Bahar kavga müjdeliyor

Yeni bir “yetmez ama evet”çilikle karşı karşıyayız. Solun geniş kesimleri, “baharı müjdeleyen” bu durum karşısında “yetmez ama evet” diyor.

Yiğit Günay

Bu bir işaret fişeği yazısı.

Bir kez daha, yıllara yayılacak bir ideolojik mücadelenin arifesindeyiz. Konumumuzu imliyoruz.

Bir kez daha.

Devrimciler yurtseverdir dedik, bir süre küfür yedik, aldırmadık.

Avrupa Birliği’ne karşıyız dedik, bir süre küfür yedik, aldırmadık.

Ergenekon sürecinin “vesayet rejimini bitirdiği” falan yok dedik, aynısı yaşandı.

Arap Baharı, aynısı…

Her seferinde ısrar ettik, sonunda çok kişiyi ikna ettik. 

* * *

Bu kez, yeni bir “yetmez ama evet”çilikle karşı karşıyayız.

Türkiye sermayesi, Erdoğan sonrasına dair hazırlık için büyük bir operasyon yürütüyor. Merkezinde ANAP’lı, Koç Holding prensi İmamoğlu figürü var. İlk büyük kazanım, 31 Mart’ta sağlandı. Halkın haklı bıkkınlığı, devrimci bir alternatifin dolduramadığı boşlukta, siyaseten AKP’den farkının ne olduğu pek belirsiz bir çizginin zaferine yol açtı. 

Solun geniş kesimleri, “baharı müjdeleyen” bu durum karşısında “yetmez ama evet” diyor.

* * *

Hayri Kozanoğlu, BirGün’deki köşesinde yayımlanan yazısına “Bahar gelmiş memleketime” başlığı atıyor.

Kozanoğlu, çok sevindiği sonuçlardan dolayı CHP’yi tebrik işini öyle abartıyor ki, işi CHP’nin tüm geçmiş belediyelerini aklamaya kadar vardırıyor: “Tüm eksikliklerine, yer yer piyasacı uygulamalarına karşın CHP’li yerel yönetimlerin başarılı olduğunu, ekonomik sıkıntılar karşısında sınırlı ‘sosyal belediyecilik’ uygulamalarının seçmen üzerinde olumlu etki yaptığını, 5 yıl boyunca önemli bir yolsuzluk-usulsüzlük dosyasıyla karşılaşılmamasının da bu parlak sonucu verdiğini söyleyebiliriz.”

Beş yıl boyunca önemli bir yolsuzluk-usulsüzlük dosyasıyla karşılaşılmaması mı?

Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin rüşvet operasyonundan sonra partiden ihraç edildi. Cengiz Holding’in Karşıyaka’daki adamı Cemil Tugay “sobelenmedi”, ihraç yerine İzmir’le mükafatlandırıldı. Aydın’da Özlem Çerçioğlu öyle bir rant düzeni kurdu ki, aynı ilin merkez ilçesi Efeler’in CHP’li Başkanı “Ben onların neler çaldığını biliyorum, asfalt ihalesinde 32 milyon yolsuzluk yaptılar” demek zorunda kaldı. Kuşadası’nda küçük bir mafya düzeni hüküm sürüyor. Battal İlgezdi’yi bir sorun Ataşehirlilere? Veya yardımcısı dahil sekiz yakını rüşvet operasyonunda tutuklanan Hasan Akgün’ü Büyükçekmecelilere?

Bu nasıl bir bahar havasıdır ki bunca baş döndürüyor?

Zamanlama da öyle talihsiz ki! Yazının yayımlandığı gün öğle saatlerinde, Gayrettepe’de bir gece kulübünün içinde 29 kişi hayatını kaybetti. Gece kulübü dediğimiz, bir kent madeni. Göğe yükselen binaların yeraltına uzanan bodrumlarında, çıkışsız, soluksuz, karanlık, fütursuz, ama tıpkı bir maden gibi “para basan” bir işçi mezarlığı.

Fütursuz, ama ruhsatlı. CHP’li Beşiktaş Belediyesi’nden ruhsatlı.

* * *

Kozanoğlu, ötesini de söylüyor. “Şimdi CHP halkın önüne hem demokratikleşme, hem de ekonomi konularında somut çözüm önerileri, kapsamlı bir programla çıkmalı” diyor.

Kendisi SOL Parti Merkez Yürütme Kurulu üyesi. Bir partinin yöneticisi, bir diğer partiye politik danışmanlık işlevine niye gönüllü olur, madem oldu niye o partiye geçmez, bilemiyorum. Daha doğrusu anlamıyorum. Biliyorum çünkü, Kozanoğlu devamında açıklıyor. “Sol, sosyalist partiler de ülkede esen bu sol rüzgardan nasibini almalı, topluma emekten yana kamucu çözümler sunmalı, laiklik konusundaki duyarlılıklarını sürdürerek CHP’yi de bu eksene çekmenin çabasını sergilemeli” diyor.

Bir ANAP’lıyla bir MHP’linin vitrinine oturduğu, sonuna kadar piyasacı, batıcı, NATO’cu, üyelerinin “solcu” sloganlarını bizzat parti liderinin panikle bastırdığı, merkez sağa oturmuş bir partiyi sola çekme hülyasına kapılıyor.

Anlamaya çalışıyorum. “Stepne olmak” diye anlıyorum.

* * *

Bazıları bu sermaye projesinin bizzat parçası olduklarını açıkladılar zaten. Yolları açık olsun.

Yakındakiler, göze batıyor. Yalancı bahar havası çok kişiyi çarpıyor.

İbrahim Varlı BirGün’de “31 Mart'ta ortaya çıkan umudun bir süre sonra sönümlenmemesi için yeni zaferlerle taçlandırılması gerekiyor. Burada da bir kez daha toplumsal muhalefete büyük görevler düşüyor. Denetleme, dengeleme ve yol göstermek için tetikte olunmalı” diyor. Devrimcilere ne zamandan beri düzen güçleri arasında denge ve denetim rolü düşüyor?

Turgay Olcayto Evrensel’de “İttifaklara girmeden, tabanına güvenerek yola çıkan Cumhuriyet Halk Partisi ise ilk kez sosyal demokratlığını hatırladı. Artık bundan sonra top Cumhuriyet Halk Partisinin ve öteki emek partilerinin belediyecilikte gösterecekleri başarıya bağlıdır” yazıyor. Emin olamıyorum, dönüp tekrar okuyorum. CHP ne zamandan beri “emek partisi” sayılıyor?

* * *

Bir kez daha yıllara yayılacak bir ideolojik mücadelenin arifesindeyiz.

Bir yerden başlayacağız.

Kabullenmek iyi bir seçenek sanıyorum. “Yetmez ama evet” ismini, o pozisyonu savunanlar kendi kendilerine vermişti. Tutarlıydılar.

Şimdi de, madem CHP’ye “yetmez ama evetçilik” yapılacak, bir daha sırf başkalarını eleştirmek için “Onların meclis üyesi aday listesinde eski CHP’liler var” demekten ar etmekle başlanabilir diye öneriyorum.