Dört kişi...

YÜZÜ KIZARMAZ: Sen kalk New York’un orta yerinde basın toplantısı düzenle. Gezi Direnişi’nde “polisin uyguladığı şiddeti...” kına. Kelli felli tam yirmi beş bilim insanı, aralarında Nobel ödülü olanlar bile var. Olacak iş değil ama neyse. Yine de teşekkürler Robert, sağol Paul, varol Hoffmann, eksik olma Richard. Allah sizleri bilimden, bizleri sizden ayırmasın!

Tamam eleştirin, kınayın. Hakkınız. Gazla boğmayı, suyla yakmayı, copla vurmayı, palayla doğramayı kısaca polisin ve milisin dövmesini sövmesini kınamasına kınayın. Ama siz siz olun Başbakan Recep Bey’den “şiddete son vermesini” istemeyin. Hangi şiddete son verilsin isteniyor, anlamak mümkün değil.

Çocuklarımızın direnişine okyanusun bir ucundan verdiği desteğe elbette şükran borcumuz var. Dünyanın bir ucundan koşup geldiniz, hepiniz çok iyisiniz. Ama bu desteğinizle başımıza iş açtığınızı bilmem biliyor musunuz?.

Yüreklerinizin sesi bizim kıyıya ulaştığı sıralarda (tanrısal bir tesadüf olsa gerek) bizim başbakan sizin büyükelçileri yemeğe çağırmış fırçalıyor, lokmalarını boğazlarına diziyordu. Haksız değil. Ne de olsa bir zamanlar aklından “Nobel barış ödülü...” almak geçen bir devlet ve siyaset adamıydı. Niye olmasın bir “papaz” alıyorsa, bir “imam” niye alamasın? Uzun hikayesi var. Hem köşeye sığmaz, hem de Recep Bey’i Nobel’e aday gösterenlerin yüzü nasıl olsa kızarmaz.

* * *

NOKTAYI KOYUN: “Dış bakan” bakan değil, “iç bakan” bakan değil. Ne yapsın adam her şeyle o uğraşıyor. Büyükelçilere nutuk irad ederken ne dese beğenirsiniz:

“Türkiye’de bir, iki, üç, dört kişi polise şiddet uygularken ölüyor… Tweetler, facebooklar... Dünyanın altını üstüne getiriyorlar ama öbür tarafta şu ana kadar Mısır’da 300 kişi ölüyor ve bunların 53 tanesi namaz kılarken kurşunlanarak öldürülüyor ama dünya sessiz. Niye konuşmuyorsunuz?”

“Polise şiddet uygulamak” uydurmasıyla suçlanan insanların nasıl öldürüldüklerini tüm canlılar biliyor, bir tek o bilmiyor. Başbakan Dışişleri Bakanı gibi düş kuruyor.

Namaz kılarken ölmenin “cennetten rezervasyon...” için yeterli olmadığını tüm Müslümanlar biliyor, bir tek o bilmiyor. Başbakan Avrupa Bakanı gibi çarpıtıp konuşuyor.

“Yalan söylüyorsunuz...” diye yanıt vermeyi düşünüyorsanız hemen vazgeçin. Belli mi olur kafasının tası atar hem genç ölülerimiz Ali İsmail Korkmaz (19), Mehmet Ayvalıtaş (20), Abdullah Cömert (22), Ethem Sarısülük (26) için, hem de sizin için olmadık şeyler söyler.

Bu konudaki sicili ne yazık ki epeyce yüklü. Onun üniversite hocasına edepsiz, muhalefet partisine cibiliyetsiz, yargıca haddini bilmez, gazeteciye utanmaz, sanatçıya terbiyesiz diyen bir siyaset adamı olduğunu unutmayın.

Sağolun varolun ama siz siz olun bu işlere daha fazla bulaşmayın. Söylemesi benden başınıza iş açmayın. Noktayı koyun, çekin fişi bitirin işi. Kitaplarınıza, deneylerinize, öğrencilerinize dönün.

* * *

YAN BAKAN: Yok elbette direniş, ille de isyan diyorsanız her şeyden önce işbaşındaki hükümette eleştirilerinizi anlayıp kavrayacak çapta devlet ve siyaset adamı olmadığını bilin.

Bilim insanı olarak aklınızın ucundan bile geçmez ama, Başbakan yardımcısı bir “rektör profesörün” kamera karşısında hiç utanıp sıkılmadan “protestoyu yasakladıklarını” açıkladığını biliyor musunuz?

Bir yurttaş olarak aklınızın ucundan bile geçmez ama, meclis başkanının bir soruyu “şeyinin şeyini şey ettiğimin şeyi “ diye yanıtladığını dahası iktidar milletvekilinin hükümeti eleştiren bir milletvekiline “o... çocuğu, senin a.na k...m, senin an.. s..m” diye saldırdığını dahası kadın gazetecilere “bacak aranızı çeker yayınlarım...” diye tehdit ettiğini biliyor musunuz?

Bizdeki malzeme bu. Balık baştan kokuyor, Başbakan’ın “al analı” göndermesi iktidarı “var mı bana yan bakan...” çizgisine getiriyor.

* * *

GÖRMÜYORSUNUZ: Sormak gerekiyor. Siz biraz geç kalmadınız mı? Muhalif olmaktan başka sucu günahı olmayan bilim insanları, rektörler, milletvekilleri demir parmaklılar arkasında. Sesiniz çıkmadı. Bilekleri kelepçeli gazeteciler, yazarlar, savunma avukatları, siyasi parti genel başkanları yıllardır tutuklu. Pek aldırmadınız. Başbakan’ın mesai arkadaşı Genelkurmay Başkanı dahil komutanlar cezaevinde. Umurunuzda değil. İktidar bir önceki darbeden kalan kan kokan anayasa ile din devleti inşa ediyor. Görmüyorsunuz.

Bu duruma fena halde bozulanlar var. Çok da haksız değiller. Öyle ya dövülen sövülen öldürülen gençler de, çağından koparılan çocuklar da, yıkılan hukuk devleti de, tarumar edilen yargı da, aşağılanan ordu da, bölünüp parçalanan ülke de bizim.

Özetle emperyalizm sizin, özgürlük bağımsızlık bizim, direniş bizim, isyan bizim.