Evrensel soL'a gazetecilik öğretmeye kalkarsa...

Son günlerde, Suriye'de PYD ve ÖSO arasındaki işbirliğine dair yaptığı haberlerle ses getiren soL gazetesine Evrensel gazetesi tarafından mesnetsiz iddialarla yapılan eleştirilere, soL Gazetesi Dış Haberler Editörü Ali Örnek'ten yanıt geldi. Örnek'in Evrensel'e cevabı şu şekilde...

Sol polemikleri pek sevdiğim söylenemez. Kendi bildiğim doğruları, solun kalan kısmının ne dediğiyle pek ilgilenmeden dile getirmeyi önemserim. Ancak, soL'un gündeme getirdiği, Halep'in Şeyh Maksud Mahallesi'nde kendilerine Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adını veren silahlı grupla PKK'ye yakınlığı ile bilinen Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) silahlı kanadı Halk Savunma Güçleri (YPG) arasındaki işbirliğine dair haberlerin önemli bir kısmında imzası olan kişi olduğum için, Evrensel Gazetesi'nin haberlerimizi “kurgu” olarak nitelendirmesini önemsemek durumundayım.

soL'un haberlerinin “yalan” olduğuna dair ilk iddianın sahibi, 1 Nisan'da konuyu köşesine taşıyan Evrensel Gazetesi yazarı Vedat İlbeyoğlu oldu. “Şakülü kaymış 'solcu'” başlığını taşıyan yazıyı, 9 Nisan'da Evrensel'in kapaktan duyurduğu “YPG-ÖSO ittifakı iddiası gerçek değil” başlıklı haber takip etti ve 10 Nisan'da gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat “Kurgusal gazetecilik ve 'oryantalist solculuk'” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Her üç yazıda da soL'un gündeme getirdiği iddianın “yalan” olduğu savunuldu.

Evrensel'in acı günü
Evrensel Gazetesi'nin kapaktan “ittifak iddiası doğru değil” dediği gün, AFP Şeyh Maksud'dan YPG ile ÖSO arasında bir işbirliği olduğunu duyurdu. Polat, “Kürtler kendi mahallelerini savunmaya çalışırken ‘Aman biz ÖSO ile birlikte Esad’a karşı savaşıyormuş gibi görünmeyelim’ kaygısı ile boyun mu eğeceklerdir?” sorusunu yöneltirken, mahalledeki Kürt savaşçı AFP muhabirine “Aramızda hiçbir farklılık yok. Birlikte ortak düşmanımıza, rejime karşı savaşıyoruz” diyordu.

Evrensel YPG'nin “mahalleyi savunduğunu, ÖSO ile bir ittifakın söz konusu olmadığını” “kurgularken” ÖSO komutanı olan Ebu Abdullah da “Ön saflarda savaşmamız için PYD'ye bağlı Kürt milisler bize mühimmat ve savaşçı verdi” diyordu. Kentteki çatışmanın da, Evrensel'in çizdiği “öz savunma” çizgisini tamamen yalanladığını gösteren açıklamalar da Abdullah'dan geldi. Ona göre, YPG savaşçıları sayesinde kentin kuzeyine uzanan ordu ikmal hattı kesilmişti. “Abdullah'ın açıklamalarına neden güvenelim” diyeceklere de “aynı ortamda bulunan YPG güçleri bu iddiaları yalanlamadı” cevabını peşinen vermek istiyorum.

Gazetecilik ve borazanlık arasındaki kalın çizgi
Bir gazetecinin haberinin yalanlanması anormal bir durum değildir. Ancak bir gazetenin başka bir gazeteyi “yalanladığı” sırada, üçüncü bir kaynağın iddialarıyla “yalanlamanın” aslı astarı olmadığının ortaya çıkması trajik bir durumdur. Dahası, Polat'ın soL'u “kurgu yapmakla” suçlarken, bir önceki gün başka kaynaklardan da bizi doğrulayan bilgilerin geldiğini görmezlikten gelmesi, kendisinin gazetecilikle borazanlık arasındaki kalın çizgide gidip geldiğini gösterir.

Belirtmek gerekiyor, soL bu iddiaları batı basınından kopyalamadan, Türkiye'de ilk kez kendi yorumu ve kaynaklarından elde ettiği bilgiler ile yer veren gazete oldu. Konu ilk kez bize Halepli bir Ermeni tarafından ulaştırıldığında, başka kaynakların da yorumlarını bekledik ve dış destekli muhalifler kısa süre içinde “YPG Şeyh Maksud'u açtı, stratejik mahalle ÖSO kontrolünde” demeye başladılar. Ancak yine bekledik ve bugüne kadar bize ulaştırdığı bilgilerle nesnelliği üzerinde şüphe bırakmayacak bir Halepli dostumuz da bu iddialar hakkında “yüzde yüz doğru” demeden yazmayı düşünmedik. Ancak yine de ilk haberimizde Fırat Haber Ajansı'nın orduyu suçlayan açıklamalarına da yer vermeyi ihmal etmedik.

Bizi “kurgu yapmakla” “masa başı haber yapmakla” itham eden ve nedense iddialarımızı Halepli kaynaklara dayandırdığımızı, Fırat Haber Ajansı'nın “Rejim güçleri mahalleyi bombalıyor” iddialarına da yer verdiğimizi saklayan Fatih Polat, solculuğumuza ve gazeteciliğimize saldırmakta beis görmedi. Dahası başında olduğu gazetesi soL'un iddialarının “yalan” olduğunu savunurken kaynak olarak yalnızca Kürt bir gazeteciye yaslanmayı gazetecilik sayabildi.

