Temeli atılıyor ama... Akkuyu nükleer projesi ne getiriyor, ne götürüyor?

Yıllardır tartışılan Akkuyu Nükleer Güç Santralı'nda ilk adım bugün atılıyor. Türkiye ile Rusya arasında 2010'da imzalanan anlaşmaya göre Akkuyu Nükleer Güç Santralı projesini, Rus devlet nükleer enerji şirketi Rosatom yürütecek. Temel bugün Erdoğan ve Putin tarafından atılacak. Peki nedir Akkuyu Nükleer Güç Santralı, ne işe yarayacak, kimin işine yarayacak, nasıl bir tahribat yaratacak…

Haber Merkezi

Türkiye kamuoyunda yıllardır tartışılagelen bir başlık Akkuyu Nükleer Güç Santralı... Mersin'in Gülnar ilçesi Akkuyu mevkiinde inşa edilecek olan projenin temeli, bugün Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin tarafından atılıyor. Projeyi Rus devlet nükleer enerji şirketi Rosatom yürütecek. 

Türkiye, projeye "stratejik yatırım" statüsü vermiş durumda. Bu da şu anlama geliyor: Rusya, Türkiye'den yardım alacak ve bazı vergi indirimlerine tabi olacak. Ayrıca Reuters'ın 2017'de yayımladığı bir habere göre Türkiye, Rosatom'a 15 yıl boyunca kilovat saat başına 12,35 sent (ABD dolarının yüzde biri) ödeyecek. Sonuçta Rusya bu projeden kârlı çıkacak taraf. 

20 milyar dolara mal olması beklenen Akkuyu nükleer projesinin, her biri 1200 megavat gücünde dört reaktörden oluşması planlanıyor. Türkiye ile Rusya arasında imzalanan anlaşmaya göre temel atıldıktan yedi yıl sonra ilk ünitenin devreye girmesi öngörülüyor. Ancak Türkiye bu hedefin 2023'e çekilmesini talep ediyor. 

NASIL BİR TAHRİBAT YARATACAK?

Greenpeace’e göre Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer reaktörün WWER-1200 modeli daha önce hiçbir nükleer santralda denenmedi ve daha yüksek oranda radyoaktivite içeriyor. Nükleer atık yakıt çubuklarının reaktör çevresindeki havuzlarda saklanması halinde bile, en az 100 yıl geçse de canlılar için tehlikeli olabileceği belirtiliyor.

EN BÜYÜK ZARAR DENİZ EKOSİSTEMİNE

Santral en büyük zararı deniz ekosistemine verecek. Ovacık Körfezi, Kuzeydoğu Akdeniz Bölgesi’nin verimli üreme ve beslenme alanlarından birisi. Pek çok farklı balık türünün yumurta ve larvası akıntılarla o bölgeye taşınıyor. Nükleer santralda kullanılan arıtmanın ekosistem üzerinde büyük etkisi olacak. Öte yandan, aktif olan Ecemiş Fay Hattı’nın jeolojik riski bu proje nedeniyle artıyor. Olası bir kazanın sadece Türkiye’yi değil, Doğu Avrupa’yı, Rusya’yı hatta Afrika’yı bile önemli derecede etkileyebileceği belirtiliyor.

'WWER-1200 MODELİ REAKTÖR, DÜNYA ÜZERİNDE TEST EDİLMİŞ BİR REAKTÖR DEĞİLDİR'

Adana Barosu Çevre Komisyonu üyesi Av. İsmail Hakkı Atal, geçen yıl soL'un sorularını yanıtlamış ve nükleerin yaratacağı tahribatı detaylarıyla anlatmıştı. 

Av. Atal şunları söylemişti: 

