleri üstüne olmalıdır. Etnik köken etmenleri burada tek ciltlik yer tutar. Yahudi dayanışması: Başka bazı etmenlerle birlikte bu iki büyük etmenin (düzenin nesnel yasaları ve insan kişiliği) çok arkasında yer alır o gerçek.

Ne diyorduk. Çubuğu tersine bükmenin ikinci büyük sakıncası: İlgi toplamak, bir gerçeği çarpıcı biçimde ifade etmek için çubuğu bükersiniz. Sonra iş inada biner, çubuğu öyle tutmaya devam edersiniz. Başka deyişle akılcı zannettiğiniz taktiğin esiri olur, o taktiği fetişleştirirsiniz. Bu sizde saplantı haline gelir.

Sapılan yol, isim avcılığı öyle garip bir yere geldi ki, benim dahi Leonard Cohen’le akraba olduğum ileri sürülebilir. Keşke öyle olsaydı, hiç gocunmaz memnunluk duyardım. İşime de gelirdi açıkçası.