Direnişi anlamak için kadınları 'saymak...'

Fabrika müfettişi Saunders kadınların çalıştırılması ile ilgili olarak 1844 tarihli fabrika raporunda şunları kaydediyor: "Kadın işçiler arasında öyleleri var ki, bunlar, ancak, birkaç günlük bir istisna ile, sabah saat 6'dan gece saat 12'ye kadar, kendilerine bütün gün 2 saatten daha az bir yemek saati verilerek, birbiri peşi sıra haftalarca çalıştırılır evden gelip eve dönmek ve yatakta geçirilmek için onlara kalan zaman, böylece, haftanın 5 gününde, günün 24 saatinin ancak 6 saatidir."(1)

Ülkemizde nüfusun yarısını oluşturan kadınların, tarım başta olmak üzere kayıtdışı çalışanlar da dahil sadece yüzde 28'i işgücüne katılıyor. Toplam çalışan nüfusun ise yalnızca yüzde 31'i kadınlardan oluşuyor. Çalışanların yüzde 51'ini kadınların oluşturduğu tarım dışarıda bırakılıp bakıldığında, hizmet, sanayi gibi tarım dışı sektörlerde çalışanlar içinde kadınların oranı ise yüzde 25'e iniyor. Tarım dışında çalışan kadınların yüzde 90'ından fazlası ücretli çalışanlar yani bir işçi ordusu.

Yukarıda özetlenen haliyle kadınların toplumsal yaşamın, özellikle de modern toplumsal ilişkilerin hâlâ büyük oranda dışında kaldığına işaret eden bu oranlar 2013 yılına ait. Fazlasıyla farkında olduğumuz, şaşkınlık yaratmayan oranlar. Ancak bu oranlara takılı kalmanın büyük bir dönüşümü gözden kaçırtma ihtimali var. Dönüşümü göz ardı etmemek için çıplak rakamlara bakmaya çalışacağız. Özellikle Haziran'da büyük bir hayranlıkla izlediğimiz "kadın direnişi"nin arkaplanını daha iyi anlayabilmek için sayılarda biraz boğulmayı göze almak gerekiyor.

Yeni yayımlanmış bir araştırmadaki rakamları kullanma kolaycılığına başvurduğumuz için 2013 yılını 2005 ile karşılaştıracağız. Betam'ın kayıtdışı istihdamla ilgili araştırma notunda "TÜİK Hane Halkı İşgücü Anketleri"nden aktardığı rakamların "kadın direnişi"nin maddi arkaplanını açık bir şekilde ortaya koyan boyutuna bakmakta yarar var:

2005 yılında tarımdışında çalışan 15 milyonun yüzde 18'i kadınlardan oluşurken, 2013 yılında toplam rakam 19,5 milyona, kadınların oranı da yüzde 24'e yükselmiş. 2005 yılında tarımdışında çalışan kadın sayısı 2,7 milyon iken sekiz yılda 2,1 milyon kadın daha çalışmaya başlamış ve toplam sayı 4,8 milyona ulaşmış. Aynı dönemde tarımdışında çalışan erkek sayısı 2,5 milyon kişi artarak 12,2 milyondan 14,7 milyona çıkmış. Tarımdışında çalışan erkek sayısıyla kadın sayısı arasında hâlâ 10 milyona yaklaşan derin bir uçurum olmasına rağmen sekiz yıl gibi uzun sayılamayacak bir dönemde çalışan kadın sayısındaki artışın muazzam olduğunun altını çizmek gerekli. Ama aynı zamanda bu çarpıcı artışın sektörel ve eğitim durumuna nasıl dağıldığına bakarak arkaplanı biraz derinleştirmek mümkün.

2005 yılında tarımdışı sektörlerde çalışan kadınların 811 bini üniversite mezunu kadınlardan oluşurken 2013 yılında bu sayı 1,8 milyona yaklaşmış. Tarımdışında çalışan kadınlar içinde üniversite mezunu olanların oranı yüzde 30'dan 36'ya çıkmış. Yukarıda sözü edilen sekiz yılda çalışan kadın sayısındaki görülen 2,1 milyonluk artışın yüzde 40'ı üniversite mezunu kadınlardan kaynaklanmış. Sektörel dağılıma bakıldığında ise tarımdışı işlerde çalışan kadınların yüzde 75'inin hizmet, yüzde 23'ünün sanayi, yüzde 2'sinin de inşaat sektöründe çalıştığı görülüyor.

Kriz sonrasında orta yaşlı, az eğitimli kadınlardan ilk defa çalışmaya başlayanlar da olmakla birlikte son sekiz yılda işgücü ordusuna katılan 2,1 milyon kadının büyük bölümü genç kadınlardan oluşuyor, 1 milyonu ise üniversite mezunu genç kadınlar. Kent merkezlerini mekan tutan işyerlerinde çalışan, emekçileşme ile özgürleşme arasındaki etkileşimi ve gerilimi birlikte yaşayan, dinamik bir işçi kuşağı ile karşı karşıya olduğumuz açık. Toplumsal alanda kendilerine daha fazla yer açmaya çalışan kadın işçiler özgürlükçü, aydınlanmacı ve eşitlikçi talepleri, birinin diğerinin karşısına koymadan ya da gerisine düşürmeden birarada taşımanın da en güçlü adayları...

(1) Karl Marx, Kapital 1. Cilt, s. 387, Yordam Kitap.