Dünya Engelliler Günü'nün ardından: 'Vicdani hassasiyet değil, eşit yurttaşlık istiyoruz'

3 Aralık Dünya Engelliler Günü Türkiye’de çeşitli etkinliklerle karşılandı. Peki 3 Aralık engelli bireyler tarafından nasıl değerlendiriliyor? Avukat Rahim Ezgi ve Mehmet Aksoy soL'a konuştu.

Ozan Kapar

3 Aralık, dünyada ve Türkiye’de Engelliler Günü olarak çeşitli etkinliklerle karşılandı. Peki 3 Aralık engelli bireyler tarafından nasıl değerlendiriliyor? Her ikisi de görme engelli olan Avukat Rahim Ezgi ve Mehmet Aksoy ile konuştuk.

Rahim Ezgi 45 yaşında. Doğuştan görme engelli. Avukatlık mesleğini icra ediyor ve uzun yıllar Antalya Altı Nokta Körler Derneği başkanlığını yürütmüş. Mehmet Aksoy da 53 yaşında. Uzun yıllar kamuda çalışmış. Şimdi ise emekli. Sonradan ve yavaş yavaş kör olduğunu belirtiyor. Bu nedenle görme engelli olmanın farklı biçimlerini yaşadığını ve deneyimlediğini ifade ediyor.

'Ön plana geçmek isteyenlerin boy gösterdiği bir gösteri günü'

Rahim Ezgi, 3 Aralık Engelliler Günü'nün bir tür boy gösterme gününe dönüşmesi ve bayram gibi kutlanıyor olmasına dikkat çekiyor. 

Rahim Ezgi bunu anlatırken "Normalde 1991 yılında bu gün bir farkındalık yaratmak için planlanmıştı. Ancak bugün geldiği yer çok farklı tabii. Bir 'bayram' gibi görülüyor 3 Aralık günü. Türkiye’de 3 Aralık, bir grup engelli ile bürokrat ve belediye başkanlarının fotoğraf verdiği, güle oynaya yemekler yenilen, ön plana geçmek isteyenlerin boy gösterdiği bir gösteri gününe büründü.

3 Aralık Türkiye’de, çelenk koyma, İstiklal Marşı ve saygı duruşunda bulunulan, devletin resmi bir etkinliği biçimindedir. Ama bu etkinliklerde, engellilere yönelik gerçek tutum, istemeden de olsa kendisini gösteriyor. Örneğin yine böyle bir etkinlikte, zihinsel engelli bir kişinin belediye başkanına kurabiye ve çiçek ikram ettiği sırada, salonda oluşan acıma duygusu, yanımda oturanların acı gülümseyişlerini hissetmiş ve üzülmüştüm. 3 Aralık, 'engelliler gözümüzün önünde olsun, ama içimizde olmasın' anlayışıyla yürütülüyor. Ben burada bir çürüme, kokuşmuşluk görüyorum." ifadelerine yer veriyor.

'Engellilerin ayrı ve mutlu bir dünyası var, ihtiyaçları devlet tarafından karşılanıyor izlenimi oluşuyor'

Rahim Ezgi aynı zamanda konunun bir dayanışma biçiminden çıkarak bir tür bağımlılık ilişkisi üzerinden sürdürülmesine dikkat çekiyor. Ezgi bu süreci şu şekilde anlatıyor:

"Engelli sivil toplum örgütleri, engellilerin sorunlarını çözmesi gereken kurumların karşısında olmak yerine, onlarla sıkı ilişkiler kuruyorlar. Bu teşvik ediliyor. Belediyeler bu derneklerin kirasını, elektriğini ödüyor, hatta yemek gönderiyor. Düzenlenen etkinlikler, sanki engellilerin hiçbir sorunu yokmuş, her ihtiyaçları karşılanıyormuş gibi  güle oynaya icra ediliyor. Bu toplumda, 'engellilerin ayrı ve mutlu bir dünyası var, ihtiyaçları devlet tarafından karşılanıyor' izlenimi oluşuyor. Böylece engelli sorunları hakkında farkındalık yaratmak üzere ilan edilen 3 Aralık, bu farkındalığı ortadan kaldıran bir gösteriye dönüşüyor. Ben bunu engellilere uygulanan toplumsal bir mobbing olarak görüyorum.

Engellinin sosyal yardım aldığını görenler, devletin tüm engellilere baktığını zannediyor. Oysa sosyal yardım alanlar sadece engelliler değil. Böyle bir uygulama var ve engellilerin bir kısmı da bundan yararlanıyor. Üstelik yardım alan engelli, bununla yetinmeye yöneliyor. Daha ötesinde hakları olduğunu düşünmüyor. Kokuşma derken ben böyle bir durumdan söz ediyorum."