  • 7 Eylül 2016’da Mersin Akkuyu’daki nükleer santralın ön lisansına iptal davası açtık. Mevzuat değişikliğinden söz etmiştim, önce önlisans veriliyor sonra ÇED ve lisans diye. Akkuyu nükleer santrali patlamaya hazır bir nükleer bomba aslında. Uluslararası nükleer komitesinin aktif fay hatları listesine aldığı, Kuzey Anadolu Ecemiş fay hattının 30 km batısına kurulması planlanıyor. Nükleer santral ve termik santral mücadelesini bir bütün içinde değerlendirmek gerekiyor. Dünyada en fazla iklim değişikliği ve küresel ısınmaya sebep olan sera gazı emisyonununa sahip enerji üretim tesisleri, nükleer santraller ve termik santrallar. Termik santralların yarattığı iklim değişiklikleri nükleer felaketleri tetikliyor. Bu yüzden bunları bir arada düşünmek lazım. Nükleer santralların nükleer atıklarının Fukuşima felaketinde olduğu gibi ekosistemlere karışma tehlikesi var.
  • 2002 yılında Çukurova Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği bölümünden Prof. Dr. Hasan Çetin’in, Ankara’da Tübitak’ın da düzenleyicilerinden olduğu uluslararası bir toplantıda (Aktif Tektonik Araştırma Grubu 5. Toplantısı) 15-16 Kasım 2001’de sunduğu bir rapor var. Ecemiş fay hattında ilki 38 bin yıl önce, ikincisi 28 bin yıl, üçüncüsü 17 bin yıl önce olmak üzere 7 şiddetinde yıkıcı düzeyde 3 deprem gerçekleşmiş. Ve bu rapor diyor ki, tekrarlama periyodu 10 bin yıldır ve son 17 bin yıldır deprem olmamış. Yani her an yıkıcı bir deprem olabilir.
  • Akkuyu Nükleer Santralını yapacak olan Rosatom şirketinin yetkilisi, 11 Temmuz 2016’daki keşifte 15 kişilik bilirkişi ekibine ÇED raporunu anlatıyordu. Ben de oradaydım. Bilirkişilerden biri raporda depremsellik çalışması olup olmadığını sordu. Şirket yetkilisi ise konuya dair bilgisi olmadığını söyledi. Yani düşünebiliyor musunuz, santrali yapacak firma, santralın yapılacağı yere dair depremsellik çalışmasının olup olmadığını bile bilmiyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil.
  • Bu keşiften 4 gün sonra darbe girişimi oldu. Ve hemen sonrasında jeofizik alanındaki bilirkişilerden birinin akademik unvanı elinden alındı. Bunun üzerine keşif jeofizik yönünden 5 Aralık 2016’da tekrarlandı. Bu defa deprem konusunda bilgi sahibi olmayan Türk yetkiliyi değil, Rusya’dan proje direktörünü getirdiler. Bu arada bir Profesör’ün, Hayrettin Kılıç’ın dosyada uzman görüşü var. Diyor ki Hayrettin hoca “Akkuyu’ya yapılması planlanan VVER 1200 tipi nükleer reaktör, dünya üzerinde test edilmiş onaylanış bir reaktör değildir.”
  • Mesela keşiften kısa bir süre önce Bellona.org isimli sitede, bu firmanın Rusya’nın Novorinsk kentindeki aynı tipte VVER 1200 tipi nükleer santralında bir arıza çıktığı haberi yer aldı. Hatta Rosatom şirketinin bu arıza haberini altı gün Rus kamuoyundan sakladığı da haberde yer aldı. Biz de keşif sırasında Rus yetkiliye bu olayı sorduk. Dedik ki, “Aynı şey Türkiye’de olabilir mi, olursa kamuoyundan yine saklar mısınız?” dedik. Daha Rus yetkili cevap vermeden bizim Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri atıldı ve bunun konuya ile bir ilgisi olmadığını iddia ettiler. Ancak Rus yetkili sorumuza cevap verirken “Her nükleer santralda kaza riski vardır, siz burada ticari risk satın alıyorsunuz” dedi. Yani Rus yetkili açıkça risk vardır diyor, bizim Bakanlık bunun konuyla alakası yok diyor.

'1978'DEKİ ŞAİBELİ ZEMİN ETÜDÜNE DAYANDIRILAN BİR SANTRALDAN SÖZ EDİYORUZ'

  • Daha da ilginci, yöre halkının tanıklıkları. Bunlar hem dava dosyasında yazılı hem de keşiflerde dile getirdik. Bu bölge aktif fay hattına çok yakın ama Akkuyu Nükleer Santralına ilk defa lisans 1976 yılında verilmiş. Ancak o yıllarda jeoloji bilimi o bölgedeki aktif fay hattını bilmiyor. Bölge halkının görgü tanıklıklarına göre, 1978 yılında bir taşeron firma zemin etüt çalışmasında, bölgeden çıkarılan örnekleri Sinop’tan gelen sağlam topraklarla değiştirmişler. Biz de buradan yola çıkarak buradaki karstik yapının ve görgü tanıklarının ifadelerinin dikkate alınmasını talep ettik. Dolaysıyla yeniden örnekler alınsın ve bilirkişi heyeti bunu incelesin dedik ama bu kabul edilmedi ve zeminden tekrar örnek aldıramadık. Yani 1978’de bir sahtecilikle alındığı söylenen zemin etüdü geçerliliğini koruyor ve şu an yapılacak santral bu çalışmaya dayandırılıyor. Yani şu anki davada kullanılan zemin etüdü, 1978’deki şaibeli zemin etüdü.

