'Örtünme özgürlüğü' ve cihatçılık

Örtünme "özgürlüğü"nün geldiği nokta, ateşli türban savunucusu sağdan ve soldan liberallerin birkaç yıl önceki tasavvurlarının ötesine geçti. Birkaç meczup dışında anaokulu bebelerinin "türban takma" özgürlüğünden söz edecek kimse kalmamıştır herhalde.

Ateşli savunucuların bir bölümü en iyi ihtimalle kafalarını kuma gömecek. Bir bölümü geçmişi yok sayıp "bu ne rezalet" diyecek.

Ne önemi var?

Zamanında güçlü kurulamamış bir hattın müsebbiplerinin bilinmesi, hatırlanması önemli...

Bugün daha geri bir noktadan tartışırken mücadele hattını doğru örmek, kafa karışıklıklarını azaltmak ve bundan sonrasına ilişkin akıl yürütebilmek için önemli...

"Fiilen zaten böyleydi" demeye hazırlananları, reşit olmayanlara itiraz edip 18'ini yaşını geçenlerin "örtünme özgürlüğü"ne sahip çıkmaya kalkanları, bir kez daha önümüze zaten muhafazakâr bir ülke olduğumuz "gerçeği"ni servis etmeye niyetlenenleri püskürtebilmek için de önemli...

Daha ötesi var mı?

Meseleyi "örtünme"ye ya da dar anlamıyla dinselleşmeye daraltsak bile daha ötesinin olduğu, her zaman daha ötesinin olabileceği çok açık.

Ancak daha ötesi için, türbanın ötesi ve bir yandan altına sokulanlar için AKP'nin bölgede debelendiği bataklığı dikkate almalı.

IŞİD'e karşı "ehveni şer" cihatçı örgütlerle işbirliği tartışılıyor. AKP'ye karşı "dost" cemaat, tarikat aranışlarının yolunu muhalefet zaten çoktan açmıştı. Sadece kız çocuklarımızın değil, islami terör örgütlerini meşrulaştırarak, özendirerek tüm çocuklarımızın aklına göz dikiyorlar.

IŞİD'e Türkiye'den katılım düzeyinin yüksekliği, şehirlerimizin bu terörist örgütün her anlamda yuvalandığı yerler haline gelmesi malum. IŞİD'in bölgede emperyalist politikaların revizyonu için bulunmaz bir enstrüman olması, AKP iktidarının her tür destek konusunda üstlendiği, beklentileri fazlasıyla aşan misyonu bunlar tamam. Ama IŞİD, aynı zamanda en kirlisinden, barbarından, yobazından bir yeni "cihatçı" dalga yarattı. Bundan en fazla etkilenen ülkeler arasında Türkiye de bulunuyor.

AKP bir türlü kapsayamadığı gençliği, kızlı-erkekli, imha ederek "dönüştürme"ye, Yeni Türkiye'nin "yeni nesli"ni oluşturmaya soyunuyor.

"Örtünme"yi kadının bedeniyle ilgili bir tasarrufu olarak görenler, akılla ilgili tasarruflara ilişkin düşünmeye başlarlar mı? Ummalıyız. Ama aklına, ülkesine sahip çıkan kadınların cihatçılıkla terbiye girişimlerine karşı en ön safta yer alacaklarına şüphe yok.

Örtünmeyi hâlâ bir özgürlük konusu zannedenlere duyurulur...