Polat bize gazetecilik erdemlerini öğreteceğine, zahmet edip gazetesindeki muhabirine “yalnızca bir kaynağa, hele hele çatışmanın tarafı olan bir kaynağa dayanmak olmaz” diyebilirdi. Ama demedi, çünkü Evrensel'in Suriye haberlerindeki yayın ufku “PYD dediyse doğru, demediyse yanlıştır”dan ibaret. Bunun en yalın örneği olan “İttifak iddiası yalan” haberinde onlarca karşı örneğe yer vermeden, “çünkü PYD ve YPG ÖSO ile düşünsel olarak farklı” demekle yetinmek, bir gazetecilik skandalıdır.

Cehalet ve özgüven
Bize “Masa başından yazıyorsunuz, kurgu yapıyorsunuz” diyen Polat'ın “olay yerinden bildiriyorum” nobranlığına rağmen, daha PYD'nin Kürt Ulusal Konseyi'nin değil, Kürt Yüksek Konseyi'nin içinde etkin olduğunu bile bilemeyecek çapta olması ise “Özgüvenin bu kadarı cehaletle mümkün”ün son derece çarpıcı bir örneği olarak bu skandalın üzerine dikilmiş tüydür.

Peki Polat bizden ne istemekte? Şeyh Maksud'un hemen altındaki Meydan Mahallesi'nde yaşayan ve YPG'nin ÖSO'ya kapı açmasıyla katliam korkusu altında kalan bir toplum olan Ermenilerin bir üyesinin sesini duymayın mı diyor? Ya da “Oryantalist bir solcu olmaktan kurtulmak için, Kürt partilerinin açıklamasını Allah kelamı saymalısınız, onlar doğru derse doğrudur, yalan derse yalandır” ilkesini mi edinelim kendisi gibi? Peki, nerede kaldı gazetecilik? Nerede doğruyu yazma kaygısı?

İlbeyoğlu açmazı
Tek taraflı haberlerin ne denli sakıncalı olduğunu biz anlatamadıysak yazarı İlbeyoğlu'na sorabilir. Nitekim, İlbeyoğlu Şeyh Maksud iddialarıyla ilgili olarak şunu söylüyor: “Oysa, Rojava’nın sesi Hawar Haber Ajansı’nın (ANHA) geçtiği habere göre, işin aslı başkaydı. 29 Mart günü Özgür Suriye Ordusu’na bağlı silahlı gruplar Şexmeqsud mahallesine girmek istemiş, rejim yanlılarıyla çatışmalar başlamış, rejim ordusu da mahalleyi bombalamıştı. Sonuçta 4’ü çocuk 10 sivil hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi Afrin, Kobani ve çevre köylere göç etmişti…” İlbeyoğlu'na göre “işin aslı buysa” Fırat Haber Ajansı'na bu haberden üç gün sonra konuşan YPG Komutanı Sipan Hemo'nun “Şeyh Maksud'a dışarıdan gelen kimse yok” demesini neye yoruyor? Olayların ilk gününde “ÖSO mahallede yağma ve katliam yaptı” diyen Kürt basınının Hemo'nun bu açıklamasının ardından olayla ilgili yayımladıkları haberlerinde ÖSO'nun varlığını gizlemesini nasıl değerlendiriyor?

soL'a yoğun mesai harcayan Evrensel Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni, neden Özgür Gündem'e Suriye ordusunun Şeyh Maksud'da kimyasal silah kullandığına yönelik haberinin ardından “gazetecilik” öğretmeye gerek duymadı? Neden “merminin üzerine kimyasal sürmekle edinilen kimyasal silahların” doğru olup olmadığını bizim yaptığımız gibi konunun uzmanlarına sormayı tercih etmedi? Ya da neden oryantalist solculuk üzerine kelam ederken “ABD'nin Suriye'ye yönelik müdahale planları kimyasal silah iddialarına dayanıyor. Özgür Gündem'deki dostlar, bu yazdığınız hem gerçek dışı, hem de ABD'nin kampanyasında kullanılma riski var” tavsiyelerinden mahrum etti Kürt basınını?

Derdimiz Kürt kazanımları mı?
Evrensel'in temsil ettiği stratejinin “bir durumu tabanına açıklayamıyorsan, bir başka sol gruba saldır ve tartışmada tabanını konsolide et” olduğunu bildiğimden, konunun “Kürtlerin kazanımından rahatsızlar, ondan böyle yalan haberler yapıyorlar” bahsine hiç girmeyeceğim. Sadece Kasım ayında soL'un Ras El Ayn'da (Serekaniye) olanlara dair yaptığı haberleri, Türkiye'den gönderilen ÖSO’cuların nasıl halka saldırdığını okuyanlar bile derdimizin Kürt halkının kazanımları olmadığını gayet iyi biliyorlar... O dönemde de Suriye'de yaşayan Kürtler, kendi kentlerini kontrol ediyordu... Evrensel yazarlarının da bunu bildiğinden, ama her zamanki gibi bilmezlikten geldiğine eminim.

Ali Örnek (soL Gazetesi Dış Haberler Editörü)