Ortaoyunu

Aşkın Süzük'ün “Ortaoyunu” başlıklı yazısı 2 Ocak 2013 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

2012’nin son günlerinde asgari ücretin 2013’te geçerli olacak düzeyi belirlendi. Hükümet programında asgari ücret artışı için 3+3’lük bir oran öngörülmüştü. Son görüşmede bu oranın biraz üzerinde bir artış açıklandı. Asgari ücret yılın ilk 6 ayı için yüzde 4,1, ikinci 6 ay için ise yüzde 4,4 artırıldı.

Buraya kadar bir yenilik yok. Asgari ücretin tespit sürecinde hükümetler, patronların önerdiği rakamlara yakın oranlarla masaya oturur, “pazarlık payı” gereği biraz üzerinde artışlarla bağlanır. Aslında ortada bir pazarlık da yoktur. Tespit Komisyonu’nda işçiler adına bulunan Türk-İş, açıklanan rakamların altına bazen imza atar bazen de şerh düşer. Bu kez şerh düştü, komisyonda karar oy birliği ile değil oy çokluğuyla alındı.

Her yıl tekrarlanan bu ritüelde farklı olan ise, sürece Başbakan’ın dahil olmasıydı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik asgari ücretin yeni düzeyini açıklarken, Başbakan’ın verdiği talimat nedeniyle hükümetin kendi teklifine sadık kalmadığını söyledi. Erdoğan’ın konuyu ele alış biçimine övgüler düzdü. Övgüye mazhar olan “Erdoğan talimatı”nın asgari ücrette hepi topu 12 TL’lik komik bir fark oluşturduğunu bir kenara bırakıyorum.

Yıllardır uygulanan bir strateji artık halkın gözüne gözüne sokulan bir sahne haline getiriliyor, emekçileri doğrudan ilgilendiren her başlıkta bir oyun olarak sergileniyor. Ekonomide kötü sinyallerin çoğaldığı dönemde, halka vadedeceği hiçbir şey kalmayan Başbakan tek adamlığını başkanlığa dönüştürmek için bu oyuna daha fazla başvurmak zorunda kalıyor.

Halkı mağdurların sesi ve temsilcisi olduğuna ikna ederek başa gelen ve iktidarını sürdüren Başbakan, ikna gücünü “muktedir” olduğunu emekçilere her fırsatta göstererek koruyabileceğinin farkında. İşçi, emekli, çiftçi azarlanmaya alıştırılıyor. Talimat almaya alışmış bakanlar, giderek silikleşen milletvekilleri ve bürokratlar bu tablonun tamamlayıcı ögeleri oluyor. Medya her gündemde kameralarını ve mikrofonlarını, son sözü söyleyecek kişiye ona çevirerek görevini yerine getiriyor.

Çok değil birkaç ay önce, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu TBMM’de kabul edilmeden hemen önce geceyarısı Başbakan konutunda işçi ve işveren temsilcilerini huzuruna davet etmiş ve beklenen uzlaşmayı (!) sağlamıştı. Tasarı öncelikli olarak görüşülecekti. Medya bu buluşmayı “Erdoğan, yasa çıkmadığı için mağdur olan 500 bin işçiyi sevindirecek talimatı verdi” diyerek “Başbakan’dan 500 bin işçiye müjde” şeklinde görmüştü. Aynı haberlerde toplu sözleşmeler üzerinden işçinin zaten hakkı olan ücret zamları, “zamlı ücret Ekim ayında” türü ifadelerle sanki Başbakan’ın lütfu gibi gösterildi.

Ağustos ayında ise kıdem tazminatının kaldırılarak yerine fon kurulması ile ilgili hükümetin yaptığı hazırlıklar gündeme oturmuştu. Aynı günlerde toplanan Bakanlar Kurulu’nda Başbakan’ın Çalışma Bakanı Çelik’e sert çıktığı ve kıdem tazminatı ile ilgili çalışmanın derhal durdurulması talimatını verdiği şeklindeki haberler basına yansıtıldı. Ramazan Bayramı öncesi Başbakan işçiye yine bir kıyak çekmişti. Sendika başkanları bu nedenle Erdoğan’a teşekkür etmek için sıraya bile girdi. Kıdem tazminatı düzenlemesi elbette gündemden tamamen düşmemişti, sadece siyaseten daha uygun bir konjonktüre ertelendi.

2013 yılında ekonomide durgunluğun daha fazla hissedilmesiyle, sermayenin sınıfa saldırı düzenlemelerini daha fazla dayatacağı ve hükümetin kıdem tazminatı, özel istihdam büroları, taşeron uygulamalarının genişletilmesi gibi başlıklarda somut adım atmak durumunda kalacağı açık. Söz konusu düzenlemeler hükümet tarafından emekçilerin yararına gibi gösterilip pişirilirken, işçiye müjde vermek Başbakan’a düşecek. Başkanlık gündemi patinaj yaptıkça, Başbakan’ın talimatı ile bu düzenlemelere makyaj yapılması gerekecek. Yani ortaoyunu sahnelenmeye devam edecek.
Fakat boşuna, Başbakan ve hükümet gün geçtikçe inandırıcılığını yitiriyor. Sermaye adına hareket eden hükümetin gerçek yüzünü deşifre eden birçok gelişme yaşanıyor. Son örneği ODTÜ oldu. Benzer şekilde irili ufaklı birçok işçi direnişi, 2012 yılında hem uzun soluklu oldu hem de ülke gündemindeki yerlerini koruyabildi.

Yeni yıla işçiler, ülkenin dört bir yanında direnerek girdi. Ciddi saldırı başlıklarının gündeme geleceği 2013’te başroldeki Başbakan’ın daha yaratıcı olması gerekecek. Ancak ortaoyununun son bölümünün kısa süreceğini, hakları ve doğruları için mücadele edenler gayet iyi biliyor.

İyi yıllar...