Avukat Rahim Ezgi

'En az maliyetle insanları idare etme zihniyeti engelli sayısının sürekli artmasına yol açıyor'

Mehmet Aksoy da içinde yaşadığımız düzenin sorunları çözmek şöyle dursun, engelli yurttaşların artmasına vesile olduğunu ifade ediyor. 

Aksoy: "Böylece biraz gösteriş ve biraz da para harcayarak, engellilerin durumunda hiçbir iyileşme olmadan düzen sürüp gidiyor. Burada ben bir şeyi daha vurgulamak istiyorum. Engelli sorunları çözülmemekle kalmıyor, engellilik sürekli olarak yayılıyor. En az maliyetle insanları idare etme zihniyeti engelli sayısının sürekli artmasına yol açıyor. Maliyetleri düşürmek için gerekli iş güvenliği tedbirleri alınmamasından dolayı, iş kazalarında insanlar engelli hale geliyor. Toplu taşımaya önem verilmemesinden dolayı trafik kazalarında insanlar sakat kalıyor. Bir deprem yaşadık. On binlerce yeni engelli yurttaşımız oldu. Kâr hırsından başka ne var bunun arkasında? Bence bu kokuşmuşluk sadece engellilere yönelik bir şey değil. Bizim sorunlarımızı çözmemize engel olan düzen, aslında herkesin insanca yaşamasına engel oluyor." cümleleriyle ifade ediyor.

'Toplumu oluşturan diğer kesimlerin insanca yaşaması sağlanmadan engellilerin sorunları da çözülemez'

Söyleşimizde konu sorunlara dair çözüm önerilerine geliyor. Mehmet Aksoy da Rahim Ezgi de bütünlüklü çözümlere ihtiyaç olduğunu, göstermelik etkinliklerden kaçınılması gerektiğini ifade ediyor.

Rahim Ezgi söz çözüme gelince şunları söylüyor: "Öncelikle birkaç engellinin sorununu çözmekle engellilerin sorunları çözülmüş olmuyor. Böyle bir anlayış çözümün önünde bir engel oluşturuyor. Engellilerin sorunlarının çözümü için toplumsal refahın arttırılması, onun eşit ve adil bir biçimde dağıtılması gerekiyor. 

Dikkat ederseniz sadece engellilerden söz etmiyorum. Çünkü toplumu oluşturan diğer kesimlerin insanca yaşaması sağlanmadan engellilerin sorunları da çözülemez. 

Bizlerin engelli bireyler olduğu unutulmamalı. Evet engelliyiz, spesifik sorunlarımız var, ama bunun dışında da bireyleriz. Diğer bireylerle aynı sorunları yaşıyoruz. Üstelik bu bireyler de engellilerin yaşadığı sorunları yaşıyor. Bina ve kaldırımların düzensizliği, park yeri sorunu, toplu taşımanın kalitesizliği, eğitim ve sağlık kurumlarının iyi işletilememesi hepimizin sorunları."

Mehmet Aksoy

'Kaldırımlarda park etmiş araçlar, masalar, direkler, saksılar...'

Mehmet Aksoy aynı zamanda engelli bireylere toplumdaki yaklaşımın rahatsız edici örneklerine veriyor. En başa da engellilerin gündelik hayatlarını sürdürmesindeki zorlukları yazıyor: 

"Rahim’in söylediği, tekrar vurgulanması gereken çok önemli bir şey. Ben görme engelli olarak kaldırımda yürürken, park etmiş araçlar, öylesine ortaya konulmuş motorsikletler, kaldırımlara taşmış masalar, direkler, saksılar gibi engellerle boğuşuyorum. Ama bunlar sadece benim için bir engel değil. Bedensel engelliler, çocuk arabası olanlar, yaşlılar ve hiçbir engeli olmayanlar için de sorun. Öyleyse biz bu sorunlarla neden tek başımıza görme engelliler olarak mücadele edelim. Bunlar hep beraber uğraşmamız gereken şeyler

Ayrıca ben engellilere zavallı, mağdur insanlar olarak bakılmasından da rahatsızım. Yolda yürürken birileri bana para vermeye, cebime bozukluklar sıkıştırmaya çalışıyorlar örneğin. Bizler böyle görülmek istemiyoruz. Bizler bu toplumun eşit haklara sahip, onurlu yurttaşlarıyız. Dahası her bireyin kendisini böyle görmesi gerekiyor."

Yaşanan sorunlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini belirten Rahim Ezgi ve Mehmet Aksoy bu konuda başta engelli bireyler olmak üzere tüm yurttaşları bu mücadelenin yollarını aramaya ve bir araya gelmeye çağırıyor.