'DENİZ SEVİYESİNE NÜKLEER SANTRAL RESMEN İNTİHAR'

  • Ayrıca meselenin bir de küresel ısınma, küresel iklim değişikliği boyutu var. Dünyamızın ısındığı, deniz seviyesinin her geçen gün artığına dair pek çok bilimsel yayın mevcut. Bütün bu veriler ortada iken neredeyse deniz seviyesine nükleer santral yapmak resmen intihardır. Biz dava sürecinde bunu da ekledik. Bu arada 15 akademisyenden oluşan bir ekibe 80 küsur sayfalık rapor yazdırılmış, bizim aleyhimize. 5 Aralık’ta yenilenen keşifte, yarım saat boyunca iklim değişikliği-deniz seviyesi yükselmesi riskinin doğuracağı tehlikelerden bahsettik. Fukuşima faciası örneğinden yola çıkarak, tüm Pasifik Okyanusu'nun nasıl zehirlendiğini anlattık. Bunun üzerine raporun sonuna, 15 kişilik bilirkişi heyeti, iklim değişikliği nedeniyle deniz seviyesi yükselse bile bunun hiçbir zaman tsunami yaratmayacağını yazmışlar. Bu akıllara zarar, trajikomik ifade bilirkişilerin raporu okumadan imzaladıklarını gösteriyor. İklim değişikliği nedeniyle deniz seviyesinin kalıcı olarak yükselmesi ayrı bir şey, denizde meydana gelen bir deprem nedeniyle tsunaminin nükleer santralı vurup deniz sularının çekilmesi ayrı bir şey. Benim bir sosyal bilimci olarak bildiğim bu olayı, fen bilimleriyle 15 profesörün bilmiyor olması imkânsız olduğuna göre; bu durumun tek bir izahatı var. Bilirkişiler raporu okumadan imzalamış. Biz keşifte tsunamiden bahsetmedik ki. Yani bütün bu süreç neresinden tutarsan tut bir garabet şeklinde ilerliyor.

ROSATOM SORUŞTURMA ALTINDA

Rosatom şirketinin çeşitli skandallara imza attığı da kamuoyunda tartışılan başlıklardan biri. Uzunca bir dönem Rusya Federal Savcılığı’nın soruşturması altında olan Rosatom'un teknolojik, ekonomik ve politik skandalları bilinen gerçeklerden. Şirket yolsuzlukla ve nükleer reaktörler için adi malzeme satmakla suçlanırken, şirketin satın alma müdürü, makine yapım tesisi için düşük kalitede hammadde satın almak ve geri kalan parayı kendinde tutmakla suçlanarak tutuklanmıştı.

Dünyada örnekleri bilinen nükleer rektör çalışmaları gösteriyor ki, 1100 megavat gücünde bir nükleer reaktörün maliyeti ortalama 6 milyar dolar. Rosatom'un, Akkuyu’da inşa edeceği dört adet 1200 megavatlık nükleer reaktörü 20 milyar dolar gibi gerçekçi olmayan bir bütçeyle gerçekleştirmeyi planlaması da dikkat çekici bir husus. 

DÜNYADAKİ NÜKLEER SANTRALLARDA NELER OLDU?

2008’de ABD Kaliforniya eyaleti tarafından hazırlanan resmi rapora göre, Diablo Canyon nükleer santralının kurulduğu okyanus kıyısında 74 kilometre uzunluk ve üç kilometre açıklıktaki yaklaşık 225 kilometrekarelik deniz alanında yaşayan balık türlerinin yüzde 10,8’inin öldüğü saptandı.

Fukuşima felaketinden sonra da Almanya hükümeti yedi santralını kapatmış ve 2022’ye kadar tüm nükleer santrallarını kapatacağını açıklamıştı. İsviçre, üç yeni nükleer reaktör planını iptal etmiş ve 2034 yılına kadar nükleer santrallarını kapatacağını açıklamıştı. Japonya, yeni reaktörlerin inşaatını iptal etmişti. Çek Cumhuriyeti nükleer planlarından vazgeçmişti. 2011'de İtalya’da yapılan referandumda halkın yüzde 95’i nükleere hayır demişti. Fransa ve Rusya’da nükleer istemeyenlerin oranı yüzde 83, Japonya’da yüzde 84 olmuştu. 

AKP'NİN GÖZDESİ ŞİRKETLER PROJEDEN ÇEKİLDİ

Akkuyu Nükleer Santralı projesinde Rusya’nın ortağı olan konsorsiyumdan Kolin İnşaat ve Kalyon İnşaat çekildi.

Akkuyu projesi, Rusya devlet nükleer enerji şirketi Rosatom ile birlikte geçen yıl ortasında projeye ortak olan Cengiz İnşaat, Kolin İnşaat ve Kalyon İnşaat’tan oluşan konsorsiyum tarafından inşa edilecekti. Cengiz-Kolin-Kalyon ortaklığının, projenin yüzde 49’unu alması öngörülüyordu, ancak ortaklığı resmi hale getirecek hissedarlar anlaşması henüz imzalanmamıştı.

Geçen Şubat ayında Kolin İnşaat ve Kalyon İnşaat konsorsiyumdan çekildi.